Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Demokrasi?

Güzel yurdumun herrr bir köşesinde var olmasıyla övünen, rakiplerine 'sen nerdesin?' diye soran bir siyasi partinin iç demokrasi uygulamalarından bahsedeceğim. Gerçi konuya girmeden önce diğer siyasi partilere 'sen nerdesin?' diye soran Akepe, seçimi kaybettiği illerdeki teşkilatlarını feshetti. (07.05.2009) Üstelik bunu parti il yöneticilerine bildirme zahmetine bile girmedi, partililer bunu televizyonlardan öğrendiler! Neyse.

Akepe'de kongreler düzenlenerek il teşkilatı başkanı seçilmeye çalışılıyordu, doğal olarak. Doğal olmayanı ise Genel Merkez'in* kendi istediği tek adayın seçilmesini adeta 'emretmesi'. Öyle ki, Radikal Gazetesi yazarı Tarhan Erdem'in 22 Haziran tarihli yazısından, il başkanlarının Genel Merkez tarafından belirlendiğini, bu 'kararın' il teşkilatındaki görevlilere 'anlatıldığını', görevlilerin bu 'kararı' heyecanla 'kabul ettiklerini' öğreniyoruz. Doğrusunun, olması gerekenin, parti il başkanlarının, kongre delegelerinin gizli oylarıyla seçilmesi olmasına rağmen.

Demokrasi sözcülüğüne soyunmuş gözüken Akepe, kendi içinde demokrasiyi nasıl uyguluyor diye baktığımızda 'rahatsızlık' veren bir manzarayla karşılaşıyoruz:

İstanbul'da parti il başkanı seçiminde Genel Merkez kendi uygun gördüğü bir adayla 'yola devam kararını' basın mensuplarına açıklarken, belli ki delegelerin bir kısmı bunu 'uygun' bulmadılar, 'rahatsız' oldular ve kendi adaylarını ilan ettiler.

Trabzon ve Konya'da da aynı 'rahatsız' süreçler yaşandı; dahası Genel Merkez'in desteklediği adaylar değil, Genel Merkez'e adeta baş kaldıran asiler partinin İl Başkanlığı'nı kazandılar.

Sıra Ankara'ya geldiğinde birden fazla aday çıkınca R.T.E. il kongresini erteledi; bunu haber yapan gazetecilere de 'Benim il kongremden sana ne' diyerek demokrasi sözcülüğüne çok uygun(!) bir açıklama getirdi. Aslında R.T.E. yine bir demokrasi dersi vererek aday sayısını 1(yazıyla bir)'e indirmişti. Amma kongreye iki gün kala Akepe kurucularından biri bu durumdan 'rahatsız' olunca, adeta Genel Merkez'e baş kaldırarak adaylığını açıkladı ki, bu çok şık bir rövaşataydı.

Osmaniye, Tekirdağ, Aksaray'da 'rahatsız' olduğu için Genel Merkez'e adeta bir baş kaldış yaşandı.

Tüm bunlar aklıma 29 Mart seçimlerinden sonraki Rize'yi getirdi. Seçimde Rize'nin bütün ilçeleri Akepe'ye teslim olurken bir tek Çamlıhemşin'in bağımsız adayı kazanmıştı. Bu sonuç karşısında Akepe'nin Rize Milletvekili Ai Bayramoğlu şunu söylemişti: 'Tüm ilçelerde ampul yanacaktı, ancak bir ilçede araya virüs bulaştı.' Rize'yi boş verin de, virüs Akepe'nin taa içine bulaşmış mı, bulaşmamış mı ondan haber verin :)

Olay sadece başka insanlarında 'aday' olmaları olsa, hava hoş, hem de çok hoş olurdu. Gelin görün ki, demokrasi sözcülüğüne soyunan Akepe'de kimse birbirine 'aman ne güzel demokrasimiz oldu, arkayı beşleyelim beyler, hadi aday listesi kalkıyooo. Arkadaşım, sen kahverengi hırkalı, sana söylüyorum, he sen, aday olmak ister miydin?' demiyor. Adeta 'Osmanlı Padişahı 1. R.T.E.'ye karşı gelip, utanmadan aday olursun ha, sana şurdan bi kafa, bi uçan tekme, bi de okkalısından Osmanlı tokadı!!!' dercesine görüntüler sergileniyor.

Yeri gelmişken, Cumhuriyet Halk Partisi'nin il kongrelerinden basına yansıyan görüntüleri için 'Kendilerini idare edemiyorlar, memleketi nasıl idare edecekler' dememiş miydi R.T.E.? Ne demiş büyüklerimiz, 'Büyük lokma ye, büyük söz söyleme.'


