Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Alaçatı macerası

Cumartesi günü Alaçatı’nın meşhur pazarını görmek gibi cesur bir karar aldım.

Kumrulu sabah kahvaltısından sonra düştük yola. Fakat yola düşmeden önce 50’lik güneş koruyucu kremlerimiz de sürdük ki, kavrulmayalım. Alaçatı pazarının iki girişi varmış: birisi sebze-meyve tarafından, diğeri arka taraf yani tekstil ürünlerinin, incik-boncuk, tabak-çanakların satıldığı taraf. Benim ilgi alanıma ikincisi girdiği için rotamızı ona göre ayarladık.



Pazar yerine geldiğimizde girişe en yakın mesafede arabayı park edelim dedik, ama ne mümkün. Her taraf kapılmış. Tam biz aranırken neyse ki bir araç çıkıyordu da park edebildik. Pazar yerinin girişine kadarki yol çakıl taşı kaplıydı; bir elimle bastonuma, bir elimle aşkımın eline yapışmış vaziyette, çakıl taşlarına ‘önüme gelene bir tekme’ yaparak pazara ulaştık. Derin bir nefes aldım ve daldık hengameye. Kazasız-belasız yani, ayaklarıma basılmadan, omuz-dirsek yemeden epey bir yol aldık. Bir ara bir baktım, elim feci acıyor; aşkım öyle sıkmış elimi. Sonra fark ettim ki, ben de bastonu öyle sıkıyorum!

Her türlü egzersiz hareketlerini yaparken, yürürken bile nefes almayı unutuyorum; aynı şey pazarda dolaşırken de olmuş, nefessiz kalmışım. E bu da yoruyor, tabi. İmdadıma, tam zamanında, pazardaki bir çay bahçesi tabelası yetişti. Ama tabi sadece tabelası yetişmiş. İçerisi tıklım tıkış! Ne boş bir masa, ne sandalye… Biz aşkımla ayakta bakınırken, Demet, Nurcan, Reşat amca, Güneş teyze dört bir koldan önce bir masa, sonra da sandalyeleri tamamlayıp, bizi çağırdılar. Oturduğumda herhangi bir şey hissetmeyen sağ ayağım bile zonkluyordu, düşünün yani! Otlu peynirli gözlemelerimizle ayranları, esmeye yeni başlayan imbat eşliğinde, bir çırpıda sildik süpürdük. Hızlı feribottaki gözleme gözleme ise, bu bambaşka bir şeydi!

Diğerleri pazar alışverişine devam ederlerken aşkımla ben dönüş yolculuğuna başladık. Pazarın girişinde gördüğümüz tezgahtan fıstık yeşili, parlak turuncu, turkuaz ve parlak koyu pembe renklerinde dört adet peştemal aldık, anneme, ablama ve Melis’e ve Yasemin'e hediye. Dördünü de vereceğim, kim hangi rengi isterse onu seçecek.

Akşamüstü ikizleri hava almaya çıkartacaklardı Demet’le Ceyhun ve Nurcan; ben ‘Hadi kocam’ deyince herkesin gözleri faltaşı kadar açıldı. Pazardaki performansımdan sonra hiç beklemedikleri bir şeydi bu. Ben kendimden son derece emin ‘Hadi, hadi’ diyerek aşkımı sürükledim. Turun sonunda dönüş yolunda da o beni sürüklemek durumda kaldı ☺ Bugün, Ornöram’daki bir haftalık tedavime bedel oldu.

Ben tatildeydim, değil mi?

4 yorum:

  1. Ne iyi yapmissiniz, cilginlik bile olsa güzel bir cilginlik; ALACATI PAZARI bu, yok böyle bir pazar bana kalirsa hic bir yerde. Siradan insanlar ile yüksek sosyeteden kisilerin karistigi bir MELTING POT...
    O güzel resmide koymakla ne iyi yaptiniz valla. Hemen gözümün önüne o meyva tezgahlari geldi. Tatmadan alma agbi...Yerli bunlar...
    Hain bir TiP: Alacatida'ki Gizem Kafe'nin yan sokaginda müthis bir firin var. Hatta o yoldan Camii'ye dogru gidiyorsunuz, yanilmiyorsam Kara Firin'di belki yanlisim olabilir ama önemli degil siz ne yapin yapin bulun onu, incir icli kücük kücük kuru pasta ve bunlarin benzer cesitleri ile birazda diger cesitlerinden alin, daha sonra tam sol tarafta geldiginiz yolda, sagda GiZEM Kafe'de birer cay söyleyip, askiniz ile beraber aksam üzerinin yorgunlugunu cikarin basbasa...
    Gûzel, günesli tatiller

    YanıtlaSil
  2. Fotoğraf makinasını yanımıza almayı unutmuşuz, pazara giderken. Allahtan internet denen bir şey var da, aradığınızı hemen bulabiliyorsunuz. Bu resimi internetten buldum, başkasının hakkını teslim edeyim öncelikle :)

    Bu Gizem Kafe'yi çok merak ettim şimdi. Ne yazık ki aşkım soğuk algınlığından muzdarip, yatıyor. Gönlüm razı gelmiyor ki söyliyeyim ona incir içli küçük kuru pastaları...Duysa gitmek isteyecek ama kolunu kaldıracak hali yok zavallımın. Bugün geçsin, yarın daha iyi olursa gideriz, kulaklarınızı çınlatırız.

    Güneş teyze çok iyi biliyormuş orayı :)

    Kalabalık bir gruptan selamlar, sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Esinize gecmis olsun, bol bol dinlenmek gerek. Iyilesince gidersiniz...Cok selamlar.

    YanıtlaSil
  4. Çok sağolun. Bugün gözleri biraz daha açıldı. Ama dediğiniz gibi, dinlenmesi lazım.

    Bizden de sevgiler, selamlar.

    YanıtlaSil