Haftaya böyle başlanır mı?
Allah'ın yarattığı bir can, bir varlık, bir kadın AİHM'ne bir dava açıyor. Dava, kendisini döven, bıçaklayan, tehdit eden ve annesini öldüren kocasına karşı T.C. devletinin kendisini koruyamadığı konusundan ibaret. Ve AİHM de Türkiye'yi 'vatandaşını aile içi şiddete karşı koruyamadığı' gerekçesi ile mahkum ediyor.
Bunun üzerine yine Allah'ın yarattığı bir can, yine bir kadın çıkıp "Bir tek talihsiz olaya göre ceza öngörmek Türkiye'ye haksızlıktır." diyor, ama oldu mu şimdi der gibilerden. Aslında 'haksızlık'ın ta kendisi olan bu açıklamanın sahibi TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı AKP'li Güldal Akşit. Yani diyor ki, olay 'şanssızlık' ve 'eşi olmayan', olaya maruz kalan kadın ise 'talihi kötü', 'şanssız', 'bahtsız'. Bu ne acayip bir dünya görüşüdür böyle?
Böyle dedim ama, galiba anladım Güldal Akşit'in neden bu kafada düşünebildiğini. Aklıma gelen iki olasılık var. İlki ya TBMM'ne girmesi öncesi ve sonrasında, yani hala, 'dövülüyor', 'bıçaklanıyor', 'tehdit ediliyor' ve tabi ki annesi bir kez katledilmiş ama bunları itiraf edemiyor, 'benim başıma gelen herkezin başına gelsin, düşene bir tekme de benden' zihniyetiyle hareket ediyor. Ya da tam tersi: bu yaşına kadar bir 'fiske' bile yememiş, o yüzden tüm bunların nasıl olabileceği hakkında hiçbir fikri yok, kısacası EMPATİ kuramıyor. Hangisinin olabilirliği daha yüksek ihtimal bilemedim. Neresinden bakarsanız bakın Akşit'in kararda neyin 'DÜZELTME'sini istediğini anlamak mümkün değil. Güldal Akşit'in yorumuna yazılabilecek çoook şeyler var da, teğet geçilmesi gereken başkaları da var.
Geliyoruz Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanına. Aliye Kavaf oluyor kendisi. O da olayı Güldal Akşit'ten daha 'iyi' yorumlamıyor. Hatta daha beter bir bakış açısı sergiliyor. "İtiraz hakkı var.(..) söz konusu davayı açan N.O. defalarca şikayetini geri çekmiş." Yani diyor ki 'karara itiraz edeceğiz' ve 'AİHM bize yamuk attı, var olmayan şikayete ceza kesti'. Herkezin her şeye itiraz hakkı var, değil mi? Sonuçta itiraz edenin bir yüzü, kaale almayanın iki yüzü! Neyse ben buna takılmadım. "Şikayetini geri çekmiş" derken ne demeye getiriyor Aliye Kavaf? Dövülme, bıçaklanma, tehdit edilme, annesinin öldürülmesi fiilerini, filmi yeniden çeker gibi hayatının o saatleriyle oynayıp, yaşanmamış kılmak mümkün mü? "Şikayetini geri çekmiş" cümlesiyle bunlar nasıl 'yok' sayılabilmektedir? Bu olayları haydi şahsından geçtim, apartman komşusu yaşamış olsa, aynı duygusuzlukla bunları söyler miydi? Makamının adına yaraşacak olan "Kadına karşı şiddetin her türlüsü ya bitecek, ya bitecek, başka yolu yok." cümlesi değil de nedir? Haydi Aliye Kavaf ve Güldal Akşit'ten geçtim, kimse yok mu bunu söyleyecek olan? Ama nasıl söyler ki 'Kızını dövmeyen, dizini döver' diyen bir ecdadın torunları!
Daha da vahim olan, çok değil bir ay öncesinde çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun açıklamaları vardı. CHP Hatay Milletvekili Abdülaziz Yazar'ın soru önergesine verdiği yanıtlarda 2008 Mart-2009 Mart tarihleri arasında 129,797 kadın işten çıkarılmıştı. 100,817 kadın işsizlik ödeneğine başvurmuş, 31,037'sine ödeme yapılmıştı. 2009 yılının ilk üç ayında işsizlik ödeneğine başvuran kadınların sayısı 42,878 iken 35,286'sı bu ödenekten faydalanabilmişti. 2009 Ocak ayında polise gelen kadına karşı aile içi şiddet şikayetleri 1522 idi, geçen yılın aynı zamanına göre %34 artmıştı. Çubukçu son 1 yıl içinde aile içi şiddete maruz kalan kadınlardan 1912'sinin SHÇEK'na bağlı kadın konukevlerine yerleştirildiğini söylüyordu.(10 Mayıs 2009, Hürriyet) Yani kısacası ekonomik kriz kadına karşı zaten var olan şiddeti körüklemişti.
Tekil olarak adlandırmadan önce keşke aynı şehirde yaşadıkları Emniyet Müdürlüğü'nde görevli, evli ve 1 çocuk babası Emniyet Müdürü B.M.'nin Çankaya'daki ünlü bir barda herkezin gözü önünde, kaburga kemikleri kırılana kadar bir kadını dövdükten sonra savcılığın soruşturma açması üzerine jet kararla Karadeniz'de bir ilçeye tayin edildiği haberlerini kamuoyundan gizleselerdi. Belki o zaman tekil olduğuna inanabilirdik!
R.T.E.'nin olayla ilgili tutum ve yorumlarına başka bir yazımda devam edeceğim etmesine ama içimdeki hıçkırıkları ifadeye kelimeler kifayetsiz. Ben sinirliyim, ben üzüntüden kahroluyorum, ben çaresizlikten, umutsuzluktan aklımı oynatıyorum; R.T.E. gibi sadece dertli değilim.
Gördüğünüz gibi Türkiye'de kadının adı yok, yaşamının adı: Tekil, soyadı: Düzeltme.
emin olun bu öfke ve çaresizlik girdabında yalnız değilsiniz.ben de herkese benzer olayları anlatıp ''benim çok canım yanıyor.'' diyorum.yapmaya çalıştığım şey bir nevi sinyal göndermek.hey! ben de asilerdenim.korkma!aynı şekilde düşündüğüm birileri varsa hala iğrenç dönüşüm tamamlanmamıştır.yani dünyanın yaşanılası hale gelmesi için umut vardır.''diyorum.bana umut veriyorsunuz.
YanıtlaSilSevgili Zeynep,
YanıtlaSilYanlız olmadığını bilmek ümidin vitamini :) Tüm içtenliğimle destekliyorum 'umut var' sinyalini çevremize yaymayı. Ümidimizi yitirdiğimizde, ne kalır ki geride?
Sevgilerimle.