Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Hastane işleri

Belki söylemişimdir. Beyin rektifiyesi 2'den sonra Ankara GATA'da rehabilite edilmeye çalışılmıştım. Oradaki doktorum, Dr. Evren, en son taburcu olurken İstanbul GATA'daki Dr. Engin'e havale etti beni. Her kontrolde Ankara'ya gelmem zor olacağından...

Düzenli kullandığım ilaçlar ve botox için rapor çıkartıyoruz. Ankara'nın hazırladığı raporun süresi bittinde, mesela Botox raporumu İstanbul'dan hazırlamışlardı. İlaç raporlarımın süresi bittiğinde zaten emeklilik işlemlerim de devam ettiği için, Dr. Engin 'Şimdi SSK'lıyken rapor çıkarsak bile, emekli olduğunuzda raporu yenilemek durumundayız. İsterseniz bekleyelim bir sefer çıksın rapor.' demişti. Bize de mantıklı gelmişti. Emekli olduktan sonra doktor izne gitti - geldi, çeşitli eğitimlere - kongrelere katıldı, biz de üşendik, derken bir şekilde rapor almadık.

Hülya anneler Çeşme'ye geldiklerinde raporlarının süresi bittiği için buradan çıkarmayı denemişler. Tabi İstanbul'a oranla hastaneler o kadar boş ki, çok kolay halletmişler. Eğer beyin cerrahisi bölümü varsa, biz de hazır gelmişken rapor işimizi burada halledelim diye düşündük. Şansımıza bölüm varmış, doktor İzmir'den haftada bir gün geliyormuş. Pazartesi günü Oktay baba sıra numarası almak için erkenden gitti hastaneye, nitekim 1 numara bizdeydi.

Doktor gelince hemşire '1 numara' diyerek bize seslendi, muayene odasına girdik. Günaydınlaştıktan sonra doktora (Prof. Dr. Mehmet Eti) ne için geldiğimizi söyledik. Ameliyatlarımı önce ben özetledim; sonra epikrizlerden okudu, önceki raporlarla birlikte. Tepkisini şöyle dile getirdi: 'Enteresan!'

Raporu hazırlaması biraz zaman aldı, çünkü hastanenin bilgiyasar sisteminde bir arıza vardı. Raporun isim-soyad kısmını dolduracak, şöyle bir durdu, güldü. 'İspanyol asilzadeleri gibi...Nüfus cüzdanınızda da böyle mi yazıyor?' diye sordu. 'Evet' dedim. 'Nasıl sığdıracağız şimdi?' diye sordu. 'Fontu küçülterek yazarsak olacak, galiba.' diyerek kendi kendisini yanıtladı. 'İkinci ameliyatımdan sonra Ankara GATA'da yatmıştım, orada da problem olmuştu zaten.' dedim. Biraz bekledikten sonra, işinizi bölmezsem konuyla ilgili bir olay anlatmak isterim.' dedim. Mehmet Bey: 'Tabi, buyrun.' deyince, başladım hikayeme:

GATA'ya yatışım yapıldıktan sonra uygulanacak tedaviler konuşulurken, Dr. Evren'e benim konuşma terapisine de ihtiyacım olduğu söylenmiş. Doktor Evren'in yanıtı şu olmuş:

- Yahu, o 'Bendeniz diye başlayıp adını soyadını söylese terapi olur!

Mehmet Bey'in, aşkımın ve benim gülmekten gözümüzden yaş geldi resmen. İşin daha komiği aşkımın tepkisiydi:

- Ben bunu bilmiyordum!

Daha çok güldük. Tabi sonrasında açıkladım hemen: 'Böyle konuşmam sadece adımı soyadımı söylemekle olmadı.' diye. Neden terapi olacakmış ki adını soyadını söylemek diyecek olursanız, burada açık açık yazmayacağım ama, resmi kayıtlarda iki isimim, iki soyadım var. En kısasının 5 harfli 'Dilek' olduğunu da hesaba katın lütfen :))

Hastanenin bilgisayar sistemindeki arıza dolayısıyla emeklilik sigorta numaramı kafadan uydurma bir numara yazmışlar. Tabi doktor bu numarayı girince, düzelen sistem tanımadı. Birkaç kez daha denedi, olmayınca kayıt bankosuna gitti ki nedir anlasın diye. Aşkımdan da arkasından. İki dakika sonra aşkım yıldırım hızıyla odaya döndü, benim sağlık dosyamı taşıdığı sırt çantasını karıştırdı, küçük bir defter buldu. Yine yıldırım hızıyla kayıt bankosuna döndü. Biraz sonra doktorla beraber döndüler yanıma. Aşkımın yüzünde bir zafer ifadesi. Bunun farkında olan Mehmet Bey gülümseyerek: 'Kendisiyle gurur duydu.' deyince, ben de gurur duydum aşkımla, ama yine de sordum: 'Neden ki?' diye.

Mesele şuymuş: Hastanenin bilgisayarı genel sisteme tekrar bağlanmış. Fakat hastane bana uyduruk bir numara verdiği için sistem benim adıma arıza vermiş. Gerçek emeklilik sigorta numaram hiç bir evrakta yokmuş. Aşkım benimle ilgili her türlü bilgi, rapor vb her daim yanında taşıdığından, koşarak gelip aldığı defterde o da varmış. Böylece hastaneye bir amme hizmetinde bulunmuş, işlerini kolaylaştırmış :)

Sonunda raporumuzu, ilk reçetemizi de alıp, profesörle vedalaştık. 'İkinizde çok şeker çocuklarsınız, inşallah daha iyi olursunuz.' diyerek uğurladı bizi.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder