Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

Yeni kurulacak olan 7 vakıf üniversitesi

24 Haziran Çarşamba günkü HaberTürk gazetesindeki bir haber dikkatimi çekti. Haber şuydu: YÖK Başkanı 5 günlük Suudi Arabistan gezisine çıkıyordu. YÖK Başkanı bir süreden beri özellikle vakıf üniversitelerinin öğrenci bulamama sıkıntısı yaşayabileceğini öngörüyordu. Bu sebeple yanına üniversite rektörlerini de alıyordu. Bu ülkelerden Türkiye'ye üniversite öğrencisi göndermeleri konusunda görüşmeler yapılıyordu. Haberin ilk bölümü bu.

Bir gün öncesinin gazetelerinde ise, 23 Haziran Salı gecesi mecliste 7 vakıf üniversitesinin kurulması kanunu kabul edildiği haberini okumuştum.

Ek bilgi olarak, YÖK'ün sayfasına göre Türkiye'mizde 94 adet devlet üniversitesi, 38 adet vakıf üniversitesi olduğunu öğrendim. MYO ve diğer yüksek öğretim kurumları bu verilere dahil değil.

Bir yanda bakıyorsunuz ülkenin Yüksek Öğretim Kurumu olarak bilinen kuruluşun Başkanı 'BİR SÜREDİR' vakıf üniversitelerinin öğrenci bulamama sıkıntı yaşayabileceklerini ÖNGÖRÜYOR. Bir yanda bakıyorsunuz Meclis 7 vakıf üniversitesi daha kurulması için kanun maddesini kabul ediyor.

'Bir süredir' yani dünden bugüne değil, en kötü tahminle '1 sene öncesinden beri'. En kötü tahminle diyorum, çünkü YÖK Başkanı Aralık 2007'de göreve geldi, görevi devralmadan öncesiyle ilgili fikir sahibi olmayabileceğinden yola çıkıyorum. Ama olabilir de, konumuz o değil zaten.

'ÖNGÖRMEK'in TDK'ya göre anlamı: ileride olması gerekeni göstermek, önceden kararlaştırmak, ilerisi için düşünmek, gözönünde tutmak. Ne yalan söyliyeyim, YÖK Başkanı'nın vakıf üniversitelerinin öğrenci bulamama sıkıntısı yaşayabileceği konusunu ne 'ileride olması gereken bir şey olarak gösterdiğine' ne de 'önceden kararlaştırdığına' inanmam :)

Olsa olsa YÖK Başkanı vakıf üniversitelerinin öğrenci bulamama gibi bir sıkıntı yaşayabileceklerini 'ileride olabilecek bir şey olarak aklımızın bir köşesinde tutmak' istemiştir, değil mi? Bu nedenle de Suudi Arabistan gibi ülkelerden öğrenci talep etmek için gezi yapıyor olması akla uygun, değil mi?

Burada akla uymayan şey, bir gazetecinin başka bir toplantı sonrasında 'Hükümetten destek alabiliyor musunuz?' sorusuna verdiği şu yanıtı:
'Böyle bir dönem daha gelir mi diye zaman zaman düşünürüm. Ne istesek veriyorlar. Personel dedik hem idari hem akademik personel verdiler. Yani bu dönemde de çok iyi işler yapmazsak herhalde YÖK'ün önünde harakiri yapacağım. Bu kadar imkanın tanındığı ortamda YÖK Başkanı başarılı olamazsa, kabahat kendisinindir.'

Neden mi aklıma uymuyor, aklıma yatmıyor, söyliyeyim: gazeteciye verdiği yanıttan anlıyoruz ki hükümetle çok samimiler, neredeyse 'gak' deseler 'su', 'guk' deseler 'et'. Peki şimdi sormak gerekmez mi, bu kadar samimiyken vakıf üniversitelerinin öğrenci bulamama gibi bir sıkıntı yaşayabileceği 'öngörüsünü' sebepleriyle birlikte neden hükümetle paylaşma gereği hissetmez? En azından şunu neden demez: 'Sevgili hükümettekiler, benim kanaatim o dur ki üniversite sınavına giren-girecek olan gençlerimiz tercihlerini vakıf üniversilerinden yana kullanmıyorlar-kullanmayacaklar, çünkü .... Bu nedenle vakıf üniversitelerine yenilerini eklemektense, elimizdekileri iyileştirme çabasına girelim. Gençlerimiz için cazip hale getirme gayretinde olalım. Akademik kadroları zenginleştirelim, uluslararası olmasa bile en azından Avrupa ülkelerinin sıralamalarına girmelerini sağlamaya çalışalım, akademik yayın sayılarını arttıralım, araştırma geliştirmeye daha fazla kaynak ayıralım, teknolojik gelişmelerde ve uygulamalarda özel sektörün gerisinde kalmamaları için programları güncelleyelim, yurtlar, sosyal olanaklar sağlayalım, vs vs.' Bunlar benim 'kıt' aklıma gelen 'kıt' 'to do list'. Sanırım YÖK Başkanı benden daha yaratıcı olacaktır 'to do list' hazırlamakta. Şöyle bir baktım da kendi listeme, YÖK kendi listesini sadece vakıf üniversiteleri için hazırlamasa çok daha iyi olur diye düşündüm.

Bu durumda, hali hazırda var olanlarla beraber kurulacak yeni vakıf üniversitelerinin öğrenci bulamama sorunlarını (eğitim kalitesi, yeterlilik (akademik, teknolojik, AR-GE olanakları, sosyal, sportif, yurt), burs vb) çözemediği için Başbakan'ın aradığı mert adam rolünü oynayıp, YÖK önünde harakiri yapacak! Mı acaba?

Ama derseniz ki, canım harakiriye ne gerek, Suudi Arabistan'dan gelecek olan öğrenciler hem şimdiki hem de önümüzdeki onyıllar boyunca kurulacak olan vakıf üniversitelerine gani gani yetecek...O zaman bana da şapka çıkarmak düşecek, YÖK'ün yaptığı 'çok iyi işlere'!

Haberin ikinci bölümüne sonra devam edeceğim.

2 yorum:

  1. Bu yaziniz ile gazeteyi sadece okuyan degil, didik didik eden, arastirmaci gözü ile okudugunuza kanaat getirdim, yanilmiyorum herhalde...
    Disarida yasayan bir kisi olarak, burada gazetelerin takibi, Türkiye'deki haberlerin 1 yada 2 gün sonrasi olabiliyor. Itiraf etmem gerekir ki bu konuyu yazdilar ben hic dikkat etmedim veya bizzat görüpte hic alâkadar olmadim.
    Yazinizdan okuyup bu konuda kismen dahi olsa artik bir bilgim var.
    Saniyorum ki bizde Osmanli Imp.'dan kalan "MERKEZiYETCiLiK" ister istemez cesitli konularda cesitli durumlarda etkisini gösteriyor. Tabii bununda ister ismez kontraendikasyonlarida ortaya cikiyor.Sizin olayi cok acik bir sekilde ortaya koydugunuz gibi, yenilenmenin beraberinde getirecekleri günümüz icin gayet yerinde olacakken bunun tamamen baska yönünü tercih etmek anlasilir gibi degil. Akliniza gelen!...bu objektif öngörüler, saniyorum ki icinde bulunulan durumda en gecerli olabilecek alternatifler, " to do list".
    Benim anliyamadigim bir olay ise, YÖK'ün pusulasinin neden yönünün Suudi Arabistan'i gösterdigi? Hedefin veya kriter olabilecek unsurlarin oradan degilde hic olmazsa medeni olan bir ülkeden bile gelmesi bir baskadir...
    Tesekkürler yaziniz icin ve bilgileriniz icin.

    YanıtlaSil
  2. Bu yazımda haberin ilk bölümünü ele aldım. Haberin ikinci bölümünü yazarken, ibrenin neden Suudi Arabistan olduğu hakkındaki teorilerimden de bahsedeceğim. 'BU BİR KOMPLE!'(Şevki Yılmaz'dan) :)))))

    YanıtlaSil