Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

31 Aralık 2010 Cuma

Geliyooo geliyooo, 2011 geliyoooooo!

Yine bir yılın daha sonuna geldik sayın seyirciler. Milletçe birbirimize olan sevgimizden, saygımızdan ne bok yiyeceğimizi şaşırarak geçirdik 365 günü.


''Aaa, bu da mı bu yıl olmuştu!'' diye şaşıracağınız 
''Ne komikti hakkaten yav!'' diye güleceğiniz     
''Hayret bişi ya!'' diyerek unutmamaya söz vereceğiniz
mini bir liste hazırladım.


Hadi kolay gelsin...



Yılın Tövbekarı:
"Ben muhafazakarım. Tayyip Erdoğan'ı seviyorum. İçkiye tövbe ettim ama, arada kaçamağımız oluyor, demleniyoruz." Tophane'deki galeri saldırısına katılan E.


Yılın Eşek Şakası:

2011'e bakış :))

24 Aralık 2010 Cuma

Emekli maaşlarına gelen zam

Emekli maaşlarına gelen 60 TL'lik zam için yaptığım anketin sonuçlarını açıklıyorum.

Anket sorusu şöyleydi: Emekli bu 60 TL'yi nasıl değerlendirsin? 
Seçenekler, 
  • borsaya girmek 
  • dolar-avro sepeti yapmak 
  • ons ons altın almak 
  • varil varil petrol almak 
  • gayrimenkule dönmek 
  • büyükbaş hayvana yatırmak
  • İsrail'den GDO'lu domates tohumu almakdı. Bu tohumlarla ne yapacaklarını bildikleri ek bilgi olarak verilmişti.

Emekliye, petrol ve gayrimenkulü öneren çıkmadı. Anlaşılan kimse






23 Aralık 2010 Perşembe

Acayip bi memleket

Sivil silahlanma

19 Mart Çanakkale Zaferi kutlanıyor. TBMM'nin kreşinde çocuklar Çanakkale Savaşı konulu bir oyun sergiliyorlar. Mehmet Ali Şahin eleştirerek diyor ki, ''Yavrularımızı ölüm, kan yerine barış, dostluk, hoşgörü kavramlarıyla yetiştirmeliyiz.'' Sonra bakıyoruz, 

16 Aralık 2010 Perşembe

Vay vay vay... İstanbul'a bak...


Bu fotoğraf bir İstanbul manzası. 9 Aralık 2010'da, 236 metre yükseklikten, Sapphire'dan çekilmiş. Sapphire, İstanbul'un en yüksek binası -  şimdilik...

14 Aralık 2010 Salı

Katil köy biberi

Saat yarımda oldu her şey. 


Öğlen yemeğime oturmuştum. Bir parça bonfile, bir dilim ekmek, birkaç kaşık yoğurt ve domates, havuç, yeşil köy biberinden oluşan salata yiyecektim. Et olurken, salatamı hazırlıyordum. Epey uzun zamandır, sebze-meyvelerimizi, peynirimizi-zeytinimizi bir çiftlikten alıyoruz. Lezzetlerini anlatamam size. Sebze yediğinizin farkına varıyorsunuz. En basitinden limon; limonun aslında ekşi olduğunu, küçücük bir tanesinde ne kadar çok su ve çekirdek olabileceğini yeniden keşfettim. Hele mevyeler! O muhteşem tatları ve kokularıyla insanı çocukluğuna götürüyor, ne yalan söyliyeyim. 


Normalde, tadına bakmadan biber (hangi çeşit olursa olsun) doğramam salataya. Acı ile hiç aramız yok çünkü. Nedense bugün, tadına bakmadan doğradım iki köy biberini. Sofraya oturduğumda da ilk olarak bunlardan bir parça atıverdim ağzıma. Bir anda, daha çiğnemeye bile başlamamışken... 

13 Aralık 2010 Pazartesi

'Konuş, ama konuşturma' politikası üzerine çeşitlemeler...



Füze-müzeden, maydanoza, 
wiki'den tommiks'e, 
oradan da kendini bulan üniversitelere uzanır bu yazı...

Bu yakınlarda bi ara bi füze kalkanı meselesiyle yattık kalktık. Düğmesi bizde olmazsa valla küseriz havaları falan.  Allem kallem derken, bi de baktık, füze kalkanın ülkemiz topraklarına konuşlandırılması kabul ediliyor, alkışlar, sırt sıvazlamalar eşliğinde. Bana sormadılar, kim kabul etti bunu, diye sesini çıkardın mı? Hayır. Ama senin yerine, 


11 Aralık 2010 Cumartesi

Didi ütü ütü (hem de sesli)

Aşkımın ikiz yeğenleri var. Bir buçuk yaşındalar daha. Hem çok şekerler, hem de inanılmaz komikler. Bana Didi diyorlar. Aşkım her hafta sonu mutlaka görmeye gidiyor. Eğer ben yoksam, hemen başlıyorlar 'Didi?' diye beni sormaya.


Cumartesilerden birinde, resim-boyama-yazı adına ne derseniz artık o, muşambamsı halılarını sermişler yere, ellerinde ikişer su bazlı boya kalemi resim yapıyorlar. Ben de hemen yanlarında koltukta oturuyorum. Kara kafa olanı habire 'Didi ütü ütü' diyor. Ben de çevredeki oyuncaklarına bakıyorum, ütü arıyorum. ''Ah canım ya, 


8 Aralık 2010 Çarşamba

Dexter

Geçen akşam 'DEXTER' dizisinin son bölümünü büyük bir heyecan içinde seyrettik aşkımla.  Aslında eksik söyledim: son üç-beş bölüm çok heyecanlı ve gerilimli.

Şöyle söyliyeyim, Türkiye'nin geleceğinden daha çok merak ettiğim ve korktuğum tek şey, Dexter'ın geleceği!

Sağlık Bakanlığı'ndan yerli vikiliks

Spastisite tedavim için BOTOX kullanıyorum. Kozmetikte kullanılandan. Mesela, 'kaz ayağı' denilen göz kenarındaki kırışıklıklar için kıl gibi incecik iğnenin ucunda bir minicik damla kullanılırken, benim sağ ayak bileğim için 3 tüp kullanılıyor.

Her ne kadar arkadaşlarım her BOTOX'tan sonra 'gençleştiğimi' söyleseler de, yemin ediyorum yok öyle bir şey  ;-)  Bu aralar BOTOX zamanım geldi. Sadece uygulanan aralıklar hesabından değil, kasılmalarım artmasından biliyorum. 

SGK, elektronik ortamda ilaç raporu uygulamasına geçmiş. Dün öğreniyoruz ki, BOTOX

6 Aralık 2010 Pazartesi

Haydarpaşa yandı. T.C. İsrail'deki yangını söndürdü

İki yangın haberi var(dı) gündemde. İkisi de söndüama, birinin dumanı hala tütüyor, yani yankıları devam ediyor.


İlki Haydarpaşa Garı'ndaki. Bir çok yazı yazıldı zaten; Haydarpaşa Garı aslında İstanbul'du; İstanbul'un Anadolu'dan giriş kapısıydı yıllar yılı. Şehir için, İstanbullu olmayı sevenler ve isteyenler için anlamı büyük. Benim için ihtişamlı mimarisi, çocukluğumdan itibaren büyülü anılarımın tanığıdır. 


Ablamın evden ayrılıp, ODTÜ'ne doğru yolculuğunun ilk adımıdır, mesela. O gün çekilen fotoğraflara baktım, Haydarpaşa yanarken. Annem, ablam, babam yan yanalar, bense 


30 Kasım 2010 Salı

Susuz çalışan çamaşır makinası ve trafiğe Çin'den çözüm

Cumhuriyet Gazetesi'nin Bilim Teknoloji ekindeki 'Yılın Buluşları' sayfasından iki harika haberi paylaşmak istiyorum. 


26 Kasım sayısından ilk haber susuz çalışan çamaşır makinası,  diğeri ise trafik sorununa Çin'den süper bir çözüm! Aslında e-legs de var ama, ben Cumhuriyet'ten önce davranıp yazmıştım zaten ;-)) 


27 Kasım 2010 Cumartesi

Neler öğrendim, neler

Ankara seyahatimin 'çok eğitici' olduğunu yazmıştım ya, nedenlerini açıklıyorum.


Dayımlarda da, her Türk ailesinde olduğu gibi akşam yemeği saatinde TV açık, ama biz seyretmiyoruz. Dolayısıyla hangi program olduğuyla da ilgilenmiyoruz. Sohbet etmeyi tercih ediyoruz. 


Yemeğin sonlarına doğru TV'den bir çocuğun şarkı söyleme sesleri gelince, hep beraber 'neymiş' diye baktık. Meğer, 'Yetenek Sizsiniz Türkiye' programıymış; daha doğrusu 



Kendim için ne istiyorsam...

