Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

2 Haziran 2009 Salı

Güney Kore'ninki ve bizimki

Kimilerine göre eski bir haber, çünkü geçen haftadan kalma. (Toplumsal) hafızası zayıf olanlar ise unuttu gitti bile. Bazıları hiç görmedi, okumadı.

Haber şöyle: Güney Kore'nin eski Cumhurbaşkanı Roh Moo Hyun geçen ay hakkında açılan rüşvet soruşturması nedeniyle uçurumdan atlayarak intihar etmişti. Haberin detaylarından öğreniyoruz ki iki hafta önce ayakkabı üreten zengin bir iş adamından 6 milyon dolar rüşvet almakla suçlanan Roh, 30 Nisan'da savcıların karşısına geçerek tam 10 saat boyunca ifade vermiş. İfadesinde iş adamının, karısına 1 milyon dolar, akrabası olan başka bir şahısa da 5 milyon dolar verdiğini bildiğini; ancak bunların karısının iş adamına yatırım için verdiği paranın geri ödemesi olduğuna inandığını belirtmiş. İfade verdikten sonra 'Suçlamalar gerçek değil. Bu şekilde karşınıza çıkmak utanç verici. Sizleri(halkı) düş kırıklığına uğrattıysam çok özür dilerim.' demiş. Ve tutmuş kendini 100 metre yüksekteki kayalardan aşağı bırakmış, yani intihar etmiş.

İki olaydaki farklılıkları sıralayalım: bizimki halihazırda Cumhurbaşkanlğı görevini sürdürüyor, öteki 2003-2008 arasında bu görevi yapmış. Güney Kore'ninki (bu olay karşısında) intihar ettiği için müslüman olmayabilir, bizimki müslüman olduğu için intihar etmeyebilir.

Bizimkinden şahsen emin değilim, ama öteki için söylenen siyasi yaşamı boyunca 'temiz siyasetçi imajını' koruduğu için cumhurbaşkalığına kadar yükselmiş. Ama bu bilginin doğrulamasını yapmamız çok çok zor. Bizimki için bu konuda doğrulama yapılabilecek, genel kabul görmüş örnekleri bilenler lütfen paylaşsın ki kimsenin hakkını yemeyelim.

Bildiklerimizden birisi daha adamın gidip ifadesini verdiği. Bizim olaya 'ifade vermeye gitme' açısında tekrar bakalım mı?

A. Gül: 'Tek kaygım Cumhurbaşkanlığı makamının 'dokunulmazlığı var mı, yok mu' diye tartışılarak zedelenmesi. Bunlar Türkiye'nin itibarıyla ilgili konular. Hukuki prosedür netleştiğinde bazılarının iddia ettiği gibi bir durum ortaya çıkarsa, benim bu konuda yargılanmaktan şahsen hiçbir şüphem, tereddütüm, endişem yoktur.'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yrd. C. Çiçek: 'Anayasada yazmasa bile cumhurbaşkanının dokunulmazlığı vardır. Görevi sırasında vatana ihanet dışında hiçbir konuda yargılanamaz. Cumhurbaşkanlığı makamı devletin en yüce makamıdır.'

Anayasa Profesörü Y. Atar: '1982 Anayasası'nda açıkça yazmasa da 1924 Anayasası'nda yazılmış olması nedeniyle dokunulmazlığa sahiptir diyebiliriz.'

Adalet eski Bakanlarından S. Türk: 'Bu konu anayasada düzenlenmemiş olmakla birlikte, görevi devam ettiği sürece genel kabul edilen yargılama yapılamayacağıdır. Ama zamanaşımı da işlemez. Hiçbir suç cezasız kalmaz. Görevi sona erdikten sonra yargılanabilir.'

TBMM Anayasa Komisyonu Bşk. B. Kuzu: '...Yani polis isterse gidip alabilir. Olabilir mi böyle şey? Cumhurbaşkanının sıradan bir vatandaş gibi yargılanabilir mi? Yani devlet memurunu polis elinden tutup götürse saçma olmaz mı?'

Sanayi ve Ticaret Bakanı N. Ergün: 'Kimsenin bu makama zarar vermeye hakkı var mı? Ülkemizin görünümü bozulmuyor mu dünyaya karşı? Bozuluyor. Siyasi,hukuki görüntüsü bozulmuyor mu? 'Ülkede cumhurbaşkanının bile başına ne geleceği belli değil' imajı dünyada oluşmaz mı?'

Başbakan R.T.E.: 'Bazen yargıdan siyasi ve taraflı karar çıkabiliyor. Bu mahkeme daha önce benimle ilgili de siyasi bir karar vermişti. Bazı mahkeme kararlarını anlamakta zorlanıyorm. Biz Türkiye'ye hizmet etmek istiyoruz. Ama birşeyler yapmak isteyince engelleniyoruz. Bu tip yargı kararları yabancı sermayeyi ürkütüyor.'

SP'den de Gül'ün bu durumu karşısında gözyaşlarını tutamadıkları görünümünü veren destek açıklamaları geldi. Erbakan'ın aynı dava dolayısıyla aldığı cezasının kalan 11 ayını affetmiş miydi ne? (Toplumsal) hafızama güvenemiyorum da!

