Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

24 Haziran 2009 Çarşamba

İlk 14 gün

Rektifiye 1'in kronolojik gelişmesi şöyle:

28 Ağustos 2004, Cumartesi: tanının resmileşmesi
29 Ağustos 2004, Pazar: Anneme Amerika dönüşü şok haber
30 Ağustos 2004, Pazartesi: Ünlülerin beyin cerrahı olarak bilinen Prof. Cengiz Kuday'la görüşme, MR'ları ona bırakma
31 Ağustos 2004, Salı: Cerrahpaşa'ya gidip MR'ları geri alma, bir-iki doktora gözükme, aşkımın GS'dan ablası olan Dr. Ayşe Fidan Baturalp'le Amerikan Hastanesi'nde görüşmesi
1 Eylül 2004, Çarşamba: Ayşe ablamızın yönlendirmesiyle Amerikan Hastanesi'nde nörolog Dr. Hale Uyguçgil ile görüşme ve ameliyatımda asistan olacak olan Doç. Hakan Bozkuş'un MR'larımı açıklaması
2 Eylül 2004, Perşembe: Arkadaşımız Ayhan (Ayşem'inki) vasıtasıyla FN'deki bir doktordan (Cengiz Kuday'ın ekibinden) ameliyat ile ilgili bilgi almamız
3 Eylül 2004, Cuma: FN'de Orhan Barlas ile görüşme
4 Eylül 2004, Cumartesi: Arkadaşımız Ayhan (o zamanlar Feza'nınkiydi) vasıtası ile ameliyatımı yapacak olan Ali Çetin Sarıoğlu ile ilk görüşme
5 Eylül 2004, Pazar: Mutlaka birşeyler yapmışızdır
6 Eylül 2004, Pazartesi: Doktor muayeneleri açısından boş geçen bir gün
7 Eylül 2004, Salı: Necmettin Pamir ile görüşme ve akşamında Ali Hocaya 'Beynimi size emanet ediyorum' deyişim
8 Eylül 2004, Çarşamba: Hastane alışverişleri, ofiste parti
9 Eylül 2004, Perşembe: Hastaneye yatış ve hastanede parti
10 Eylül 2004, Cuma: Beyin rektifiyesi 1

27'sini de dahil edersek 14 gün içinde hayatımız sabah kalk, işe git, doktora git, akşam eve dön ya da anneme git oradan eve dön eylemlerini gerçekleştirmekten ibaretti. Muayeneye gidip işe döndüğümde MR filmlerimden 1-2'sini ofisin camına dayayarak iş arkadaşlarıma o doktorun ameliyat planlarını, tümörlerin yerlerini de göstererek anlatıyordum.

Tabi bundan önce ofise haberi nasıl verdiğimi anlatmam lazım. 31 Ağustos Salı günü tatilim resmi olarak bittiği için ofise gittim. Genel müdürümüzün sabahtan toplantısı yokmuş ki ofise geldi. Baş başa görüşme imkanımız var mıydı diye sordum. Küçük toplantı odasına geçtik, tatili konuşurken, konuya girdim. Kendisine bir iyi bir de kötü haberim olduğunu söyledim. İyi haber migrenim olmadığıydı. Aman ne kadar sevinmişti buna, anlatamazdı. Bir an durdu, iyisi buysa kötüsü neydi ki? Kötü haberi verdim. Hani 'dondu kaldı' denir ya, aynen öyle, dondu kaldı. Ben o arada hangi doktorlara gittiğimi, neler söylediklerini ve daha hangi doktorlara gideceğimi anlattım. Ofiste ilk kendisine anlattığımı, şimdi ofisle paylaşmak istediğimi söyledim. O saatte ofiste olan tüm iş arkadaşlarımı çok güzel olan mutfağımıza davet ettim. Ve tekrarladım her şeyi.

Madem ofis hikayelerine girdik, partiyi de anlatayım. Ertesi gün hastaneye yatacağım. Ciddi bir ameliyat olacağım, şaka değil beyin ameliyatı. Geçici bir süre için yürüyemeyeceğimi doktorum anlattığı için bir süre işimden uzakta kalacağım belli. Ofiste akşamüstü bir koşuşturmaca var ama, benim kafam onunla meşgul olamayacak kadar dolu. Neden sonra beni eğitim salonumuza çağırdılar. Gittiğimde masalarda yiyecekler, içecekler, hediye paketleri beni bekliyordu. Çaldık, söyledik, çok eğlendik. Hediyeleri açma faslında -bence- çok duygusal bir konuşma yaptım, dün gibi hatırlıyorum. Tamamını değil ama sonunu yazacağım: Dönüşüm muhteşem olacak! Alkış kıyamet tüm ofis ayakta...

Diyebilirsiniz ki bir yandan 'şaka değil, beyin ameliyatı', diğer yandan 'partide çok eğlendik', ne iş? Yanıtım 'iyi iş'. Hiçbir zaman gelecekteki olası felaket senaryolarıyla yaşamadım, 'hele bir olsun, o zaman bakarız' dedim. Sonradan koçluk eğitimlerinde öğrendim ki buna 'living in the moment' deniliyormuş, yani 'şimdi, şimdiyi yaşa geçmişi ya da geleceği değil'.

Başka birşey daha var, ama onu bir metaforla anlatacağım. Filmin en heyecanlı yerinde elektriğin kesilmesi gibi düşünün. Jeneratörünüz varsa şanslısınız, devreye girdiğinde kaldığınız yerden film seyretmeye devam edersiniz. Jeneratörünüz yoksa, el el üstünde elektriğin geri gelmesini beklersiniz. Neyse ki her insanda 'jeneratör' mevcut. Nerede gizlenmiş olduğu, nasıl aktive edileceği, gücünün kaç Watt olduğu gibi konularda ve daha birçoklarında koçluktan faydalanabilirsiniz. İsteyenleri kendi jeneratörlerini paylaşmaya davet ediyorum :)

Benim jeneratörüm: Hayat, beyin ameliyatı söz konusu olduğunda bile güzel.

2 yorum:

  1. Cok duygulandim...SIK SIK söylüyorum galiba ama yine de söylemek zorundayim; tebrik ediyorum sizi bu kadar kuvvetli olmaniz cok güzel. Galiba sizi ayakta tutanda bu olmali. Valla bir erkek olarak bu duyguyu kiskanmamak elde degil..." Simdi, simdiyi yasa gecmisi ya da gelecegi degil" cok güzel bir felsefe. Ne güzel ki uyguluyorsunuz. Bazen böyle yazili e-mailler geliyor bizler sadece "forwardliyoruz"

    Yazinizi okurken insan ister istemez tatli pozitif bir duygu hissediyor ve enteresandir bu kadar agir! olmasina karsilik konunuzda pembe ve mavi renkleride görebiliyor insan. Bilmem anlatabildim mi ?

    Sizi pohpohlamak icin degil lütfen böyle algilamayin ama bu karakterde olmaniz cok güzel bir sey. Aksi halde, negatif düsünceler ile basbasa kalip karanliklari daha bir karanlik yapma söz konusu olabilir-di.

    Bu arada ameliyatiniz okudugum kadari ile Türkiye'de yapildi, degilmi? KILI dönünce KILINI düzeltmek icin Avrupalara, Amerikalara gidenleri bir an düsündümde, demek ki ülkemizde de bütün ameliyatlar gayet ciddi ve basarili bir sekilde yapilabiliyormus...Bazilari bir yerlerden sesler duyup, bu gibi ameliyatlarin illa ki Amerika'da olmasini duyuyorlar...
    Esim ve ben size yürekten sagliklar diliyoruz...

    YanıtlaSil
  2. Tekrar çok teşekkürler sağlık dilekleriniz için.

    Ben de çeşitli 'sesler' duydum Amerika ve İngiltere için, ama bir kulağımdan bile giremedi o sesler. Muhtemelen 'üst düzey bir varlık' olmayı beceremediğim içindir!

    Hakikaten dünyada -her alanda olduğu gibi- tıp alanındaki gelişmeler çok muazzam. Ve Türkiye'mizde de eksiksiz uygulanıyor, hatta bazı alanlarda daha ileri uygulamalar yapılıyor. Bana da gurur duymak düşüyor.

    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil