En önemlisinin, şu an optik sinirlere baskının ortadan kaldırılması olduğunu söyledi. Ne kadar acil diye sordumuzda, bir hafta - on gün içinde ameliyat olmalıymışım. Her ne kadar şimdiki dış görünümümle MR'lar tezat olsa da, hiç belli olmazmış. Bir gün yolda yürürken, ofisteyken veya evdeyken kolum, bacağım his ve güç kaybına uğrayabilir, hatta hareket etmeyebilirmiş; konuşmam saçmalayabilirmiş...
Bütün bunları o kadar 'güzel' anlatmıştı ki. Nasıl da ne dediğini bilen, ne yapacağından emindi. İnsanın gözlerinin içine bakarak, sanki 'Korktuğunu biliyorum, ama hepsi geçecek.' diyordu. Hiç acele etmeden. Dikkatini bizden başka hiçbir şeye vermeden. Aşkım sorduğu soruları birer kez daha soruyor, o ise, sanki ilk kez yanıtlıyormuşcasınaydı. Sabırlıydı. Önemli bir karar vermenin eşiğinde olduğumuzu takdir ediyordu. En önemlisi, en azından benim için, gülümseyrek konuşuyordu.
Peki, ameliyat sonrasında bizi neler bekliyordu?
Hiçbir şey yapmadan, sadece kafatasının açılıp kapanması bile belli bir takım hasarlar bırakabiliyordu. Bunu aklımızın bir köşesinde tutmamız lazımdı. Benim ameliyatımdan sonra felç söz konusu olabilirdi. Çok büyük ihtimalle geçici olarak. Siz de doktorlara sinir olmuyor musunuz? Hep bir belirsizlik ortamında bırakıyorlar insanı... Ama, onlar da haklı, hiçbir şeyin garantisi yok ki! 'Hiçbir yan etkisi olmayacak' ya da 'Kesinlikle kalıcı felç olmayacaksın' nasıl desin ki? Ya bu kadar kesin konuştuktan, bir nevi garanti verdikten sonra, hasta en basitinden tazminat davası açmaz mı doktoruna? Ya da gazetelerde okuduğumuz üzere, otoparkta öldürülmez mi o doktor?
'Geçici' felç olma durumumda rehabilitasyon-fizik tedavi uygulamalarıyla, mümkün olduğu kadar eski 'tam iyiliğime*' kavuşturacaklardı. Fizik tedavi ünitesini de görmek ister miydik? Hayır, şimdilik kalsındı. Konuşmak, sormak istediklerimiz bitince vedalaştık, Ali Çetin hocayla. Bize kartını verdi, arkasına cep telefonu numarasını da yazdı.
Hastaneden çıkıncaya kadar tek kelime etmedik birbirimize. Bu güne kadar, ne kadar doktor gezdiysek, hiçbiri hakkında ben bir şey söylemeden aşkım iyi-kötü hiçbir yorum yapmamıştı. Bu sefer de öyle oldu. 'Ameliyatımı galiba Ali Çetin hocaya yaptıracağım.' dedim. 'Sen öyle karar verdiysen, öyle olsun. Bir doktor daha var gideceğimiz. İstersen onu da gör.' dedi. Evet, tabi, görecektim. Ama biliyordum ki aşkımın da içine sinmişti Ali Çetin Sarıoğlu.
* 'Sağlık' kavramı artık sadece hasta olmamaktan ibaret değil.
"Sağlık yalnız hastalıklardan arınmış olmak değil, aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik halidir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder