Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Melody Gardot

Dün gece yirmili yaşlarındaki bu caz solistini Esma Sultan'nın muhteşem atmosferinde dinleme şansını yakaladım. Düşüncesi ve sürprizi için aşkıma kocaman öpücükler :)

1985 doğumlu bir Amerikalı. Bisikletiyle gezerken bir araba çarptığında 19 yaşındaymış. Kaza neticesinde leğen kemiği kırılıyor, kavrama (kognitiv) bozukluğu, ışığa ve sese karşı hassasiyet meydana geliyor. Kazadan önce piyano çaldığı için doktorlar müzik terapisi öneriyorlar. Müzik terapisinin nöral (sinir) geçiş yollarının yeniden tanımlanmasında yardımcı olduğu biliniyormuş. Terapisi devam ederken oturamadığı için gitar çalmayı öğreniyor. Sonrasında söz yazarı ve solist olarak müzik dünyasına adımını atıyor.

Sahneye çıkarken 'aksesuar' gibi kullandığı bir bastonu ve büyük camlı, siyah güneş gözlükleri ve üstünde büyük beyaz bir çiçeğin olduğu siyah şapkası vardı. Sarı saçları şapkasının altından omuzlarına dökülüyordu. Bar taburesini andıran özel bir sandalyede oturdu. İstanbul'a övgüler yağdırdı: görülecek daha güzel şeyler kalmadığında ölüneceği anlamına gelen bir deyişleri olduğunu, ve şimdi bunun gerçekleşmesinden korktuğunu söyledi. Dinleyenlerini her gittiği ülkenin anadilinde selamlamak istediği için 'İyi akşamlar' demeyi öğrenmek istediğini, ancak her yerde insanların önce küfürleri öğretmeye çalışmasından yakındı. Yine de bizleri 'İyi akşamlar' diyerek selamladı. Dinlemeye gelenlerin çoğunluğunu yabancılar oluşturduysa da 'İyi akşamlar' diye karşılık verdik hep bir ağızdan.

Ezan saatinde, ezan süresince ara verdi. Aranın ardında 'blues' kıvamında 'gospel' tadında bir şarkı söyledi. Bir sizden, bir bizden gibilerinden.

Dinleyenleri bıcır bıcır konuşması, güzel ve canlı kahkahaları ile avucunun içine aldı. Çocukluk anılarını anlatıp, büyükannesinin taklidini yaparak herkesi güldürdü. 'Oz Büyücüsü' filmi için yazılan ve filmde Judy Garland tarafından seslendirilen 'Somewhere Over The Rainbow' ile Bill Withers şarkısı olan 'Ain't No Sunshine' şarkılarını da kendine özgü caz stili ile cover'ladı. Bu iki şarkıyı performansına dahil ederek gönlümdeki yerini iyice sağlama almış oldu.

2 yorum:

  1. Sabahlari yazinizi zevk ile okuyoruz. Kimi zaman esim benden önce okuyor kimi zaman ben. Bu sabah yazinizi okuyunca, öncelikle hemen esinize kocaman bir BRAVO diyorum. Ne iyi bir fikir.

    Cogu zaman eslerin kol kola, el ele beraberce gezmeleri gözüme hos gelen en güzel görüntülerden biridir. Neden derseniz, aslinda el ele veya kol kola yürümek cok siradan bir sey gibi gözüksede, eslerin birbirlerine destek olma, senin ile beraberim, yanindayim gibi hisleri yanindakine, elini tuttugu kisiye verebilmesi acisindan bence cok önemli. Ve bundan daha güzel ve kuvvetli bir ilâc olabilecegini tasavvur edemiyorum. (Biraz old fashion oldugumu tahmin ediyorsunuz herhalde...)

    Caz müzigini kizim ve ben cok seviyoruz, esiminde eli mahkum biz dinlerken o da dinliyor ama ona da sevdirdik. Bilhassa Diana KRALL'i ve Oscar PETERSON'i cok seviyor.
    Caz müzigi, calisirken olsun veya her hangi bir günlük is sirasinda rahatlik ile dinlenebilen bir müzik türüdür. Tabiri caiz ise back ground müzik diyebiliriz.( Bana göre tabii)

    Böyle konser yazilariniz ne güzel, saglikli, huzurlu, mutlu günler dileklerimizle.

    YanıtlaSil
  2. Çocukluğumdan beri Frank Sinatra, Dean Martin, Nat King Cole şarkılarını ezbere söylerim: tek başımayken bağıra bağıra.

    Aşkım sayesinde Diana Krall'la tanıştım. Bugünlerde çokça Michael Buble dinliyorum.

    Bu arada, el ele kol kola yürümek aşkımla ilk günlerimizden beri yaptığımız bir şey. Boş verin, bunu yaptığımız için old fashion olacaksak olalım :)

    YanıtlaSil