Emine Erdoğan, Uluslararası İstanbul Kadın Buluşmaları adlı toplantıda bir konuşma yapmış. Düzenleyen kuruluş İKAM'in yönetim kurulu başkanı Alev Dedegil akepe İstanbul milletvekili. Toplantı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından desteklenmiş ve şimdiki kadından sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf'ın himayesinde düzenlenmiş. 

Bu toplantıyı esasen akepeli kadınlar toplantısı olarak görmek de mümkün. Yoksa, neden 

23 Kasım 2010 Salı

TSK Mehmetçik Vakfı

Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı 1982 yılında kuruldu. 


Askerlik hizmetini yapmak üzere Silahlı Kuvvetler'e katılan Mehmetçiklerin (er, onbaşı ve çavuşlar) bu hizmetleri esnasında şehit olmaları veya herhangi bir nedenle hayatlarını kaybetmeleri, gazi ve engelli olmaları halinde kendilerine, eş ve çocuklarına yardım ediyor. Sosyal güvencesi olmayan kimseler için adeta bir sosyal güvenlik kurumu gibi çalışıyor. 




21 Kasım 2010 Pazar

Allen Iverson'un Türkiye'deki ilk maçı

Fenerbahçe - Beşiktaş basketbol maçını izledik aşkımla. 


Maç henüz başlamamıştı, Fenerli taraftar göremeyince sordum sebebini; meğer Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'ın maçlarında sadece ev sahibi takımın taraftarları salona alınıyormuş. Rakip takımın taraftarlarına yasakmış maça gelip seyretmek. Çünkü, 




16 Kasım 2010 Salı

Ankara'ya gittim, döndüm.

Cuma günü Ankara'ya yola çıkacaktık, ama cumartesiye kaldı. Yollar nasıl kalabalıktı anlatamam. Şöyle söyleyebilirim: otoban bile İstanbul şehir içi trafiğine kamyonları, tırları da ekleyin, öyleydi.


Dayıma şeker teşhisi konmuş, ilaçla kontrol altına alınabilir mi diye deneniyor. Ayrıca bacağındaki damarladar tıkalıymış; doktor acil anjiyo yapılması gerek demiş. Fakat, dayımın olaya bakışı, sağ olsun, ''Hele biraz bekleyelim'' şeklinde olmuş! Annem, ablam, kardeşim ve ben de ikna turu için gitmeye karar verdik. 


Bu sağlık sorunu dışında, çok eğitici-öğretici-bilgilendirici bir seyehat oldu. Paylaşacağım en kısa zamanda.

10 Kasım 2010 Çarşamba

10 Kasım 2010

Ne yazacağımı, ne diyeceğimi bilemiyorum.

Saat 9'u 5 geçe sirenler çaldığında, ben her zamanki gibi pencerenin önünde ayaktaydım. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da sirene, çalınan kornalara rağmen, caddenin yolun ortasında öylece duran insanlara rağmen, trafikte hareket etmeyen araçlara ve yanında duran sürücülere rağmen hala yürümeye devam eden insanlara baktım. Her sene böyleleri çıkar zaten. Bu sene de, her sene yaptığım ve ileride de yapmaya devam edeceğim gibi,

9 Kasım 2010 Salı

En az üniversite mezunu makina mühendisi nedir usta?

Üye olduğum sitelerden birinde çok komik bir tartışma konusu var:

Üye arkadaş bir iş ilanında şu cümleyi okumuş ve 'ne demek istediler acaba' diye soruyor:

''En az üniversite mezunu makine mühendisi'' 

Bu yılın başıydı,  Çevre Bakanlığı iki haftalık çevre eğitimi programı açtı. Bu programa katılmak için illa çevre mühendisi olmanıza gerek yoktu. Bu iki haftalık eğitimde aldığınız sertifikayla 4 yıllık üniversitelerin çevre mühendisliği bölümünden mezun olanlarla aynı işi yapacak hale geliyordunuz.  Hiç, aman olur mu öyle şey, falan deyip de iktidarı sinirlendirmeyin; çünkü burası onlar sayesinde fırsat eşitliğinin olduğu bir ülke haline geldi!

Olaya bu gözle bakınca, ilanı veren insanlara hak vermek gerekir!

Yarın Sağlık Bakanlığı, 2 az gelir de, ben diyeyim 5 siz deyin 8 haftalık bir sertifika programı açıp, beyin cerrahı yetiştirme kararı alırsa, ben katılırım. Yeteri kadar pratik yaptığım bir alan ne de olsa, tek eksiğim diploma yerine geçecek bir sertifika  ;-))

5 Kasım 2010 Cuma

İstanbul Kadın Buluşmaları'ndan notlar

İstanbul Kadın Buluşmaları diye bir toplantı varmış İstanbul'da bugün. Şimdi haberlerde dinledim. Civanım delikanlı da konuşmuş. Ne konuşmuş diye merak edilecek bir şey yok, bu yakınlarda söylediği şeyler: başı açık bayanlar, başı kapalılara destek olmalıymış, biraz destek gelmiş ama bu yetmezmiş - yetmez ama evet neviinden :)), başörtüsü yüzünden eğitim hakkının elinden alınması ne vicdana ne de insan haklarına sığarmış da mış da mış... Önemli olan konuşma değil zaten.

Önemli olan, salonda çıt dahi çıkarmadan, kadına şiddet ve kadın cinayetleriyle ilgili 10 kadar döviz açan kadınlara


4 Kasım 2010 Perşembe

Yürümek çocuk oyuncağı olsun!

Rüyalarım gerçek oluyor :))

Tekerlekli sandalyeye çok uzun süre bağlı kalmadım- inadım yüzünden herhalde. Fakat hala kullanmak zorunda kaldığım günler oluyor, mesela geçen gün AuotoShow'a gittik. Mesafe, mekan büyüdükçe zorlanıyorum. Ama durun, önce AutoShow'dan bir iki not ileteyim.

3 Kasım 2010 Çarşamba

29 Ekim 2010 Cuma

Cumhuriyetimiz 87 yaşında!


''YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.''
Gazi Mustafa Kemal Paşa

Tarih:
28 Ekim 1923 (akşam)


Yer: Çankaya


Katılımcılar: Gazi Mustafa Kemal Paşa,
İsmet Paşa,
Kazım Bey (Milli Müdafa Vekili),
Kemalletin Bey (Sinop mebusu),
Sami Paşa,
Halit Paşa,
Ekrem Bey (Rize mebusu),
Ruşen Eşref Bey (Afyon mebusu)



Cumhuriyetimizin 87. doğum günü kutlu olsun!

19 Ekim 2010 Salı

Emekli, para isteme benden, buz gibi soğurum senden!

Yanda bir anket var. Katılın; sonra 
ya da önce fark etmez, aşağıdaki yazıyı okuyun. 

Geçenlerde, bizzat şahsen kendisi, emeklilere 60 TL'lik zam(!) bahşetmek lütfunda bulundu. Allah tutuğunu altın etsin, diyeceğim ama, zaten altın işinde olan bir çocuğu var civanım delikanlının, o yüzden gerek yok. 

Ortalama %13.7 zam ne güzel geliyor kulağa, değil mi? Aşağıda vereceğim rakamlara bakınca, ortamala %13.7'nin 57 TL ile 63 TL arasına denk geldiğini görünce, pazarlama dilinin gücüne bir kez daha hayran kalacasınız derim.  

15 Ekim 2010 Cuma

Ortaya yanar döner karışık...


Ümit Boyner için, 
''Bendeki kredisini tamamen tüketti.'' 
diyen Bülent Arınç'a; 

referandumdaki %58'likler için, 

''En saygıdeğer, en mert, en şerefli insanlardır.'' 

diyen akepe mvekili Kemalettin Göktaş'a, Gerard Bessette'den bir hatırlatma yapalım:

Top 10 Listeleri hakkında basın açıklaması

TOP 10 Listeleri organizatörleri ve jüri üyeleri basın toplantısıyla çok önemli açıklamalarda bulundular.

Bir sonraki TOP 10 Listesinin, yarışmacıların dünden bugüne ya da sabahtan akşama 180 derece dönmüş fikirleri, sözleri, eylemleri konusunda düzenleneceğini belirttiler. Ayrıca, bu fikre ilham veren civanım delikanlıya teşekkürü bir borç bildiklerini söylediler. İstediği taktirde, büyük harflerle, araya birer boşluk bırakarak 'cumhuriyet hukukunu ezdim geçtim' yazıp, 6666'ya kısa mesaj göndermesinin yeterli olacağını sözlerine eklediler.

13 Ekim 2010 Çarşamba

TOP 10 %42'si de bize oy versin

Evvettt, sevgili izleyenler yine bir Top 10 listesiyle karşınızdayız. Bu seferki listemiz referandumda HAYIR diyen %42'yi kazanmak için söylenenlerden oluşuyor. Kimine göre 'TOP 10 Yarım Elma Gönül Alma', kimine göre 'TOP 10 Nuri Alço Gazozu' listemize başlayalım.

Listemize 10 numaradan giren Abdullah Gül'ün sözleri, 

Yeni Radikal ve Eyüp Can

Eyüp Can'ın NVT'deki konuşmasını dinledim az önce.

Söylediğine göre 'gastecilik' her tür görüşü yansıtmalıymış okuruna, 'muhalif' gastecilik ve 'yandaş' gastecilik çok anlamsızmış. Yeni Radikal her tür görüş sahibini içinde barındıracakmış. Yani hükümeti eleştiren yazılar da yer alacakmış.

Doğru olmasına doğru, güzel olmasına güzel bir fikir de, civanım delikanlıyı kızdırmayacak kadar, 'yazarına hakim ol, yoksa sonradan gelip ağlama!' dedirtmeyecek kadar 'eleştirel' yazılar olacakmış gibi bir his var içimde. Bekir Coşkun ve HaberTürk olayını örnek alıyorum bu hissiyatım için.

Radikal ilk çıktığı zamanlarda bir çok yolsuzluğu ortaya çıkarmış. Eyüp Can, diyor ki, o günlerdeki Radikal'i yararatacaklarmış yeniden, ama o günkü Türkiye ile bugünkü çok farklıymış artık... Ardından yolsuzluklarla ilgili bir kelime dahi yok... Bunlardan benim anladığım, Türkiye artık sıfır yolsuzluk ülkesi...

Neyse. Hele bir çıksın da önce...

12 Ekim 2010 Salı

Süper bi yazı

Üç inek yapmak ...!!!

Üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen çipurayı çiftlikte yetiştirmeyi başaran Türkiye, dünyanın en güzel meralarına sahipken, ineği de taaa Uruguay'dan getirmeyi başardı. 
Yeterli ineğimiz yok çünkü. Koyun sayımız iyi.
 
Öküz de getireceklerdi aslında. 
Şöyle bi baktılar etrafa...
 
Eee, yeteri kadar var.
 
Var ama, 

10 Ekim 2010 Pazar

Eğitime muhtaç her tür çocuk ve Pakistan'ın yardım ihtiyacı

Temple Grandin'in hayatını anlatan filmi yazmıştım biliyorsunuz. Temple Grandin'in hayatının filme alınmasının nedeni başarılı bir otistik olmasıydı. Üniversiteyi bitirecek, eğitimini aldığı konuda dizaynlar yapacak, kitaplar yazacak ve üniversitede öğretim görevlisi olacak kadar başarılı bir otistik.

Hatta filmi anlatırken, güzel ülkemle dalgamı bile geçmiştim; ne kadar şanslıyız ki ülkemizde otistik yok, olsaydı yollarda, okullarda, üniversitelerde karşılaşırdık herhalde, diye.

Geçen gün, GÜCÜ ÖZGÜRLÜĞÜNDE diye reklam yapıp, Bekir Coşkun gibi muhalif olduğu dünyada bilinen yazarını pek anlamlı(!) nedenlerle kovan HaberTürk'te ne okusam beğenirsiniz? Güzel ülkemde özel eğitime muhtaç çocuklara öğretmen diye atanan kişiler

8 Ekim 2010 Cuma

Annemin doğum günü, tedavi günüm vs vs vs

Salı günü annemin doğum günüydü. Yine :)) Daha dün sürpriz bir partiyle kutlamamış mıydık? Zaman ne çabuk geçmiş, haberim yok.

Bir de tedavi günümdü.

Balkondan serbest stil (desteksiz demek oluyor bu) yürüme çalışmasıyla başladık. Aslında herşey iyiydi, güzeldi. Denge çalışması yaparken top oynuyorduk, terapistim Yakup'la. Beş tedavi yatağının dördü dolu - ben ayaktaydım.  Aklıma geliverdi, 'Ya' dedim, 'madem bu kadar insanız niye

5 Ekim 2010 Salı

Dünya rekoru :)

Muhtemelen bir dünya rekoru gözlerimizin önünde sakin sakin kırılıyor. 
Olaya hiç bu gözle baktınız mı?

İngiltere Kraliçesi Elizabeth ve Amerikan Başkanı Barack Obama

  












30 Eylül 2010 Perşembe

Temple Grandin'in hikayesi

Temple Grandin otistik bir üniversite hocası ve yazar.
Hayatı filme çekildi. Yorumlarımı buradan okuyabilirsiniz.


29 Eylül 2010 Çarşamba

Anayasa değişikliği hiçbir şeydir, imaj her şey...

Abdullah Gül, Amerika'dayken 'Charlie Rose Show'a katıldı ve dedi ki:

''(Referandumda) Hayır oyu kullananların bile 
paketin getirdiği değişikliklerden memnun olduklarına inanıyorum.'' 

Allah allah... TBMM tatilde değil mi yav? 
Değişikliklerin tamamı ne vakit yasalaştı da, uygulanmaya başlandı da, sonucu 'HAYIR'cı vatandaşları, diğer bir deyişle akıllarından zoru olan darbecileri bile memnun ettiği hissiyatına kapıldı Abdullah Gül? 

Aaaa, doğru ya, herşey imajın bozulmaması için!!!

Tophane'de ileri demokrasi oyunları

Şu Tophane olayını düşünüyorum kaç gündür.

Normal şartlar altında sade vatandaş olarak bizleri bırak, şekerli vatandaş olarak ülkeyi yönetme iddiasında olanları bile yerlerinde zıplatması gerekmez mi?

Bir de şu 'ileri demokrasi' söylemi var ki, beni benden alıyor; ben 6 ileri vites demokrasiden vazgeçtim arkadaş; ülkemizin şimdiki yöneticileri önce standart 5 ileri vites demokrasi uygulasınlar yeter.

Abdullah Gül'ün, yaralananlara geçmiş olsun dilemeye gerek görmeden,

Sorun üstü sorun

Civanım delikanlı çok alem birisi valla.

Yıllardır, ''Türban velev ki siyasi bir simge...'' mantığında bir sorun için yıkıp perdeyi, viran eylemedi mi?
Bugün, nasıl oldu da, sorun birden bire 'türban değil, başörtüsü başörtüsü...' oldu peki?

Fotoğraflarla anlatsam daha iyi olacak:

27 Eylül 2010 Pazartesi

Kafam almıyosa...

Bundan sonra civanım delikanlıyla aynı dönemlerde tatile çıkmama kararı aldım. En azından o tatildeyken, ben de biriken gündemi, yetiştirebildiğim kadarıyla yazarım. Enerji dopingiyle bi dönüyor ki, yakalayabilene aşk olsun :))

Kimselerin bi türlü tutturamadığı, 'İstanbul'un geneline farklılık getirecek, sıkıntıdan kurtaracak çılgın bi proje'si varmış. Hatta diyor ki:

''Çılgın projem farklı. (Bunların) kafaları almaz. ''  

Konunun ciddi bölümüyle başlayalım, sonra dalgamızı geçeriz. Civanım delikanlının ifadesiyle 'kafası almayan bunlar' kim ola ki? 

26 Eylül 2010 Pazar

Pizza Uno'da apple pie, Cunda pazarı, İDO'nun anonsları

Yazmayı unutmuşum; Pizza Uno'nun apple pie'ı diyorum, müthişti müthiş! Yanında bir top vanilyalı dondurmayla sıcak servis ediyorlar, tam yeme de yanında yat hesabı.... Fotosunu maalesef çekemedim, bir dahaki sefere. İsmet'ten tarifini alıp yazarım buraya. 

Cumartesi günü Cunda'nın pazarı. Minik bir pazar. Ayvalık'ın pazarı daha büyük oluyor ve hatta Yunanlılar bile gelip alışverişlerini yapıyorlar. Bu benim çocukluğumdan beri böyleydi, 

Garson Deniz

'Tatil iyi geçti mi?' anlamına gelen her  türlü soruya anında 'Tatilin kötüsü olur mu?' diye yanıt verenler var. Tatilin 'iyi' geçmesinin tek sebebi, şahsıyla ilgili hoş olmayan her hangi bir olayın yaşanmamış olması mıdır? Ne bileyim, zehirlenmememiş olması, arı sokmaması, kumda yürürken ayağına diken batmaması mıdır?

Deniz ismindeki bir garsondan bahsedecektim. 29 yaşında Deniz. Van'lı. İki yaşındayken babası sizlere ömür. Annesi yeniden evleniyor. En son 15 yıl önce görmüş annesini, bundan anlayın artık üvey babasıyla hayatını.

