Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

14 Ağustos 2009 Cuma

Tatildeyiiiz

Yaşasııın!

Çeşme'deyim, sonunda!

Salı günü yanımıza alacaklarımızı seçmekle, Çarşamba günü de valizleri hazırlamakla geçti. Allahtan annem yardım etti de bitti. Yoksa, bana kalmış olsaydı, halimiz haraptı.

Perşembe sabahı, Yenikapı'dan Mudanya'ya 7.30 hızlı feribot seferine biletimiz vardı. Tam vaktinde, yolcular olarak, biz oradaydık. Engelli asansörüne yakın bir yere park ettirdiler. Oturacağımız koltukları bulduğumuzda bir sürprizle karşılaştık. Aşkım biletleri alırken, özellikle masa olsun demiş, rahat ederiz diye. Masalar sabit, koltuklar da sabit, fakat, ara o kadar dar ki, engelsizler bile koltuklarına zor yerleşiyorlar. Söylentiye göre 75 dakika sürecek olan yolculuktan sonra, hayatlarına engelli olarak devam edebilirler! Söylentiye göre diyorum çünkü, 75 dakika değil, 1 saat 45 dakika sürüyor, yani 105 dakika. Galiba bize bu seyahat keyfini daha uzun yaşatmak istedi İDO! Neyse, bu da olur.

Yan sıradaki üçlü koltuklara yerleştik, sahipleri gelirse bizim yerlerimizi önerecektik ama gelen giden olmadı. Rötarlı kalkışımızın ardından aşkım gazete almaya gitti. Eli boş döndüğünde kızgın bir ifadeyle 'Feribotta gazete satmıyorlarmış' dedi. Aklımıza hemen neden acaba sorusu geldi ama, henüz kahvaltılarımız yapmamış olduğumuz için, konuyu dönüşümüzde irdelemeye karar verdik. Birer çay ve gözlemeyle kahvaltımızı taçlandırdık Hilton fiyatlarıyla!

Feribottan indiğimizde benim için sanki öğlen olmuştu. Bütün yol boyunca günebakan tarlaları, mısır tarlaları; zeytin, kavak ve her tür çam ağaçları... Yolun hangi kilometresindeydi hatırlamıyorum, aşkıma fotoğraf makinasının yerini sordum. Sırt çantasındaymış, aldım. Kılıfından çıkarttım, açtım, hazır vaziyette bekliyorum. Aşkım 'Hayrola?' diye sorunca, niyetimi anlattım: güzel, enterasan manzalar görünce aşkıma 'Dur!' diyecektim, o da hemen duracaktı, ben de fotoğrafını çekecektim. Bir yanıt vermedi. Az sonra, daha meyveleri olgunlaşmamış, çiçeklerinin yaprakları hala güneş gibi parlayan bir günebakan tarlası gördüm. 'DUR!' dedim. Fakat, trafiğin yoğunluğundan ve yolda emniyet şeridi olmamasından dolayı aşkım duramadı, 'Tam yerinde söyledin yani' dedi. O arada günebakan tarlası ufukta bir noktaydı artık. Bunun üstüne bir de, yol kenarındaki nispeten küçük günebakanları kesmek için dursaydık, diyemedim.

Akhisar'ın Köfteci Ramiz'ine yaklaşırken Ulusoy'da mola vermeseydik burada yiyebilirdik, diye konuştuk. 'Hard disk'imde Köfteci Ramiz'e en az bir kez uğradığımız bilgisini bulunca, onaylatma ihtiyacıyla aşkıma sordum. Evet, minimum bir kez yemiştik, hatta Ayhan (aşkımın üniversiteden arkadaşı ;-)) ve Ayşem'le herhangi bir tatilimize giderken-dönerken uğramış olmalıydık. Yoksa Ayşem'in annesinin Kuşadası'ndaki yazlığına giderken miydi? Kaç gün kalmıştık orada? Ayy, ne eğlenmiş, ne yemiş-içmiştik! Ayşem'in kuzeni Sinemis de var mıydı acaba? Aaa, Sinemis ne yapıyordu ki şimdi, derken Ayşem'e telefon açmamız, Sinemis'in bizi araması; Akhisar'da olduğunu öğrenmemiz ve bizi 'yolumuza gül dökerek' beklediğini söylemesi bir oldu.

Yaklaşık bir saat sonra Sinemis'le sarmaş dolaşdık. İkizler koca birer delikanlı olmuşlardı, anaokuluna başlayacaklardı. Zeytincilik işleri hala devam ediyordu. İşin ilginç yanı İtalya, Yunanistan ve İspanya'ya bile zeytin ihraç ediyorlardı. Yarın (Cuma günü) ağabeyi Avusturalya'ya müşterilerine gidiyordu. Aşkımla 'Pes' ve de 'Bravo' dedik. Ben mantı, aşkım köfte yemeyi tabi ki ihmal etmedik!

İki saat Sinemis'te, bir saat Susurluk, toplam üç saat rötarlı olarak Çeşme'ye geldik :)

2 yorum:

  1. siz değerli insanlar,
    uzun bir aradan sonra sizi görmek sizinle iki çift muhabbet etmek benim için çok keyifliydi.çok uzun bir zaman olmasına rağmen eski samimiyetinizle yanımdaydınız.çok özlemiştim sizi.hatta arkanızdan serdarla dedikodunuzu yaptık:)(ii anlamda).gözlerinizdeki ışıltı birbirinize olan sevginiz çok hoşuna gitmiş.umarım gözlerinizdeki ışıltı hiç kaybolmaz.yolunuz tekrar buralara düşerse herzaman yollarınıza gül dökülmüş bulacaksınız.sevgi ile kalın....

    YanıtlaSil
  2. Sinemis'ciğim,

    İnan biz de sizleri çok özlemişiz. Yıllar ne çabuk geçmiş... Hele babanın halime bakıp 'Oğlum yapmadı, değil mi?' diye sorması yok mu :))

    Verdiğin zeytinleri ve zeytinyağını hepimiz çok beğendik. Zeytinyağı Çeşme'de kaldı :( ama zeytinlerden bir kısımını kaçırmayı başardık! İstanbul'a gönderirsen müşterin olabiliz.

    Sana, ikizlere, tüm ailene kocaman sevgilerimizle.

    YanıtlaSil