Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

9 Ağustos 2009 Pazar

Biraz daha anlayışlı olmam gerekir galiba...

Personal space: An area two to four feet from a person; it is the closest zone a stranger or business acquaintance is normally allowed to enter. (Normal şartlar altında, yabancıların veya iş dolayısıyla, profesyonel anlamda tanışanların, birbirlerine en yakın duracakları 2-4 adımlık mesafe)

Artık 'müşteri her zaman haklıdır' dönemi bile bitiyor neredeyse. Müşteriyi memnun edeceğiz diye ne yapacağını bilemeyenleri gördükçe, müşteriler 'insan'lığın gerektirdiği saygı ve terbiyeyi der top ediyor, çöpe atmaya bile zahmet etmeyip, ortaya bırakıyorlar, ki satış elemanı ya da tezgahtar arkalarından toplasın. Gözlemlemek isterseniz, size önerim herhangi bir alışveriş merkezinde herhangi bir mağazanın girişiyle beraber belli bir kısmını görebileceğiniz, ya da daha iyisi mağazanın içindeki dinlenme koltuklarında yarım saat oturmanız. Yok, o kadar zaman ayıramam derseniz ben kısaca anlatayım neler göreceğinizi:

Mağazanın hemen girişinde sergilenen ayakkabı ya da çantayı geçerken düşürenler, ama yerden kaldırmayanlar; kendisini yere atıp etinden et kopartılırcasına bağıran veya gelene geçene tekmeler atan çocuklarına sahip çıkmayan, fakat beğendiği bluzun başka renklerini sormak için başka müşteriye hizmet eden görevliyi taciz edenler; mağazanın diğer ucundaki arkadaşına bir pantolon göstermek için amerikan futbolu oyuncuları gibi herkesi devirenler; cep telefonundan iletişim kurduğunu sanan hönkürenler; 'personal space' kültüründen bihaber olanlar; gözleri kendilerinden başka hiçbir şeyi 'fark etmeyenler', 'görmeyenler'...

Aşkımla, uzun zamandır, teflon tencere-tavalarımızı atıp, yerine çelik olanları kullanmaya karar vermiştik. Esse'de indirim olduğunu duyduğumuz için bir de oraya bakalım diye gittik. Mağaza düzenlerini bilirsiniz. Bit kadar yere bile illa bir şeyler koyarlar. Annem küçükken bize tembih ederdi: kimseyi rahatsız etmeyin, sağınıza solunuza dikkat edin, düşürüp kırarsanız parasını ödemek zorunda kalırız, diye. Benim bu söylediğim birkaç yüzyıl öncesinde kaldı.

Çelik tencereleri mağazanın girişine yakın, hemen hemen ortada bir yere yerleştirmişler. Kolileri üst üste koyarak stand yapmışlar. Kol hizasında da bir tencere setini kolisinden çıkartıp, teşhir etmişler. Ben de, çok düşünceliyim ya, girene çıkana engel olmayayım diye geniş tarafta değil, dar olan alanda duruyorum. Ve öyle ki, zaten sol elimde olan bastonum müşterilerin mağazadan çıkış yönüne denk gelmiş. Belki daha önce söylemişimdir, özellikle sağ dizim o kadar geriye kaçıyor ki, hem dışarıdan bakılınca pantolon varken bile belli oluyor, hem de o kadar geriye kaçması dizimde ve dolayısıyla bacağımda ağrı yaptığı için ben sürekli dizimlerim bükük yürüyorum ya da ayakta duruyorum. Yürürken görmeniz lazım, çok komik gözüküyorum: iki bacağı kalmış dev bir örümcek gibiyim :) Neyse. Anlatmak istediğim dizlerim bükük ve bastonum elimde olarak ayakta duruyorum. Arkamdaki tezgahı sağ elimle tutuyorum. O vaziyetteyken, benimle tencere standının arasından en fazla bir Redhouse Türkçe-İngilizce sözlük geçebilir, küçük-sarı olanlar değil, büyüklerinden, başka bir şey mümkün değil. Aşkımla tencereleri inceliyoruz.