23 Eylül 2010 Perşembe

Gönlü zengin sevgilim benim :)

Tatil dediğin güzelliğin beş şartından biri, mümkünse, el ayak çekildikten sonra başlamasıdır benim için. Bunu bilen aslan kocam, tesis kapatmış sağolsun :)) Şaka bir yana, müşteriden çok personel var.

Bir gece önce garsonlardan birine, ''Bizi burda unutup, tesisi üzerimize kilitleyceksiniz diye çok korkuyorum.'' diyerek yaptığım espiri

21 Eylül 2010 Salı

Tatil, Kozmoz, Cunda, Pizza Uno...

Dün sabah kahvaltısındayız, pür keyif: yediklerimiz mis, içtiklerimiz mis, sakin sakin hiç telaşe yaratmadan bizi bekleyen kumsal mis, deniz mis, tüm ihtişamına rağmen yazki hırçın yakıcılığını bir kenara bırakan güneş mis, 4.70'lerin yelkenini tatlı tatlı dolduran rüzgar mis... Daha ne diyeyim, mis oğlu mis işte  :)

Bu kadar güzellik içinde bir de ne olsa beğenirsiniz?

MFÖ'nün 'Peki Peki Anladık' şarkısı çalmasın mı!

18 Eylül 2010 Cumartesi

Işınla bizi Scotty

A dostlar diyorum ya, insan kuş misali :)

Sabah 7.05'de İstanbul'da olan bendeniz ve sevgili eşim, saatler 1'i gösterdiğinde Ayvalık'taydık!

Hava limon diyorum, limon; sıcak ama yapış yapış değil, tam kıvamında anlayacağınız. Öğle yemeğimizi yedik. Mönüde 'Çocukça' diye bir bölümde, ızgara köfte ve spagetti yanında domates sosu vardı. Birlikte çocukça bir şey yapıp, bunu ısmarladık: nefisti, nefis...

Odaya döndük, eşyalarımızı yerleştirdik; şimdi plaja koşuyoruuuz ;-))

16 Eylül 2010 Perşembe

Köşe yazarlarından birine kendimce sorular

Bence, asıl bu yazı hiç olmamış, yakışmamış, hanım kızım. Kendisini 'utangaç' olarak tarif ettiği ve yaşça benden küçük olduğu için, kendisine hanım kızım diye hitap etmeyi uygun buldum. Televizyon programı da yapan bir köşe yazarının kaleminden çıkınca bu mantık, daha bir 'vah güzel ülkem vah' dedirtiyor, ne yapayım.

Konu, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası töreninde civanım delikanlının, A. Gül'ün yuhalanması, protesto edilmesi. Efendim, bu hanım kızımız yazısında bu protestoyu uygun bulmadığını 'Olmadı, yakışmadı!' şeklinde ifade etmiş.

- Sayın başbakan, sizi bi protesto edicez de, müsait misiniz aceba? 

mı diyeceklerdi, anlamadım ki...

14 Eylül 2010 Salı

İmam ve cemaat meselesi

''Yüzde 58'e 42'lik sonuç, 
'toplumun bölündüğü' savlarını geçersiz kılmıştır.''

Yukarıdaki ifadelerin sahibi olan Cengiz Çandar'a göre, eğer yanlış anlamıyorsam, toplumun bölünmüşlüğünün kanıtı, matematiksel olarak %50-50 imiş. 

* * *

Yakup Sağlam, Niğde TV'deki sunuculardan birisi. Sokaklarda elinde mikrofon, bazı konularda halkın fikrine başvuruyor; bir nevi referandum yapıyor da denilebilir. İşte sorular ve yanıtları:

Kek tarifi ve bir Portekiz anısı

Araya başka şeyler girmeden kek tarifimi vereyim. Önce orjinal tarifteki malzemeleri vereyim, sonra benim versiyonumu anlatırım:

1 yumurta
4/3 su bardağı süt
1 su bardağı şeker
2.5 su bardağı un
125 gr margarin
2 çay kaşığı karbonat
1 limon kabuğu rendesi
1 çorba kaşığı kakao

12 Eylül 2010 Pazar

Referandum sonucuyla Allah'ın ilişkisi

Civanım delikanlı referandum sonuçlarını değerlendirme konuşması yaparken diyor ki:

''Referandum sonuçlarının milletimize hayırlı olmasını, Allah'tan temenni ediyorum.''

İşte böyle  sevgili vatandaş.

İşimizin kime kaldığını anlayan, anladı... 





Ve yardım geldi...

Olaya tam zamanında el koyduğumun resmidir.

Aklıma yardım çağırmak gelmeseydi, nice olurdu 12 Dev Adam'ın hali?

11 Eylül 2010 Cumartesi

Yardım çağıracağım, ona göre

12 Dev Adam fena halde yenilme alametleri gösteriyor. Savunmamız zayıf, basit hatalar yapıyoruz, baskete dönüşen serbest atışlarımız son derece zavallı, daha ne diyeyim... Bir an evvel toparlanmaları lazım.

Yok toparlanmayacaklarsa, Çanakkale savaşını kazanmamızı sağlayan yeşil cübbeli, beyaz sarıklı üstün güçleri ve evliyaları çağıracağım.

Bayram ziyaretleri

Aman bu bayram bir başkaydı canım. Yaptığımız kapı sayısı çok değildi ama, neredeyse her gittiğimiz yerde yıllık ziyaret kotamızı dolduracak kadar uzun oturduk. Ayrıca, geçmiş bayramlardan farklı olarak, ikram edilen her çukulatayı, şekeri, istisnasız, geri çevirmeden aldık ve yedik. Tam da bayram çocukları gibi olduk :)

Bayramın 1. benimkiler ve biz, sabah kahvaltısına Secret Passion diye Kuruçeşme'de bir yere gittik. Çok hoş, yeşillikli bir ortam var. En öndeki iki masaya oturursanız boğaz manzaranız da olur, ama leb-i derya değil, haberiniz olsun.


10 Eylül 2010 Cuma

Kemal Kılıçdaroğlu Teke Tek programında

Kılıçdaroğlu'nun Teke Tek programından özet:

Mitinglerde yandım. Cildimin rengi de 'Hayır'ın rengi oldu.

Kadınlar ve gençler mitinglerde fazla. Bu da gelecek için umut verici.

CHP'ye karşı önyargı var. 'Düşman' gibi bir algı yaratılmış. Bunu kırmamız lazım.

Bizler (siyasiler) topluma örnek olmayız. Başbakanın sert üslubu, mesela 'cibilliyetsiz' vb kelimeler, alkış alıyorsa, beğeniliyorsa orada bir sorun var demektir. Liderler toplumu daha ileriye götürmelidir.

9 Eylül 2010 Perşembe

12 Dev Adam yarı finalde :))

Milli basketbol takımımızın Dünya Basketbol Şampiyonası'nda yarı finale kalması tüm yurtta, dış temsilciliklerimizde ve KKTC'de zikir çekilerek ve Mezdeke gösterileriyle kutlandı.

Konuyla ilgili flaş açıklamalar:

''12 dev adam dünya şampiyonu olmazsa, ekonomimiz çöker, demokrasimiz büyük yara alır. Batı'da ne söylüyorsak, Doğu'da da onu söylüyoruz: önemli olan soy değil, boydur boy.'' Civanım delikanlı

8 Eylül 2010 Çarşamba

En kötü Şeker Bayramı'nız böyle olsun!

Yazının başlığı biraz beddua gibi oldu ama, siz anladınız beni; herşeyden önce, vatandaşlık görevim yapıyorum.

Belçikalı GODIVA'yı, Ülker 2007'de satın aldı. Türkiye'de ilk mağazasını dün, İstanbul Nişantaşı'nda açtı. Bir tanıdığım, iş nedeniyle dün oradaydı. Görebildiği kadarıyla en pahalısının kilogram fiyatı 1.400 Yuro, en sık rastladığı fiyat ise 230 Yuro imiş.

Yıldız Holding Ülker Grubu Başkanı Ali Ülker ise gazetelere verdiği demeçte:
''...Türkiye pazarında Godiva bir ihtiyaçtı.''
demiş.

Bundan sonra, sadece Şeker bayramlarında değil nefes aldığınız sürece,

günlük çikolata ihtiyacınızı Godiva'dan giderecek kadar ZENGİN

Nişantaşı'na yürüyerek gidebilecek kadar SAĞLIKLI

çikolata yemeseniz bile, yemiş kadar MUTLU

olmanızı tüm kalbimle dilerim.



7 Eylül 2010 Salı

Kek tarifine niyet, neye kısmet

Bugün tedaviye gidemedim. Çünkü, aşkım dün U2 konserine gitmişti, eve kaçta geldiğini hala bilmiyorum. Saati kurmuş her zaman ki gibi, ama duyan kim!

Beynimi ikinci kez rektifiye ettirdiğim zaman, Ali Çetin hoca galiba uyurken duymama gibi bir özellik ilave etti fabrika ayarlarıma.


Sen neymiş be referandum!

''Darbe olur mu, diye tereddüt eden yabancı sermaye o ülkeye yatırım yapar mı?''

''Bir ülkede 
'önümüzdeki hafta darbe olur mu' 
gibi soru işaretleri olursa,
kimse yatırım yapmaz.'' 
(Sanayi ve Ticaret Bakanı, İstanbul Üniversitesi, 19 Mart 2010)

*

'Referandumdan evet çıkmazsa, yabancı sermaye gelmez, 
ülke ekonomik güvenini ve istikrarını kaybeder!'' 
(civanım delikanlı, Ağrı mitingi, 3 Eylül 2010) 

Öyleyse;

SONUÇ 1:
referandumdan çıkan  'H A Y I R'  sonucu = vatandaşın yaptığı
D A R B E  imiş

SONUÇ 2: 
tüm cumhuriyet tarihimiz boyunca,
sadece kendi iktidarlarında sağlandığını söyledikleri 

'EKONOMİK İSTİKRAR'

12 Eylül'e kadarmış;
13 Eylül'de  p u f f  diye sönecekmiş 




6 Eylül 2010 Pazartesi

Referandum'a benim gözlerimden bakın - 3

''Herkesin her alanda hakkını arayabildiği daha adil bir Türkiye için evet.''

Yine civanım delikanlıdan bir örnek vermek istiyorum. Hatırlatayım size: Ergenekon davası tutuklularından Prof. Dr. Mehmet Haberal, tutukluluğuna yapılan itirazları gerekçe göstermeden reddeden 9 hakime tazminat davası açmış ve kazanmıştı. Bunun üstüne civanım delikanlı: 

''Bundan sonra 
mahkum olanına, tutuklusuna kadar herkes için bir kapı açacak, 
şimdi herkes kendine bir çıkış yolu arayacak.'

5 Eylül 2010 Pazar

Şaşı bak, şaşır...


"ABD Başkanı Barack Obama, 2 yıldır askıda olan Filistin-İsrail barış görüşmelerini dün başlattı. Ürdün Kralı Abdullah ile Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in de ABD arabuluculuğunda Filistin Devlet Başkanı Mamud Abbas ve İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu arasında gerçekleştirilecek barış müzakereleri için Beyaz Saray'daki toplantıya katılmaları barış yönündeki umutları artırdı. Obama doğrudan görüşmelerden önce Netenyahu, Abbas, Mübarek, Hüseyin ve BM, AB, ABD ve Rusya'nın Ortadoğu özel temsilcileri ve eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ile birlikte Beyaz Saray'da akşam yemeği yedi."    

Yukarıdaki haberi en az 3 kez okuyun ve fotoya bir dakika boyunca iyi bakın. Gözlerinizi 30 saniye kapatın ve 1 eksiği bulun.

Hadi bir ipucu vereyim size: eksiğin başharfi: bölgesinde lider olduğu söylenen TÜRKİYE!

Bu haber ve fotoğraf, tabii ki, benim gözümden böyle görünüyor. İster misiniz daha çok Türk vatandaşı benim gözümden bakmaya başladığında, civanım delikanlı "(Türkiye'nin) Bölgesel liderliği elimin tersiyle ittim!" desin  ;-) 

'H A Y I R' lı pazarlar olsun :))

4 Eylül 2010 Cumartesi

Referandum'a benim gözlerimden bakın - 2

''Özel hayatınız ve kişisel bilgileriniz güvence altında olsun, 
12 Eylül çifte bayram olsun.''

demişler.

Muhtemelen bu maddeyi yazarken şöyle düşündüler: Özellikle Ergenekon davasına yanından, kıyısından bulaşanlar hep özel hayatın korunmamasından şikayet ediyorlar.  Bu insanları ve yakınları yaklaşık (atıyorum sayıyı) 1 milyon kişi. Biz bu maddeyi de araya yazalım ki, evetçiler 1 milyon artsın. Hayır çıkarsa, yarın öbür gün kendimiz savunacak bir dalımız olur: evet çıksaydı koruyacaktık, ama kusura bakmayın artık yapacak bi şeyimiz yok!

''Vatandaşın tüm kimlik ve nüfus bilgilerinin 
başkalarının eline geçmeyecek şekilde korunması için evet.''

U2 İstanbul'da

U2 da geldi sonunda Türkiye'ye.

Dün televizyonda Hayati Yazıcı konuşurken, U2'nun hayranı falan olmadığını söyledi, pek dinlemezmiş U2'yu. Ama, Boğaziçi Köprüsü'nü kendi vatandaşlarına kapatıp, beyleri orada yürütmeyi borç bilmişler anlaşılan.

Bono:

- Abi, bi hayalim var (i have a dream hesabı)

Bizim hükümet:

- Söyle gurban olduğum

3 Eylül 2010 Cuma

Yaptıkları iyi işler de var...

Tamam, muhalif olabilirim; ama bu, yapılan iyi işleri görmezden gelmemi gerektirmez. Böyle düşünerek, iktidarın iyi yaptığı işlere de değineceğim:


  • Dumansız hava sahası
  • Sigara yasağı (filmlerdeki sigaraların buğulandırılması, tiyatro sahnelerindeki, çizgi filmlerdeki sigara görüntülerine ceza kesilmesi, gizli kamerayla donatılmış kol saati ve kalemlerle sigara denetimi (Bilecik Valiliği) gibi uygulamalarla sıtkımızı sıyrıdı mı, sıyrıldı...) 
  • Duble yollar (gazetelerden okuduğumuza göre, bir ay önce bile yapılanlar bozulduğu için tamirat yüzünden kapalı olsalar da, yine de yapıldı mı, yapıldı...)
  • Mali kural (her ne kadar mali kural yasası, hazırlayan makamlar tarafından rafa kaldırılmış olsa da, adı zikredildi mi, zikredildi...)
Bunlar şimdilik kaydıyla, iktidar partisinin 2002'den bu yana gerçekleştirdiği iyi icraatları. Devamı geldiğinde burada okuyacaksınız.

2 Eylül 2010 Perşembe

Evetçilere beş soru

Kendi sorularımı, kendi yanıtlarımı ve bakış açımı paylaşmaya devam edeceğim. Ama bunlar, Ahmet Hakan'ın soruları (30 Ağustos, Hürriyet):

BİR HAYIRCIDAN EVETÇİLERE 5 SORU 



- SORU BİR: Görüyorum ki “demokratik galeyan” halindesin. “12 Eylül'e büyük darbe” deyip duruyorsun... İyi de sevgili “evetçi” kardeşim, 12 Eylül Anayasası ilk defa değişmiyor ki. 12 Eylül Anayasası'na darbenin feriştahı, 2001-2004'te AB uyum yasaları çerçevesinde vuruldu. Şimdikiler sade suya tirit... Madem 12 Eylül Anayasası'nın virgülünün değişmesi bile seni bu kadar heyecanlandırıyor, neden aynı heyecanı 2001-2004 döneminde göstermedin?


- SORU İKİ: Anladık, Kenan Evren ve arkadaşlarının yakasına yapışılacak, 12 Eylül'den hesap sorulacak diye uçuyorsun... İyi ama Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanmaları, bu değişiklikle en azından “tartışmalı”. Bu “tartışmalı” durumu sona erdirmek fırsatı doğdu. Meclis'te hem CHP, hem MHP bu konuda önerge verdi. AK Parti ise bunu kabul etmedi. “Yetmez ama” falan diyeceğine neden dönüp de AK Parti'ye “Neden ama” diye sormuyorsun?

- SORU ÜÇ: Çocuklara, kadınlara, emekçilere, özürlülere olağanüstü güzellikler geliyor falan diyorsun. İyi ama o maddelere itiraz eden yoktu ki... Eğer üç madde geri çekilseydi, o güzellikler referandumsuz falan yürürlüğe girecekti... Neden üç maddenin geri çekilmemesi konusundaki diretmenin hesabını sormak aklına gelmiyor?

- SORU DÖRT: Meclis'te grubu bulunan bütün partiler, istisnasız 12 Eylül Anayasası'ndan nefret ediyor. Meclis'te grubu bulunan bütün partiler, istisnasız 12 Eylül Anayasası'nın değişmesini istiyor... Böyle bir ortamda bir iktidar partisinin, 12 Eylül Anayasası'nda yapmak istediği birkaç değişik konusunda uzlaşamaması sana hiç manidar gelmiyor mu?

- SORU BEŞ: Anayasa değişiklikleri esas olarak yargı alanındaki değişiklikler için yapılıyor. Ama iktidar partisi, propaganda yaparken yargıdaki değişikliklerden söz etmek yerine üzerinde tartışma olmayan maddelerden söz etmeyi tercih ediyor. Bu durum seni rahatsız etmiyor mu?

İki TV programı üzerine

Balçiçek Pamir'in 'Karşıt Görüş' programına denk geldim biraz önce ve çok sabredemedim, ne yalan söyliyeyim.

Akepe kadın kolları başkanı Fatma Şahin ile Ka-der Başkanı Hülya Gülbahar idi konuklar. Konu tabii ki referandum.

Gözlemlerime dayanarak akepelilerin taktiklerini sıralıyorum:

  • karşılarındaki kim olursa olsun, konuşmasına asla izin vermiyorlar, mutlaka araya giriyorlar  
  • moderatör konuşma sırası diye ısrar etse bile, buna hiç uymuyorlar; Balçiçek Pamir'i bu konuda zayıf buldum: epey bir süre öyle olduk ki, üçü de aynı anda konuşuyordu... 
  • 'ay yapmayın ya!' ya da 'nasıl bilmezsiniz ya?' diyerek, akıllarda 'bize bu kadar da haksızlık yapmayın, ne yaptıysak ne söylediysek milletimize olan aşkımızdan yaptık, söyledik, yuh olsun size' tadı bırakan, uygun ses tonlamasıyla yakınma cümlecikleri sürekli kullanıyorlar
  • konuyla ilgili sorulara yanıt vermek yerine, karşılarındakinin en son söylediği üzerine yorumlar yapıyorlar
Bilgi edinmek amaçlı dinlemeyi sevmeyen bir toplum olduğumuz için de, böyle kargaşaya gelemiyoruz ve derhal zaplıyoruz. Aslında biraz sabredenler görüyor ki, sadece boş ve mantıksız konuşuyorlar. İki dakika önce söyledikleriyle çelişen öyle şeyler söylüyorlar ki... Karşılarındaki bunu yüzlerine vurduğunda sarıldıkları silah evrensel:

  • Siz beni yanlış anladınız.  
Hülya Gülbahar, çocukların cinsellikten korunması maddesinin, yoğun tepkileri üzerine cinsel istismardan korunması olarak değiştirildiğini söyledi. Ve ekledi:
''Referandumda 'hayır' çıkmadığı taktirde, yarın öbür gün, anayasanın bu maddesini dayanarak göstererek, mayolu, bikinili, dekolte kıyafetli vs ilanların gazetelerde, sokaklardaki ilan panolarında vs yayınlanmasına izin vermeyerek, tüm milleti kendi muhafazakar çizgilerine çekecekler; çünkü çocuklar her yerde. TRT'de kolsuz bluzla, elbiseyle program yapma yasağı zaten vardı. Bunu tüm Türkiye'ye yerleştirecekler.''
   
* * * *


Bir de Sky Türk'te Meral Akşener'le yapılan bir programı yakaladık tesadüfen. Burada referanduma ilişkin söylediği ilginç geldi bana. Dedi ki:
''Kadınların oyu belirleyici olacak. Batı hayırcı. Doğu'da evet ve boykot önde gözüküyor. Anadolu'da da bu kadar yoğun 'evet' kampanyası, insanları huzursuz etmeye ve 'noluyo ya?' tepkilerine yol açmaya başladı.'' 

31 Ağustos 2010 Salı

Referandum'a benim gözlerimden bakın

Civanım delikanlının söyleyişiyle 'samimiyyetsizlikleri' buradan başlıyor: '12 Eylül Darbe Anayasasına Hayır'.

Baylar, bayanlar, merdivenden kayanlar ve kaymayanlar, özellikle yaşı tutanlar, hatırlayın, hatırlamıyorsanız da gazetelerden okuyun: 12 Eylül 1980'de yapılan darbe sonucu hazırlanan anayasa bugüne kadar 16 kez değiştirildi. 175 maddesinin 83'ü zaten değiştirildi. Hatta, dokuz anayasal değişiklik 2003-2005 döneminde AB uyum reformları çerçevesinde şimdiki iktidar tarafından yapıldı. İnsan, el insaf demez mi?

Birkaç zamandır, gazetelerin arka sayfalarında tam sayfa boyutlarında 'Evet' kampanyası için ilanlar verildiğinin farkındasınızdır herhalde. Önceleri bunları okumadan geçiyordum, sonra 'hadi bi bakayım, aklı-eğitimi-vicdanı-cüzdanı boş koca kitleleri neyle kandırıyorlarmış' diyerek göz attım.

İlk izlenimim çok anlaşılır bir dille yazılmış olmaları. Öyle ki 'A-B-C'si olan hemen herkes ne dendiğini anlayabilir, ve de 'kalıbımı basarım' tarzında onaylar.

Şimdi de ben, maddeleri herkesin anlayacağı bir dille anlatayım.


Naneli limonata tarifi

Yazın başından beri yazacağım, bir türlü fırsat olmadı. Halbuki yazmış olsaydım, geçirdiğimiz SICAK günlerde bana duacı olabilirdiniz. Neyse ki, sıcaklar bizi henüz terk etmedi ve 'pastırma yazı' denen dönem yakınlarda; bu da demek oluyor ki, duacı olmak için bir şansınız daha var :)))

İşte size Cafe Fernando'dan aldığım naneli limonata tarifi:

Önce naneli limon şurubunu hazırlayalım:

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 30 Ağustos yazısı...

Bu da Milli Eğitim Bakanlığı sitesinden aldığım 30 Ağustos yazısı:



30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

GÜNÜN ANLAMI VE ÖNEMİ
   Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.

30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi nasıl kazanıldı?

...Taaruz hazırlıkları bu iç ve dış zorluklara rağmen tamamlanıyordu. Taaruzun sıklet merkezi hakkında düşmanı, yapacağı hava keşiflerinde yanıltmak için gündüzleri de bazı birlikler geçici olarak kuzeye doğru yürütülmüş, geceleri tekrar taaruz mevzileri civarında toplanma bölgelerine kaydırılmıştır. Aslında, baskını gerektiren bu gibi harekat Meclis ve hükümet tarafından onaylanmış olmakla birlikte uygulama tarih ve saati askerlere bırakılır ve çok gizli tutulur.

...24 Ağustos 1922'de karargahlar Akşehir'den saldırı cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına getirildi. 25 Ağustos 1922 sabahı da Şuhut'tan şavaşları yönettikleri Kocatepe'nin güneybatısındaki çadırlı ordugaha gittiler. 25 Ağustos gecesi cephenin ön hatlarındaki birlikler taaruz mevilerine intikal etmişti.

...26 Ağustos günü (sabah) saat dört sularında... Yaver Muzaffer (Kılıç) uyanmış, elbiselerini giyerken çadırın dışına çıkan Mustafa Kemal'i görüyor. Gazi, ellerini gökyüzüne kaldırmış, vecd içinde dua ediyordu: ''Büyük Allah'ım! Sen Türk milletini ve ordusunu muzaffer eyle.''  

Taaruz 26 Ağustos sabahı saat 05.30'da topçu ateşiyle başladı...






26 Ağustos 2010 Perşembe

İrlanda'da aşk ne romantik :)

Aşka Yolculuk adı altında gösterilen 'Leap Year' filmini, hayatın gerçeklerinden biraz olsun kaçmak için seyrettim.

Çok güldüm; eğlenceli birkaç saat geçirdim. Üstelik en sevdiğim şarkılardan birini, filmin, bence, en romantik anında dinledim, o da bonus oldu :) Bağlantıda, şarkının karaoke yapabileceğiniz videosunu da bulabilirsiniz.

http://www.guvenilir.org/2010/08/leap-year-aska-yolculuk-amy-adams.html

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Vefat

22 Ağustos 2010 Pazar günü, sabaha karşı 01.15'de, beni çocukken 'ceylan gözlü' diyerek, ameliyatlarımdan sonra 'kahramanım benim' diyerek seven; benim de hayatımın geçmiş 30 yılı boyunca ''Böyle bir babam olsa...'' diyerek sevdiğim Mustafa amcamın ruhu bedenini (ve beni) terk etti...  

17 Ağustos 2010 Salı

Yıllık İzin

14 Ağustos 2010 cumartesi sabah 07:30 itibari ile yıllık iznimin bir bölümünü kullanmak üzere blog dışında olacağım.

23 Ağustos 2010 pazartesi saat 07:30 itibari ile blogda görüşmek üzere :)

13 Ağustos 2010 Cuma

Maya takvimi yanlış hesaplanınca...

Tedavideyken, sevgili terapistim 'Maya takvimi yanlış hesaplanmş. Dünyanın sonu 2012 değil, BUGÜNmüş, dedi.

Saat 11.45'den itibaren 18.45'e kadar her an dünyann sonu gelebilirmiş!

Diğer hastalar ve terapistlerin katkılarıyla epey geyik döndü ortamda. Ne yapmalı acaba sorusunun yanıtlarını ararken


Sosyal devlet olma ilkesi

Yollar, özel sektörden...

Arsalar, derslikler, okullar, üniversiteler, hayırsever vatandaşlardan...

Çoğunluğu kızlar olmak üzere, çocukları okutmak derneklerden, özel şirketlerden...

Memurun geçimini sağlamaya yetmeyen maaşına katkı 'promosyon', bankalardan...

Eee?

'Eee'si şu: civanım delikanlı da dahil, hemen hepsi icraatlarını, mesela tam da seçim zamanı yapılan yardımları, 'sosyal devlet olma' ilkesine bağlamıyorlar mı?

Hatta Aliye Kavaf'a göre, neredeyse değil, gerçekten de 87 yıllık cumhuriyet geçmişimizde hiç bir zaman 'sosyal devlet'imiz olmamış! Nereden mi çıkarıyorum? Valla, Aliye Kavaf'ın sözleri aynen şöyle, bakalım siz nasıl bir anlam çıkaracaksınız?
''..İlk defa iktidarımızda sosyal devlet olma gereği hatırlandı ve bu gerek yerine getirildi.'' 
Demek ki...

bundan önceki iktidarlar...

yol yapmayı,
arazi temin etmeyi,
okul binası inşa etmeyi,
çocukların eğitimini sağlamayı,
insanca yaşamaya yetecek maaş vermeyi


özelleştirmedikleri için...

sosyal devlet olma gereği yerine getirilmemiş!

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Moral hediyesi

İkinci beyin ameliyatımdan sonra -eski- iş arkadaşlarım bana bir moral hediyesi yapmışlar. GATA'daki tedaviden eve döndüğüm zaman, hem hoşgeldin hem de doğum günü kutlaması için geldiklerinde getirmişlerdi.

Kolunun altında yavrusu olan devasa bir imparator penguen :))
Üstüne şirketin logosunun basılı olduğu beyaz bir tişört giydirmişler.
Ve, o gün ofiste kimler varsa bir şeyler yazıp, imzalamışlar. Bazılarının yazdıklarının hikayesi var. Onlar da sonraya kalsın.

Alfabetik sırayla kimlerin ne yazdığı burada:

Ayşegül: Öz hakiki koç kadını! Beni yanlız bırakma, bir an önce dön de yine birlikte 'case'lere konu olalım :))

8 Ağustos 2010 Pazar

Yüksek gerilim hattı...

Kocam taze gündemden taze başlığı okumuştu birkaç saat önce:


Kız olursa 'Elif'
oğlan olursa 'Muhammet'

Kelimeleri dökülüvermiş ağzımdan...

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Gençlerdeki ahlaki erezyon mu, camideki ahlaki erezyon mu?

Memleket içerikli yazılam için günlük gazetelerden küpürler kesiyorum, tarihliyorum ve arşivliyorum. Ara ara bu arşivleri temizliyorum, ama inanın çok zorlanıyorum bunu yaparken. Aklımda hep ''Ya bi gün lazım olursa?'' fikri oluyor. Uzatmayayım, yine öyle bir temizlik yapasım geldi dün. Bakın ne cevherler varmış da, karada kaçan havada uçan gündemlerden unutuvermişim :))

İstanbul Beyoğlu Asayiş Bürosu ekipleri, 55 yaşındaki 35 yıllık imam Ö.S.'nin görev yaptığı Hacıhüsrev Camii'nde, muska yapacağı bahanesiyle kadınları soyduktan sonra fotoğrafladığı ve şantaj yapıp cinsel ilişkiye girdiği iddiasıyla arama yaptı.

Yapılan aramada 11 seks kaseti, 240 pornografik video görüntüsünün yer aldığı CD ve caminin kuran kursunda çekilmiş


5 Ağustos 2010 Perşembe

Ramazan umresi mi, referandum mu? İşte bütün mesele bu...

Ve  hoşgeldin YASSAH HEMŞERİM YASSAH genelgesi!

''Tüm büyükşehir, il, ilçe, belde, belediye başkanlarımızın, il genel ve belediye meclis üyelerimizin 12 Eylül 2010 tarihine kadar yurtdışı, yurtiçi tüm program ve izinleri ertelenmiştir.''
Efendim, konu kısaca şöyle: 80 bin büyük bölümü 'evet'çi kişi ramazan umresi için başvuruyor. Civanım delikanlı da 'umreyi başka zaman yapsınlar' diyerek yukarıdaki genelgeyi hazırlatıyor.

Tabii, doğal olarak aklım karıştı benim. Birincisi, 'herkese daha fazla özgürlük' denilerek lanse edilen 

İran'daki zeka tavuklara hakeza...

İranlı din adamı Hüccetülislam Kazım Sediki, dekolte kıyafetler giyen kadınların depremlere neden olduğunu öne sürmüş.

Sediki, başkent Tahran'daki cuma hutbesinde, ''Pek çok kadın mütevazi kıyafetler giymiyor, pek çok genç erkeğin yoldan çıkmasına neden oluyorlar ve toplumda zinayı artırıyorlar, bu da depremlere neden oluyor'' diye konuşmuş. Sediki depremlerden korunmak için tek yolun dine sığınmak ve islamın ahlak kurallarına uygun yaşamak olduğunu kaydetmiş.

Bu arada, cumhurbaşkanı Ahmedinejad deprem tehdidine karşı 5 milyon kişinin Tahran'dan ayrılması gerektiğini söylemiş...

Hazmettire hazmettire...

Gündüz televizyon seyretmediğim için gece 11 civarındaki haber bülteninde alt yazı olarak gördüm. İmralı'daki terörist, kardeşiyle açık görüşme yapmış. Detayına günlük gazeteden bakacağım.

Referandum için halktan 'OY' istemeye gittiğinde bunu nasıl açıklayacak bu iktidar çok merak ediyorum doğrusu. Gerçi meraklanmama gerek yok aslında. Söylediği gibi oluyor: HAZMETTİRE HAZMETTİRE...

Bir kısım halk, nasıl anlatsam, mesela kör, mesela sağır, mesela zihinsel özürlü olduğu için bunu da HAZMEDER.

Hazmedemeyenlere HAYIRlı günler...

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Ölüler dirilse... Tövbe de kız!

Pensilvanyalı hoca efendi referandum için demiş ya:
''İmkan olsa mezardakileri bile kaldırarak referandumda !?!? oyu kullandırmak lazım.''
Aklıma bir değil iki fıkra, bir de komplo teorisi geldi. Önce fikralar:

Bizim civanım delikanlı ile Bush ilk buluşmalarında birbirlerine 
hava atarlar. Bush civanım delikanlıya 
''Bizde öyle bi teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz!' der. 

3 Ağustos 2010 Salı

Şarap içeceğine üzüm ye, bira içeceğine arpa çiğne :)

Söylediği günden beri, yazmayayım, dedim kendime.

Ama dayanamıyorum, ne yapabilirim :)

''Arkadaş, bu alkolü siz nereden elde ediyorsunuz?  
Bu meyvelerden filan elde edilmiyor mu bunlar? 
Üzümden elde etmiyor musunun, ediyorsun. 
Onları ye.''
dedi ya civanım delikanlı;

merak ediyorum, acaba benim yazılarımdan ilham almış olabilir mi?

İpucu:  'Filmler bana ne diyor?' köşesi, ''Şaraba dönüşen üzümler'' yazım  ;-))

29 Temmuz 2010 Perşembe

Tunceli'nin talihi, üzümün suyu, Arabın ettiği...

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, bölgedeki insanların zor durumunu 3-4 defa mecliste dile getirmiş, araştırma önergesi vermiş, bakanlara sorular sormuş. Hatta, konuya dikkat çekmek için başbakanlığın önüne siyah çelenk bırakma girişiminde bulunmuş.

Ve mucize gerçekleşmiş, afet fonundan 1 milyon TL bu yakınlarda Tunceli'ye gönderilmiş.



Mustafa Mutlu'nun bir yazısı: 'Maraton'da sona doğru!

Yaklaşık iki yıl önce “Ayda en az bir kez okuduğum sözler” başlıklı bir yazı yazmıştım...

O sözler Fethullah Gülen’e aitti ve onun ABD’ye gitmesine neden olmuştu.

Aynen şunları söylüyordu Fethullah Gülen:

“Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. Bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. Yani sizi gören, ‘Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar’ demeli.” 

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Gazze'de AVM

İsrail ablukası altında bulunan Gazze Şeridi'nde geçtiğimiz cumartesi günü lüks ithal ürünlerin satıldığı bir alışveriş merkezi açıldı.

Filistin yönetimine bağlı 'Safa' internet sitesinin duyurduğu haberde 'Gazze Alışveriş Merkezi'nde İsrail, Türkiye, Fransa ve A.B.D.'den gelen ithal kozmetik, giyim ve gıda ürünlerinin satıldığı belirtildi. (21 Temmuz 2010)

Büyümüş de küçülmüş

Ülke olarak büyüdüğümüzde, büyük bir ülke olur muyuz?

Ben bu sorunun yanıtını ararken, civanım delikanlı bir konuşmasında, her zamanki gibi Türkiye ekonomisinin akepe döneminde büyüdüğünü rakamlarla kanıtlamış. Verdiği bilgiler şöyle:
  1. 2002'de cep telefonu abone sayısı 23.3 milyondu, bugün %165 artarak 61.5 milyon oldu
  2. 2002'de 4 milyon olan internet abonesi 30 milyona yaklaştı
  3. Uçak kullanan yolcu sayısı 34 milyondan 86 milyona yükseldi
  4. 1963-2003 arasındaki 40 yılda toplam 6.8 milyon otomobil üretildi, 2003'den sonra üretim sayısı 7.5 milyon oldu

Mizahın gücü

Ülkemizde yaşananları hala takip edebiliyorsanız, biliyorsunuzdur.

Yok, ben yeterince sıyırdırm, takip felan etmiyorum, diyorsanız da, sağır sultanın bile duyduğunu siz de duymuşsunuzdur.

Ya da, ülke mi, o ne, yenir mi içilir mi, havalarındaysanız, magazin basını bile yazdı, söyledi.

Benim gibi, 'nolucak bu memleketin hali?' sorusunu kadere, dualara bırakmayı bir türlü beceremeyenleri derinden etkileyen olaylar yaşandı, yaşanıyor, ve ne yazık ki yaşanmaya devam edecek gibi gözüküyor. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, göz yaşlarının boğazınızda düğümlendiği noktada çok özel bir yetenek devreye giriyor. Öyle oluyorsunuz ki, boğazınızda düğüm düğüm olan, belki önüne set çektiğiniz göz yaşlarınız, sizden izin mizin beklemeden sel olup akmaya başlıyor. Mizahın, karikatürün gücü böyle bir şey işte.   

23 Temmuz 2010 Cuma

Hoşgeldin Defne bebek :))

Sabaha karşı 4'e geliyordu, aşkmın cep telefonu çaldığında.

Önce, duyarsınız ama rüyanızda pek bir şey ifade etmediği için, aldırmazsınız. Çalıp çalıp susarsa, siz de rüyanıza kaldığınız yerden devam dersiniz gönül rahatlıyla. Ama bizim olayımızda, çalmaya devam etti. Ben uyanıp, sesin telefondan geldiğini anlayıp aşkımı uyandırıncaya kadar, cep telefonu sustu, ev telefonu çalmaya başladı.

Bu saatte çalan telefon hiç hayra alamet değildir genelde. Fakat bu kez hayırlı bir haber aldık: aşkımın kuzini doğurmak üzere hastaneye gidiyormuş :)) Celal hemen üstünü değişip yola çıktı. Zaten o hastaneye girdikten 10-15 dakika sonra küçük hanımefendi dünyamıza teşrif buyurmuşlar :))

Hoşgeldin, sefalar getirdin, 
tüm aileyi mutlu ettin, 
sen de dirlik içinde mutlu, şanslı ve iyi bir insan olasın 
Defne bebek  



Hukuk gukuk ise, guguksuzuk nedir?




Biri diyor ki  'hukuk', öteki diyor ki 'guguk', ve bunun üzerinden iletişim kurmaya çalışıyorlar. Yukarıdaki karikatürü gibi yani, çok gülüyorum; ellerin dert görmesin Yiğit Özgür.

Hayat bazen karikatüre benzese de, ülke yönetimi karikatür değil ki... Muhalefet konuyu nereye çekerse çeksin - tabii ki o da olacak iş değil, ama ana sorumluluk iktidarda. Karikatür gibi davranmaya hakları olmamalı diye düşünüyorum. Neden: çünkü ülkeyi yönetmeye talip olmuşlar, halkın oyları sayesinde de bu görevi yerine getiriyorlar. Ha, tabi, halk o oyları karikatürize edilmek için veriyorsa, o da ayrı....

22 Temmuz 2010 Perşembe

Kartal pencesinin yürüyen bant macerası :)

Geçen Cuma günü teyzemle eniştem ablamın Sapanca'daki evine geleceklerdi. Beni arayıp, hafta sonu gelsenize, görüşelim, dediler. Bakarız, dedim, programımız varmı, yokmu bilemediğim için.

Cumartesi sabah kahvaltıdan sonra ablamı aradım. Geliyoruz ama söyleme, sürpriz olsun, dedim. Toparlanıp, evden çıkışımız saat 12'yi buldu. Yol acayip kalabalıktı, ne kadar çok kamyon ve tır vardı anlatamam. Her zamanki gibi, bir kamyonu sollayan kamyonu sollayan bir tır olduğu için üç şeritli otobanda trafik zaman zaman durma noktasına geliyordu. Yine her zamanki gibi, bu sollama triadını izafi görüntü zanneden aklı evvel sürücüler de vardı. Sol şeritten tam gaz gelirken selektör yaparak,


15 Temmuz 2010 Perşembe

Bende deli gücü var!

Birinci beyin rektifiyesindeki bazı fizik tedavi hareketlerini anlatmıştım en son.

Hastaneden çıkarken walker ile iyi kötü yürümeye başlamıştım zaten. Sonrasında Cumartesi de dahil olmak üzere haftanın altı günü evden hastaneye taşındım. Amerikan Hastanesi'nin restorasyondan önceki halini bilenler hatırlayacaklardır, otoparktan asansörle hastaneye çıktığınızda - sırtınızı asansörlere verin - çapraz karşıda kafeterya. Sağdan devam edince de ileride dar ve uzun bir koridora gelinirdi. Bu koridorun en sonunda fizik tedavi salonu vardı.

 Tedaviye, evden ilk kez gidişimde hiç unutmuyorum,


14 Temmuz 2010 Çarşamba

İletişim için ortak gerçeklik...

Günlerden Salı (yani dün). Her zamanki gibi tedavideyim. İlk seans bitmiş, bu arada ben de bitmişim! Odama döner dönmez, her zamanki gibi, televizyonu açıyorum ve TENS tedavim için ilgili terapisti arıyorum, 'uygun olduğunuzda gelebilirsiniz, ben odamdayım' diye haber veriyorum.

Saat 12.10. Civanım delikanlı mecliste grup konuşması yapıyor. Sözü ekonomiye getiriyor, malum, geçenlerde açıklanan 'rekor büyüme'den bahsediyor. Amerika ve Çin de dahil, bütün ülkelerin büyüme yüzdeleriyle bizimkini karşılaştırıyor.


10 Temmuz 2010 Cumartesi

Agora, Agora olalı...

Uzun zamandır film anlatmamıştım.

Hastayken yeni bir film seyretmektense, ilk gördüğümde de 'yazayım ben bunu' diye düşündüğüm bir filmi tercih ettim. Buradan okuyabilirsiniz.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Hasta, hasta, çorbası tasta...

20 - 25 gündür nasıl hastayım anlatamam. Önce minik minik öksürükler vardı. Sonra ufaktan bir boğaz batması başladı. Hemen girdim gugıla, 'boğaz batmasına ne iyi gelir' yazdım.

Bir de ne göreyim, ''onabuna'' ilk sırada geliyor :))


6 Temmuz 2010 Salı

İkinci eş olarak Kürt kadınları ve eksik kalan Avrupa kadın hareketi

30 Haziran'da 'İkinci evliliklerde ikinci eşin Kürt kadını olması için devlet teşvik versin, terör biter' şeklinde özetlenebilecek bir 'Kürt Açılımı' yapan Rize'nin Akepeli Bel. Başk. Halil Bakırcı, Akepenin hakkında başlatmış olduğu soruşturma sonucu için şöyle demiş:

''Sözlerim parti tüzüğüne aykırı olmadığı için ihraç kararının verileceğini düşünmüyorum.''
Eğer haklıysa, yani sözleri parti tüzüğüne aykırı değilse, 
'Akepenin parti tüzüğünde ikinci eş ile evlilik doğaldır, olabilir; sakıncası yoktur; Türk toplumunun örf ve adetlerine uygundur; ya da farzdır' diye yazıyor' diyebilir miyiz? 
'Aman dikkat, sadece erkekler için geçerlidir!' gibi bir not var mıdır?

29 Haziran 2010 Salı

Samimiyet, terör ve sigortalılık durumu

Civanım delikanlı 'samimiyet şerhi koyarak' demiş ki:

''(Teröre karşı liderlerin görüşmesi için) Bizim için milli bir konudur. Sayın Kılıçdaroğlu ile de, Sayın Bahçeli ile de görüşürüm.'' 
O zaman, mesela Anayasa değişikliği,