Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

10 Mart 2010 Çarşamba

Vatandaşın evini deprem yıkmadan, sen yıkamazsın arkadaaaş!

Deprem, çok çok çok korkunç. 17 Ağustos 1999'da İzmit-Gölcük merkezli depremi, İstanbul'da yaşayanlardanım. Ablam ise, yeğenime hamile ve depremin abartısız 'merkezinde' oturuyordu! Yani Gölcük'te, askeriyenin paralelinde, denizin hemen önündeki ilk sıra apartmanlarda değil, 2. sıradakilerde... Çıldırmıştım merkezin Gölcük olduğunu duyduğumda... Ablama ulaşamıyordum telefonla... Hemen yola çıkmak istedim ama, arabanın radyosu yol-mol kalmadığını anlatıyordu... Hikayesi çok uzun, şunu da söyliyeyim, Elazığ depremine geçeceğim: O gün delirmedim ya, bir daha bir şey olmaz, diyorum bazen.

9 Mart tarihli HaberTürk gazetesinde, Düzgün Karadaş imzalı haber şöyle diyor:



"Bilimadamları aylardır uyarmasına rağmen depreme yine hazırlıksız yakalandık. TBMM Deprem Araştırma Komisyonu'na 24 Şubat'ta bilgi veren TÜBİTAK uzmanı Doç. Dr. Sedat İnan adeta adres vererek, 'Elazığ, Sivrice, Malatya civarı çok aktif, her an deprem üretebilecek çok sayıda fayımız var, bunların izlenmesi lazım.' uyarısında bulundu.(..)"

Pekii, bu komisyon bu haber üzerine ne yaptı, bilen var mı? Aslında, şöyle sormak daha doğru olur: herhangi bir şey, önlem almak gibi, yapsalardı, duymaz mıydık? Nasıl önlem nasıl alacaklardı, diye burun kıvırmayın. En basitinden, TÜBİTAK uzmanının yaptığı uyarıya istinaden, adı geçen bölgelerdeki civanım delikanlının ifadesine göre 'yerel mimari (!)' yani bildiğin 'kerpiç'ten evlerde oturanlar, devlet tarafından 'yerel mimariye' uymayan, yani bildiğin 'daha sağlam' binalara yerleştirilemez miydi? Kızılay'la irtibata geçilerek, orada, TÜBİTAK uzmanının bilgi verdiği tarihte, 24 Şubat'tan itibaren hazırlık yapması sağlanamaz mıydı? Fay hattındaki hareketlilik, aktivite bitene kadar bunların, ve benim aklıma gelmeyen daha bir çok önlemin alınması çok mu ütopik?!

Bunları yaptıkları halde deprem olmasaydı, neler derler - nasıl dalga geçerler, diye mi endişe etti Deprem Araştırma Komisyonu'ndakiler?! Akepeli komisyon başkanının bugünkü açıklaması, adeta halkla dalga geçer gibi:

"Bu depremin Türkiye'nin başına gelecek son afet olmasını dileyen Güllüce, 'Ancak, doğanın gerçekleri ortada."
Doğanın gerçekleri ortada da, bilmin gerçekleri ve ülkenin durumu da ortada! Bilimi kabul etmeyince... Ülkenin gerçek durumuna gözlerini kapatınca... Yıllık gelirleri 2000 TL - 4000 TL arasında, depreme kayıp veren köylülerin. Zannedersin, canları istediği için usulüne uygun yapmıyorlar ve öylece oturuyorlar, o kerpiç, pardon 'yerel mimari' anlayışı olan evlerde. Hatta acayip de seviyorlar, gurur duyuyorlar; çünkü biliyorlar ki, hemen arkalarında depremde yıkılmadan ayakta duran evlerde oturanlar, için için kıskanıyorlar bu 'yerel mimari'yi. Hem zaten batsın o betonarme evler, canına okudular güzelim 'yerel mimari' anlayışının!

Akepe Genel Bşk. Yrd. Necati Çetinkaya'ya ne demeli? Gerekli tedbirlerin neden şimdiye kadar alınmadığı sorusuna, Radikal gazetesine göre 'ilginç' bir yanıt vermiş:
'Burası eski bir yerleşim. Deprem olmadan, vatandaşın evini yıkamazsınız.' 
Ay ben şimdi anladııım, akepenin sosyal devlet anlayışınııı. Biz de habire kızıyoruz adamlara, olası bi İstanbul depremi için niye bişicikler yapmıyorlar diyeee... Adamlar bekliyo, hele bi deprem olsuun.  Nedeen? Çünkü, İstanbul en eski yerleşimlerden biriii, vatandaşın evini durduk yerde yıkamazlar kiii...

İyi, hoş da, artık AKEPE KULE diye anıldığını gazetelerden okuduğumuz SULUKULE neydi? Benzeri bir 'kentsel dönüşüm projesi' uygulanmamasının nedeni, buranın 'kent' değil, 'köy' olması mı, yoksa herhangi bir rantsal durum olmaması mı?

2 yorum:

  1. 2 ya da 3 gün sürüyor bizde olaylarin heyecani. Bir olay oldugunda bir felaket sonrasi; biz demistik, biz aylarca veya yillar öncesinden yazmistik. Söyleydi, böyleydi...Netice 3 gün, aha 4 üncü gün yok atilan bir gol veya alinan bir malubiyet yok etegi acilan bir mankenin KIL haberi ile herseyi bir an tarihe gömüyoruz.

    Olaylarin üzerine yok HATIR, yok KORKU, yok BOSVERMiSCiLiK ve daha bir cok sebeplerden dolayi tam olarak üzerine gidilemiyor.
    ( Gidemiyoruz)

    Beklenilen depremin, hic bir zaman olmamasi dilegimdir. Zaten olsada yok alex'in atacagi ya da Arda'nin atacagi bir gol ile tüm olayi unuturuz. Her zaman ki gibi.

    YanıtlaSil
  2. Olayın bir başka boyutu da, gazete manşetleri. Depremden 2 gün sonra Radikal şöyle bir başlık atmış birinci sayfasına 'Gel de 126 Gönül'e ağlama'. Özet olarak Gönül adındaki, çok çalışkan, çok başarılı vs bir kızımızın depremde hayatını kaybettiği haberi var.

    Gazetenin görevi duygu sömürüsü yapmak değildir ki, bunu siyasiler zaten yeterinden fazlasıyla yapıyorlar! Gazete - medya - dediğin şey, halkı bilgilendirecek, olayların takipçisi olacak, gerekli mercilerden de yeri geldiğinde hesap soracak... Ama bizimkiler, 'Ah ah ah, vah vah vah'cı bu gibi olaylarda. Halkın hafızasını canlı tutma işi medyanın, ama önce kendi 'hafızalarına' sahip çıkmalılar. Medya, her dönemin nabzına göre şerbet verenlerle dolu!

    YanıtlaSil