Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

10 Ocak 2010 Pazar

Tadilat hikayemiz bitmez


Banyomuz geçen hafta söylediğim gibi kırıldı, döküldü. Bakınız: Şekil 1a.

Cuma günü akşamın 7'siydi, usta  tüm işi bitirip çıktığında. Çamaşır makinasının ve lavabonun musluğundan su akıttı, sifonu çekti ki, görelim herhangi bir yerde akma kokma yok diye. Herşey tamamdı. Yok yok, aslında değilmiş, hiç değilmiş meğer.

Şöyle anlatayım: birinci beyin ameliyatımdan sonra, banyodaki küvetimize girip çıkmam mümkün değildi. Biz de fırsat bu fırsat, banyoyu yenileyelim dedik. Gittik Vitra'ya, her şeyi aldık oradan. Küvetin yerine de duş teknesi ve kabin aldık. O zaman için 23-25 cm yüksekte olan duşa, biraz zorlanarak da olsa girip çıkabiliyordum ama nasıl olsa gittikçe daha da iyileşiyor olduğum için fazla düşünmedik. Fazla düşünmedik dediğim, sıradaki ameliyatları, onların yapacağı hasarı aklımıza getirmedik. Hataymış. İkinci ameliyatımdan sonra, tedavi merkezinde havuza da girdiğim için uzun süre banyo ihtiyacımı orada karşıladım. Dolayısıyla evdeki duşu kullanmadım. Ama Ankara GATA'daki tedaviden İstanbul'a dönmeden önce aşkım banyoya bana gerekli olacak tutma yerlerini, duşta oturma ünitesini yaptırmıştı. Evde de banyo yapmaya başlamamla birlikte bu duş teknesinin kullanım zorluğunu fark ettik. Hatta, tam banyodayken geçirdiğim bir epilepsi krizi var ki, başlı başına bir hikaye. Neyse. Mümkün olduğunca evde banyo yapmamaya gayret ediyordum. Şimdi düşünüyorum da, neden o zaman duş teknesini çıkartıp, doğrudan özürlü banyosu haline getirmedik acaba? Aklımıza gelmedi herhalde, başka neden olamaz.

2009 yazında, şimdi nereden aklımıza geldiğini hatırlamıyorum, bunu konuşmaya başlamıştık. Fakat yazımız çok hareketli geçtiği için, biraz da banyoyu daha rahat kullanmaya başladığımdan üstünde çok durmamıştık. Komşuya akan sular bizim için bir fırsattı işte. Gelen ustalara duş teknesini tekrar yerine koymayı istemediğimizi, onun yerine yer karolarıdan 5-7 cm yüksekliğinde bir çerçeve yapmalarını ve duş kabinini bu çerçevenin üstüne yerleştirmelerini söyledik. Adamlar anlamış göründüler. Su tesisatını toparladılar. İki gün test etmek için bekledik. Ertesi gün karoları döşediler. Derzler zaten gri renkliydi, yine öyle yapmalarını istedim. İki güne yakın da öyle bekledik.

Sonra geldiklerinde, bence bir oda inşa etmeye yetecek kadar tuğla ile geldiler. Allah allah, ne yapmayı düşünüyorlardı bu kadar tuğlayla? Çalışmayı tamamladıktan sonra bana seslendiler. Gidip baktığımda ne göreyim, 3-5 tuğlayı yere yan yana koymuşlar, seti böyle yapacağız, diye bana gösteriyorlar. Tuğlaların yüksekliği neredeyse çıkan duş teknesinden daha yüksek. Adamlara neden böyle bir şey istediğimi açıkça anlatmasam neyse de... Tekrar anlattım, tuğlanın iki deliği kadar kısaltacaklardı yüksekliğini. Enini de tuğlanın kendi genişliğinde değil, yarısı kadar inceltmelerini  söyledim. Ona itiraz ettiler; nedenini sorduğumda duş kabinini sabitlemek için bu genişliğe ihtiyaçları olduğunu iddia ettiler. Duş teknesinin enini örnek gösterdiğimde 'aynı şey değil' dediler. Anlayacağınız sonunda pes ettirdiler beni. Tamam, dedim, usta olan onlar, benden daha iyi bilirler herhalde.

Arkası yarın...

1 yorum:

  1. Valla merakla olayin devamini bekliyoruz... Yarin ola hayir ola;-))

    YanıtlaSil