Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

28 Şubat 2010 Pazar

Kamu Personeli Seçme Sınavı Genel Kültür soruları

- Semerkant'ta yatılı ve burslu öğrenim sistemi başlatan ve medreselerin işlerine karışmayarak özerk olmalarına izin veren Türk hükümdarı, aşağıdakilerden hangisidir?
a) Tamgaç Buğra Han, b) Bumin Han, c) Melikşah, d) Gazneli Mesud, e) Satuk Buğra Han

Ne güzeldi o günler yav, ne karışan vardı, ne görüşen...
İstediğimizi yapıyoduk 'eğitim' adı altında. Sonrasında da sadece 
din eğitimi vermeye başlamıştık ki en 
süperi buydu!

- XVI. yüzyılın sonlarından itibaren,
 I. Naib sıfatı ile padişah annelerinin yönetime müdahale etmesi
II. Şehzadelerin sancağa çıkma usulüne son verilmesi
III. Islahat hareketlerinin başlaması
uygulamalarından hangileri merkezi otoritenin güç kaybetmesinde etkili olmuştur?
a) Yalnız I, b) Yalnız II, c) Yalnız III, d) I ve II, e) I, II ve III

Banyomuzun şimdiki hali


Görüldüğü üzere duş teknesi zemine sıfır. Ayağımı 5 cm'cik kaldırıyorum ve öyle giriyorum içeri. Aslında sadece benim gibiler için değil, herkes için en kolayı bu. Sonuçta ıslak zemin, her an ayak kayabilir. Tutunma barları da aynı şekilde, her banyoda olması gerekli bence.

Bir de, dolap kapaklarının çerçevesini, aynanın çerçevesini gümüş griye boyarsam, sabunluk vb aksesuarları da grili bir şeylerle değiştirirsem tam olacak :))

Bu arada banyomuzu yeni şekline getirmemize yardımcı olan, nazımı çeken Sita Yapı'dan Suat Bey ve Vitra Bayisi Vira Yapı'dan Ceyhun Bey'e teşekkür ediyorum. 

Choke: Tıkanma

Bunu aslında Kasım ayında yazmıştım güvenilir blog'da. Ama burada bahsetmeyi unutmuşum.

http://www.guvenilir.org/2009/11/kilavuzu-karga-olanin.html

İlişki Durumu: Karmaşık

'İlişki Durumu: Karmaşık' filmi için yazdıklarımı aşağıdaki bağlantıdan okuyun anacım :))

http://www.guvenilir.org/2010/02/its-complicated.html

26 Şubat 2010 Cuma

Kriptonit banyomuz bitti - galiba

İnanabiliyor musunuz, banyo yaptım birkaç saat önce! Hem de kendi evimde, kendi banyomda :) Oh, dünya varmış. Pirüpak oldum. Öncesinde olanları anlatayım da gülün azıcık.

Geçen hafta cuma günü duş kabininin montajına geldiler. Sabahında da aşkımla konuşuyorduk; 'Bu akşam bi güzel yıkanırız artık.' deyince, ben hemen atladım 'Aman nolursun bu akşam da yıkanmayalım. Sonra silikonlar tutmaz, bir de yenilenmesiyle uğraşmayalım.' Malum, duş kabiniyle duvar arasına çekilen silikondan bahsediyorum. Gerektiği kadar kurumazsa, su sızdırıyor. Sonuçta bir gün daha 'bitli' kalmayı uygun gördük.

22 Şubat 2010 Pazartesi

Nurcan'ın Café de Paris'deki talihsiz doğum günü kutlaması

Size de olur mu? Bir yere gidersiniz yemeğe, aradan bir süre geçipte tekrar gittiğinizde, yemeğin kalitesi değişmemiş olsa bile, o eski 'tadı' bulamazsınız hani...