Görüş alanıma soldan iki kadın girdi. Anlaşılan mağazayı dolaşmışlar, çıkıyorlar. Olay o kadar hızlı oldu ki... Aslında kadınlar normal hızlarında yürüyorlardı da ben son 2,5 yılımı 'slow-motion' geçirdiğim için bana süper hızlı gelmiş de olabilir. Benim yana çekilmem, kadınlara yol açmam bugünkü şartlarda mümkün olmadığı için şuna güveniyorum: bakacaklar bende tık yok, 'hıyar' diyecekler, iki adım yana kayıp oradaki geçiş alanından çıkıp gidecekler.
Ama hayır... Onlar üstüme üstüme gelmeye devam ediyorlar, ezip geçecekler beni... Heyecanlandığım zaman konuşmam tutulduğu için aşkımdan yardım istemeye fırsat kalmadan öndeki kadın bodoslama daldı... Ben devrilmek üzereyken aşkım yakaladı... O zaman ancak 'Ayy' diyebildim... Kadın 'Ay pardon, görmedim' dedi... Görmemiş! 55 kilo, 1.63 boyunda olan bir kütleyi görmemek? Nasıl yani? Bunu bana anlatabilecek olan birisi var mı? Hemen tüyo vereyim, kadın kör değil! Dengemi aşkımın yardımıyla sağladıktan sonra, terbiyemin izin verdiği ölçüde çıkıştım kadına: 'Nasıl görmezsiniz? Biraz dikkatli olun!' diyerek. Bunlar olurken her iki kadın diğer taraftan geçmiş, mağazanın çıkışına gelmiş, bir şeyler söyleniyorlardı.

Halbuki 'personal space' kültürünün yerleşmiş olduğu yerlerde, hali hazırda bastonumu görmemişlerse bile, iki adım yakınıma geldiklerinde 'excuse me' diyeceklerdi, herhangi bir şey söylememe gerek kalmadan bastonumu göstermem yetecekti, 'sorry' deyip yollarına başka bir yerden devam edeceklerdi. Düşündüm de 'personal space' kültürüne bile gerek yok, iyi bir aile terbiyesi yeter de artar. Bazen Mesoş'a çok kızıyorum: anneme böyle 'boktan' bir terbiye vermemiş olsaydı, annem de aynı 'boktan' terbiyeyi bize vermeyecekti, ben de şimdi zaten onlar gibi olduğum için bunlara hiç delirmeyecektim!

Hani diyorum ya, çıkışa geldiklerinde bile söyleniyorlardı diye, en son duyduğum şuydu:

'Sen de biraz anlayışlı ol canım, aaa!'

Yanlış anlamayın, bana diyor yani, biraz anlayışlı olayım diye.

4 yorum:

  1. Yazinizi okuduktan sonra sunu düsündüm, demekki kendinizi anlattiginiz kadar hic te öyle gözükmüyorsunuz, gözükmüyor olmalisiniz :-))

    Tabii ki son derece rahatsizlik verici, üzücü bir olay, gecmis olsun. Korkunc bir dikkatsizlik örnegi.

    Bayanlardan özür dileyerek müsade ederseniz sunu belirtmek istiyorum, burada ucuzluk oldugu zamanlar " Aman Yarabbim" diyorsunuz. Cesitli magazalarda cesitli olaylari gördügünüzde, sanki dükkan sahibi;
    -Su andan itibaren hersey bedava, buyrun
    denilmiscesine, bayanlarin ucuzluk mallari üzerinde o mallari adeta talan edercesine secmelerine sahidim. Esim ile zevk alarak ciktigim alisverisler, ucuzluk döneminde beni psikolojik olarak SIKIYOR. Yerlere atilmis bluzlara basip gecen hanimlar, eline mali almis secim yapip düsünmekte olan kadinin bir suratina birde elinde ki mala bakan etrafindaki Akbaba kadinlar, kadin elindeki mali birakinca eminim atmaca gibi atliyacaklar üzerine. Sadece satilmasin diye, ayakkabinin birini bir reyona digerini ise cocuk reyonuna veya erkekler reyonunun bir kösesine zotalayan hanimlar, hepsini gözlemliyorum ve SIKILIYORUM. Cünkü, esim bir seyler bakarken, bende yerdeki üzerine basilan bluzlari toplayip askiya asiyorum.Inanin kadinin biri bana bir gün bu modelin 38 bedebni varmi diye bile sordu, saka yapmiyorum. Yerlerdeki mallara aciyorum, yaziktir. Mesela, ZARA magazalarinda.

    Bunu sunun icin anlatiyorum, böyle alisveris sirasinda cocugunu dahi unutan anneler olursa...sizi görmeyen bir iki kadinin olmasi coook normaldir.

    Gecmis olsun.

    YanıtlaSil
  2. Galiba haklısınız, bazılarının dikkatini çekecek kadar kötü değilmiş durumum... Buna sevineyim mi üzüleyim mi, bilemedim :))

    İnanır mısınız, geçen gün Hollanda'lı bir KADIN arkadaşım da aynı şeyden şikayetçiydi. İndirim var ama, alışverişe gitmeye cesaret edemiyorum, dedi, sizin sıraladığınız sebeplerden dolayı.

    YanıtlaSil
  3. habertürk gazetesinde çıkan yazınız sayesinde bloğunuzu tanıma fırsatı buldum başarılarınızın devamını dilerim....

    YanıtlaSil
  4. Çok teşekkürler ederim.

    2 gündür gazetelere uzak kaldığım için, hangi günün HaberTürk gazetesinde okuduğunuzu söylerseniz, çok sevinirim :)

    Tekrar teşekkürler, sevgiler.

    YanıtlaSil