Yurdumun geri kalan herrr bir köşesindeki Akepe il teşkilatları, 'En büyük Başbakan bizim Başbakan' sloganıyla durumdan hiç de 'rahatsız olmadıklarını' göstererek Genel Merkez'in 'SEÇİN' dediği 'aday'ları 'seçtiler'.

Zaten Melih Gökçek bize demokrasinin tarifini vermişti: '(..)Kabul etmek zorundalar, bizim dediğimiz olur, demokrasi budur.' (23.05.2009)

* Genel Merkez = R.T.E.

4 yorum:

  1. " Soyundu" kelimesi, icinde bulundugu cümleye farkli bir anlam farkli bir anlatim verebiliyor. Meselâ, manken x soyunurken merakli bakislar adeta taciz etti...gibi. Ama bir de söyle bir cümle düsünelim,demokrasi sözcülügüne soyunmus bulunan.... / Gôrüldügü gibi okuyucu ister istemez bellegindeki yerlesmis olan anlatimi kabul ediyor.

    Ben haince ve de hinzirca bu cümleyi baska türlu algiladim; demokrasi sözcülügüne soyundu / vah zavalli demokrasi vah, onu da bec....ler sonunda. Diye düsündüm. Affiniza siginarak.

    Globallesen dünya,www.Bilderberg.com, yesil dolar, petrol, gül suyu, din arabeski, kadrolasma,1250 TV kanali.

    Güzel ve ilginc yazinizin bir baska güzel olani ise yazinizin basligi bana göre: Demokrasi ?

    YanıtlaSil
  2. Ne yalan söyliyeyim aynı sizin düşündüğünüzü hissederek yazmıştım!

    'Demokrasi, sen bu hallere de mi düşecektin?, kimlerin eline kaldın a canım benim!' Ama asıl kabahat demokrasiyi anlamını, içeriğini, önemini bilmeyenlere terk edenlerde...

    YanıtlaSil
  3. Sabah evden ise gelirken arabada bu yazinizi düsündümde, nereden nereye...Selânikli Muhtesem Adamin izinden, köy entstitüleri, yerli üretim, korkunc bir devrim gecir tam medeniyeti yakalamisken, Adnan Menderes'ten sonra imam Hatiplerin cogalmasi ve onu takip edenlerinde sessiz kalmasi ve tas devrine iki adim kaldi ha gayret...

    Siz olaylarin Tûrkiye'de Türkiye boyutunu gözlemliyorsunuz ama bunun Türkiye disinda olanlari varki asla ve asla kulak arkasi edilemez. Yurt disindaki vatandaslarin %70i bu cizgide maalesef.

    Maalesef cogu kisilerin adeta hipnotize edilmis gibi televole cizgilerinde kalmasi diger bir grubun bu cizgiyi izlemesi, bir sey zannedilmesi ama bu sirada Demokrasi soyundurulmus cagimizin maalesef psikolojik rahatsizligi olan tecavüzcü vatandaslarimizin arasina atilmis, onlar zihnen ve bedene tecavüz ederken, bizlerde seyrediyoruz.

    1250 renkli TiVi kanallari, mankenler, artisler, sarkicilar, tecavüzler, sapikliklar, cips, sari taksiler, hamburger, pizza, unutulan ( unutturulan ) kimlikler. Yeni kimlik arayislari ve tas devrine az kaldi, ha gayret.

    Ama asil kabahat demokrasiyi anlamini, icerigini, önemini bilmeyenlere terk edenlerde... dediginiz gibi.

    YanıtlaSil
  4. Her yurt dışı seyahatinde, gerek tek başıma, gerekse yanımdakilerle birlikte, daha pasaport kontrolünde başlardı: 'Gerçekten mi Türksünüz?' soruları. Sonrasında devam ederdi otelde, takside, mağazalarda, restoranlarda...Yabancıları zor ikna ederdik Türk olduğumuza. Hatta inanmayı reddedenlere de rastlamadık değil! Üstelik görünüşümüz, saçımız başımızın yanında bir de yabancı dil bilgimiz nedeniyle...

    O kadar haklılar ki bu tepkiyi vermekte. Onların bildiği 'Türk'ler alenen 'Arap'lar. Ne fark var Türklerle Arapların görünümlerinin? Diğer açılardan da pek bir farkımız kalmayacak yakında. 'Taş devrine az kaldı, ha gayret' özetliyor zaten halimizi...

    Almanların bir araştırması şu gerçeği gözümüze sokuyor: Her milletten insanlar Almanya'ya uyum sağlıyor, Türkler'den başka...
    Bunun sorumlusu kendileri olduğu kadar, daha büyük sorumluluğu, onların zihnine tecavüz eden gelmiş-geçmiş-şimdiki yöneticiler taşıyor gibi geliyor bana.

    YanıtlaSil