Cumartesi günü Nurcan'ın doğum gününü kutlamak için Nişantaşı Café de Paris'ye gittik akşam yemeğine. Eski Café de Paris'yi çok severdik aşkımla. Yenisine de daha önce bir kez gelmiştik, ama nedense bende 'eskisi gibi değil' hissi uyandırmıştı, aynı yukarıda bahsettiğim gibi. Belki de, eskiden gittiğimizde, mesela, ya dekor daha sadeydi, ya da çok eğlenmiştik de o yüzden bana 'harika' gibi geliyordu, bilmiyorum. Tabii ki, 'gidilmez' etiketi yapıştırmamıştım yenisine ama, insan aradığına inandığı tadı bulamayınca, yüzü biraz ekşiyor, değil mi? Bu arada 'yenisi' dediğim Café de Paris artık eskidi; eski dediğimde neredeyse millatan öncede kaldı galiba. Bazen, ikinci ameliyatımdan bu güne kadar geçen sürede sanki zaman durmuş, dünya durmuş gibi geliyor bana...

19 Şubat 2010 Cuma

Denizkızı mı, balina mı?

Hani hergün aldığınız onlarca mesaj arasında bazen beğendikleriniz çıkar ya, benim bugünlerde en beğendiğim mesaj bu: 



Avustralya'da, bir spor salonunun camında bir reklam; zayıf ve bronz tenli bir kadın, hemen yanında şu yazıyor:

"Bu yaz, denizkızı mı olmak istersiniz, yoksa bir balina mı?



Afişteki mankenin fiziksel özelliklerinden çok uzak olan orta yaşlı bir kadın, spor salonunun reklamına cevap vermiş:

17 Şubat 2010 Çarşamba

Bilinçaltı, ingilizce rüya, ve kuzeydeydi güneş

Bu sabah uyanırken şöyle düşünüyordum: keşke aklımıza gelseydi de, ikinci beyin rektifiyesinin süreçlerini kameraya alsaydık, ne güzel bir belgesel, kısa film vb olurdu. Bir de bunu ingilizce düşünüyordum. Ve geri planda, şimdi adının Mamak Türküsü olduğunu öğrendiğim türkünün sadece ve sadece "ve kuzeydeydi güneş" kısmı vardı.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Atatürk'e boyun eğen İstanbul...

Fransa'daki 'Türkiye Mevsimi' etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen Bizans'tan İstanbul'a adlı serginin katalogunda, bakın Cumhuriyet dönemi İstanbul'u nasıl anlatılmış:

'...Fakat, İstanbul'un Avrupa koruması altında bir serbest bölge olarak yaşamını sürdürmesine karşı, bu oyunu bozan tepki Asya Minör'den gelmiş. Milliyetçi direniş Anadolu'yu kontrol edip, ardından da İstanbul'u geri almayı başarmış. Şehir kurtulmuş evet ama, Mustafa Kemal Paşa ve milliyetçi güçleri tarafından kurulan yeni rejimin kurallarına boyun eğmek zorunda kalmış. Başkent Ankara'ya taşınmış ve İstanbul fiili olarak, siyasi ve ekonomik olarak marjinalize edilmiş. Şehir, bunların zararlarını ciddi olarak görmüş. Hızla boşalmış, özellikle gayrimüslimler onu terk etmiş.1950'lere kadar İstanbul ancak devletin yeni önceliklerinin dışında yaşayarak bitkisel hayatta varlığını sürdürebilmiş ve hatta arada geçmişe sempatiyle bakması üzerine şüpheler oluşmuş. Ama savaş sonrasının ekonomik patlamasıyla kent yeniden güçlenerek kendine gelmiş.'

CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a, 'Uluslararası alanda pek çok kişi tarafından okunacak bu metinlerin yetkili ve sorumlusu kim ya da kimlerdir? Katalogun sorumlusu kimdir?' soru önergesini verdi.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Bir de böyle deneyelim...

Müdür,yükselen gürültüler üzerine sınıfa girdi. Öğrencilerin hemen hemen hepsinin sınıfın bir köşesinde sıkış tıkış ayakta durduğunu gördü. Yaramazlıklarıyla tanınan üç-beş çocuk ise birbirlerine silgi, kağıt vb şeyler atıyorlardı. Soran gözlerle öğretmene baktı. "Bu haylazlar" dedi öğretmen, oturanları işaret ederek, "Gürültü yapıp, sınıfın düzenini bozuyorlardı." Müdür anlam veremeyerek, "Peki neden bu yaramazları değil de, diğerlerini cezaya kaldırdınız?" diye sordu. Öğretmenin yanıtı: "Bir de böyle deneyelim..."

İşte budur! Değil mi? Abdullah Gül, düşmekte ışık hızını aşmayı başaran siyasi seviyeyi kurtaracak önerisini basına yapıyor: 'Kötü sözleri bir hafta yazmayın, bakalım ne olur.'

9 Şubat 2010 Salı

Sana kim olduğunu söyliyim miiii?

Tekerlek
Direksiyon
Fren
(Gaz)

Geçenlerde bir yerde bir konuşmasında civanım delikanlı ne gibi sıkıntılar içinde 'hükümet' ettiklerini anlatmak için, sade vatandaşa onun anlayabileceği! bir düzeyde metafor yaptı. Kısaca, hükümet etmeyi araba kullanmaya benzetti. Şahsen, bunun iyi bir metafor olmadığını düşünüyorum. Neden mi?

5 Şubat 2010 Cuma

Gömülsün istenen kimin hatırası ola ki?

Sadece bana mı denk geliyor bunlar, yoksa 'algıda seçicilik' durumu mu yaşıyorum?

Aynı gün, iki farklı gazete, iki değişik haber kategorisinde çıkmış. Biri civanım delikanlıyla ilgili, öteki Kültür ve Turizm Bakanı.

4 Şubat 2010 Perşembe

Ayrı kaderler, ağlarını ayrı örmüş zaten

Kendi yoğun tadilat gündemimden biraz uzaklaşmayı istedim. Büsbütün her 'gündem'den de değil yani. Hadi, dedim, geçmişte kalan gündemlerin yaşatacağı, hani daha çok sonbahar sabahlarına has puslu hava tadındaki nostaljiye doğru yelken açayım, ve başladım arşivimi karıştırmaya.

3 Şubat 2010 Çarşamba

Kriptonit banyomuzun işleri

Ay valla tükendim ya. Boşuna 'kriptonit' dememişim ben banyomuza.

Dün bütün gün yer karolarını bekledik. Bekledik derken fayans ustası da bizle birlikte. Adamcağız, bize misafirliğe gelmiş gibi, çay-kahve-kek-yemek ikram ettik; birlikte gazeteleri okuduk...

TOP 10 Şefin Salatası Listesi'nde yer alamayanlar üzülmesin, şansları tükenmedi...

TOP 10 Şef'in Salatası listemizi afiyetle yiyiniz sevgili izleyenler.

10 numarayı Diyanet İşleri var. Bizim Diyanet İşleri'nin bir uygulaması BM'de 'Örnek Proje' olarak gösterilmiş. Hangisiymiş derseniz, 'kadına karşı şiddetin önlenmesi için din görevlilerine verdiği eğitim'.

1 Şubat 2010 Pazartesi

Kriptonit banyomuzda 2. raund çalışmalar başladı

Bugünün büyük bir kısmında hava çok keyifliydi. Şimdiyse şimşekler çakıyor gök gürlemesi oturduğum kanapeyi sarsıyor neredeyse.

Tangır tungur, bir yığın gürültüyle bizim banyonun 2. raund tadilatı, bu havada başlamış bulunuyor. Bu sefer çok ümitliyim, güzel olacak. Daha iyi olacak. Ustalar yer karolarını kırdıklarında, banyomuzun gömme küvete uygun olduğunu söylediler. Bu, bizim için çok önemliydi. Çünkü Vitra'nın flat serisi özürlü banyolarının tesisatlarını gömmek için 15-16 cm'lik bir derinliğe ihtiyaç var. Bu derinlik yoksa, banyo hemzemin olamıyor; bu durumda da özürlü banyosu özelliğini kaybediyor. İşte bu derinlik bizde varmış :) Tek çaremiz Vitra'nın özürlü banyosu değildi elbette, bir sürü alternatif önermişlerdi bize.

Tesisatla ilgili çalışmalar vs derken yeni banyomuza Cuma günü kavuşmuş olacağız.