Dünkü yazımda da belirttiğim Hürriyet Pazar röportajında açıkladığı! pek çok şeyin arasında TV'lerdeki diziler de vardı. Malum dizi hakkında konuşurken diyor ki:
'(Öpüşme sahneleri için) Reyting kaygısıyla böyle kontrolsüz bir yayıncılık anlayışını doğru bulmuyorum. O sahne 45-50 yaşındakiler için önemli olmayabilir dejenerasyon anlamında.
Ama 4-10 yaşındakilerde farklı etki yaratabilir. Ben Kurtlar Vadisi'ni seyrediyorum sadece. Doğru yanlış bilemem ama, verilen mesajlar ilgili çekiyor.'
Neymiş?
Verilen mesajlar 'ilgisini çekiyormuş',
verilen mesaj doğrumu, yanlışmı onu bilmiyormuş...
Kim bilmiyormuş?
Türkiye Cumhuriyeti'nin 60. hükümetinin, 50 yaşına merdiven dayamış Aile ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı...
Röportajı yapan kişi sormamış ama, toplum sormaz mı: KURTLAR VADİSİ sizi irite etmediği ve dejenerasyona sebep olmadığını düşündüğünüz için mi dizideki belli sahneler aleyhinde konuşmuyorsunuz?
İşte böyle... Konuyu neresinden tutarsanız tutun, elde kalıyor...
'Reyting kaygısıyla' sözünü ele alsanız, sadece ve sadece öpüşme sahneleri olan diziler mi reyting kaygısıyla hareket etmekte?
'Kontrolsüz yayıncılık anlayışı' sözünü ele alsanız, en basitinden dün yazımda belirttiğim TV programları ne oluyor, kontrollü yayıncılık anlayışı mı? Ayrıca, burada 'kontrol' diye ifade edilene, genelgeçer kurallar 'sansür' der.
'Dejenerasyon' sözünü ele alsanız, daha vahim 'gerçeklere' götürüyor bizi. Çok önceye gitmeye gerek yok, 8 Mart gazetelerinden bir haber:
İstanbul'da geçen hafta çökertilen 20 kişilik hırsızlık çetesinin üyelerinin, çetenin liderine 'KURTLAR VADİSİ' dizisindeki karakterden yola çıkarak 'ZAZA DAYI', yardımcısına da 'CEVHER' diye hitap ettiği belirlendi. 'KURTLAR VADİSİ adlı dizide çocuklara hırsızlık yaptıran çete liderine özenen 'ZAZA DAYI' lakaplı H.Y. (29), memleketlerinden iş bulma vaadiyle getirdikleri yaşı küçük çocuklara zorla hırsızlık yaptırdığı, 'Asgari ücretle çalışacaksınız. Sigortanız da benim.' dediği ortaya çıktı. Çok hırsızlık yapan çocuklara, yabancı uyruklu hayat kadınlarıyla birlikte olmalarını sağlayarak ödüllendirdiği de belirlendi.Ya, bir kez daha işte böyle...
İnternette adına forumların kurulduğu, bilgisayar oyunları sektörüne yepyeni bir rant kapısı olan KURTLAR VADİSİ dizisinde verilen hangi mesaj, Aileden ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf'ın ilgisini çekmiş olabilir, diye düşünüyorum. Yukarıdaki gazete haberindeki örneğe bakacak olursak, bu mudur, doğruluğu ile yanlışlığı ayırt edilemeyen mesaj?
KURTLAR VADİSİ'nden sonra bayram harçlıklarını oyuncak makinalı silahlar ve boncuk mermilere yatıran ve birbirlerini bunlarla yaralayan çocukların bu yaptığının doğruluğu-yanlışlığı mıdır anlaşılmayan?
Ya da şöyle sorayım, kaçırdıkları işadamına, KURTLAR VADİSİ'nde seyrettikleri yöntemlerle işkence yapanlar, dizide verilen mesajları doğru mu, yanlış mı almışlardır?
İlköğretim okulunda, bol küfürlü, boğaz sıkmalı, kafa kesmeli, mekan basmalı bir kısa film çalışması! yapan çocuklar da, herhalde verilen mesajların doğru mu, yanlış mı olduğunu anlamaya yönelik eylemler içindeydiler!
Dizide çocuklara hırsızlık yaptıran çete liderinin, gerçek hayatta örnek alınması, çocukların harçlıklarını silaha yatırmaları, dizide gördükleri işkence sahnelerini insanlarda uygulamaları, çocukların vahşet sahneleri dolu olaylara imza atmaları mı, yoksa öpüşme sahnelerinin 4-10 yaşındaki çocukları farklı etkilemesi mi?
Yanıt evrensel:
SAVAŞMA, SEVİŞ!
Simdiki filmlerde artik pek yok gibi ama benim cocuklugumdan bu yana hatirladigim filmlerde, bilhassa kötü kadinin saclari hep sarisin olurdu. Ayrica, kadin igfâl edilmisse veya kötü kadin olmussa ( kötü kadin her ne demekse) filmde artik allahin emri, ölümünü beklerdi.
YanıtlaSilIste bu sekilde büyüttürülen bir toplum, her filmin sonunda öldürülen kötü kadin! Daha ne beklenebilirki... Bu kadar adi ve iceriksiz ve kalitesiz filmler Bollywood(ta bile yapilmadigi icin, ancak böyle cani bir toplum bize yakisir.
Iste bu tür filmler ile büyümüs olan simdiki nesilin verdigi meyvalar ise, yazinda okudugum gibi o istisnai meyvalardir... Yazik. Bir kadinin kabullenisi, peki ama ne bekliyorduk ki.
Bir kiz cocugunu canli canli daha ölmeden cukur kazip ellerini baglayip, basini zorla o cukura sokup topraklar ile örtüp, canice öldürmek, sevgilisinin kolundaki kizi zorla alip, kacirip igfal etmek, besikteki bebegi igfâl etmek... Nasil bir toplum bu Yarabbim.
Sevgili Dilek, cürük yumurtalardan rahatsiz olmak ne kelime, cok utaniyorum. Utaniyorum cünkü görüyorum ki, kadinin yeri kayboluyor günden gûne, eriyen bir mum misali gözümüzün önünde tükeniyor.
Nazim Hikmet'in siirinden misralari ise,
" Kimine göre kadin, soguk kis gecelerinde sarilip yatmak icindir.
Kimine gôre ise kadin, eline zil takip tepside oynatmak icindir.
Kadin ne o ne bu ne de sudur.
Kadin, benim can yoldasim, kavga arkadasimdir "
misralarini ise ancak icki masalarinda okuyoruz.
Yavuz abi, tecavüze uğrayan kadın, günümüz filmlerinde ölümü beklemiyor ama, gerçek hayatta ölüm onu bekliyor! Namus cinayetlerinde bazen tecavüze uğramasına bile gerek kalmadan, erkeklerle konuşması bile ölüm fermanının imzalanmasına yetiyor.
YanıtlaSil8 Mart için Nazım'ın bu şiirini yazmayı da düşünmüştüm :)