Kişiler bu ve buna benzer yorumlar yapmaya, açıklamarda bulunmaya devam edebilirler. Fakat gözden kaçırdıkları ya da bilerek söylemedikleri şu gerçektir:

Refah Partisi kapatıldığında bugünkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu partinin hem milletvekili hem de genel başkan yardımcısıydı. Milletvekili sıfatı 2007 yılının ağustos ayında Cumhurbaşkanı seçilene kadar da devam ettiği için Gül hakkında ceza yargılaması yapılamadı; çünkü Gül, anayasanın 83. maddesi uyarınca dokunulmazlığa sahipti. Ve bu yüzden bugün Sincan 1. Ağır Ceza’dan yeniden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen dosya TBMM’de Gül’ün dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle ilgili Meclis komisyonunda bekliyordu.
Gül’ün 28 Ağustos 2007’de Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından TBMM Başkanlığı, bu dosyayı ‘işlem yapılmak üzere’ Başbakanlık’a gönderdi. Bizzat TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın imzasını taşıyan yazıyı alan Başbakanlık da, dosyayı Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala’nın imzasıyla ‘işlem yapılmak üzere’ Adalet Bakanlığı’na sevk etti. Dosyayı alan Adalet Bakanlığı da bunu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘gereği’ için gönderdi. Bu kişiler Cumhurbaşkanı’nın yargılanamayacağını düşünüyor olsalar, TBMM’nin dosyayı hiç göndermemesi, Başbakanlık veya Adalet Bakanlığı’nın da dosya kendilerine kadar gelse bile bunu TBMM’ye iade etmesi gerekirdi. Oysa mahkeme dosyasından ve Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararından anlaşılıyor ki, hem TBMM Başkanlığı Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilince milletvekili dokunulmazlığını kaybettiğine hükmedip dosyayı işleme sokmuş hem de Başbakanlık ve Adalet Bakanlığı da yine dokunulmazlık olmadığı düşüncesiyle dosyanın adli işlemlerin devamı amacıyla savcılığa sevkini sağlamışlar.(22.5.09, Radikal)


Ya bir dakika, yakın geçmiş (toplumsal) hafızamı zorlayınca, hukukun üstünlüğünü, mahkeme kararlarına saygı duyulması, yargıya müdahale edilmemesi gerekliliği ve 'Hakimlerin bağımsızlığı, üniversitelerin özerkliği varsa, vekillerin de dokunulmazlığı olmalı' (B. Kuzu) gibi bazı açıklamaları hatırlar gibiyim. Ama diyorum ya, (toplumsal) hafızama hiç güvenemiyorum...

2 yorum:

  1. Bilmiyorum dünyanin hic bir yerinde" HATIR " denilen sey bizim ülkemizde oldugu kadar diger ülkelerde de bu kadar etkilimi? Bir ülkenin düzeninde adeta bir parazit gibi yapismis olan bu kimi zaman duygusal kimi zaman materyalist duygu yani HATIR isi oldukca, ADALET denilen kelime bizde sadece o muhtesem sesli dublaj ustasi bayan Adalet CiMCOZ'u aklimiza getirir, baska bir seyi degil.

    Adalet denilen sey ister fakir ister zengin icin ayni bir kavramsa, bana kalirsa adalet kavrami ister vatandas olsun ister milletvekili veya ister Cumhurbaskani, hepsi icin uygulanabilmeli. Bôylelikle gercek adalet'in isledigini tüm ülkeye göstermis oluruz ve Adalet kavraminin uygulamada olsun veya sôzlükte olsun, anlamini korudugunu göstermis oluruz. Dokunmazlik denilen seyin ise tamamen karsisindayim. Sôyleki, bir milletvekilini yani milletinvekilini sen bir adeta fanus ile kapatip korumaya alirsan tüm milleti de fanus altina alman gerekir, diye düsûnüyorum.
    Bunu da suna dayandiriyorum, madem ki milletinvekili milletin aynasidir, millet de Cumhurbaskani'nin ve milletvekillerinin bir aynasidir diyorum ve hemen belirtiyorum, dokunulmazlik kaldirilip tüm kisilere 'dokunulmalidir' diyorum.
    Usta gazeteci, rahmetli Ugur MUMCU, sözde bir gazeteci olacak kisi hakkinda yapmis oldugu arastirmada onunda Brüksel'den almis oldugu faturalarda oynamalar oldugunu yani faturalarda sahtekârlik yapildigini ispatlayinca, karsi taraftan
    - Yapma Ugur, biz arkadasiz
    gibi rica, hatir etmesine karsilik Ugur MUMCU, hatir denilen paraziti ezerek gercek bir insanlik ve dürüstlük sergiliyerek olayi bizlere sunmustur... Sunmustur ama maalesef bu HATIR denilen parazit yasadigi müddetce HATIR denilen SATIR, ADALET'i dograr yani yasatmaz.
    Siz yinede (Toplumsal) hafizaniza güvenin...
    Yazinizi cok begenerek okudum, elinize, Beyninize saglik.

    YanıtlaSil
  2. Gazetecinin makbul olanı Uğur Mumcu örneğinizdeki gibi araştırma yapıp, araştırdığı konuyu doğruladığında haber yapması. Araştırmacı gazetecilik deniliyor buna. Yeni nesiller yani genç toplumsal hafıza rahmetliyi unutmasın, onun yaptığı gibi gazetecilik yapsın diye, um:ag (Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı) araştırmacı gazetecilik eğitim programı açıyor. 2007 yılı itibariyle 22 gazeteci basında görev yapıyormuş. (http://www.umag.org.tr)

    Bu arada 27. yılınızı kutlamadığımı fark ettim. Dile kolay, 27 yıl, bir ömür; saygıyı ve gıptayı hakkediyor.

    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil