Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

23 Ocak 2010 Cumartesi

Kanyon'da da engelleri aşamadım!

Geçen Cumartesi kar yoktu, yağmur vardı. Hava yine çok soğuktu, ya da ben süper üşüyen bir insan olduğumdan bana öyle geldi, bilemiyorum. Hafta içinde aşkımın kardeşi Avatar filmine bilet almıştı. Araştırmış, Kanyon'daki real 3D özelliğine sahip olan sinemanın görüntü kalitesinin diğerlerine göre daha iyi olduğuna kanaat getirmiş ve bileti de oradan almış.



Malum durumum nedeniyle, sinema salonunun olduğu yere kadar ya asansörle ya da merdivenle çıkabiliyorum; yürüyen merdivenleri kullanamıyorum maalesef, en azından şimdilik. Daha önce asansör var-yok, çalışır-çalışmaz vb sorunlar yaşadığımız için, canım aşkım sarılmış telefona. Önce, Kanyon alışveriş merkezinin yönetimini arayıp sormuş: Avatar'ın gösterildiği salonun olduğu kata kadar asansör var mı, çalışıyor mu? Evet, demişler, var ve çalışıyor. Ama aslan kocam bununla yetinmemiş, bir de Mars Entertainment Group'a bağlı Cinebonus'u arayayım da, onlara da teyit ettireyim demiş. Çevirmiş numarayı, danışmak istiyorsanız falanca numarayı tuşlayın yönergesiyle hareket almış ve makina, bekleyenler arasında 4. kişi olduğunu söyleyince ne yapmış? Telefonu çaaat diye kapatmamış ve beklemiş de beklemiş. Bekleyen derviş sonunda muradına ermiş, karşı tarafın hattı çalmaya başlamış; çalmış da çalmış. Sonra çaaat diye kapanmış. Peygamber sabrı olan aşkım - bana katlanmasından belli :)- tekrar ilk baştan aynı işlemleri yapmış 2. ve 3. kez. Her seferinde Mars Entertainment Group'a bağlı Cinebonus Kanyon'un danışma hattı kocamı danıştırmayınca, teyit etmekten vazgeçmiş; ne de olsa koskoca Kanyon yönetiminden 'Evet, sinema salonlarına kadar çalışan asansörümüz var.' demişlerdi.

Saat 3 seansınaydı biletlerimiz. Önce biraz bir şeyler yedik, sonra asansöre bindik ve sinemanın olduğu kata kadar bir asansörle çıktık. Bizim salon bir üst katta olduğu için ayrı bir asansörle oraya çıkmayı başardık. Film hakkındaki düşüncelerimi buradan okuyabilirsiniz.

Şimdi asıl macera başlıyor. Film saat 6'ydı bitti. Salon boşalsın diye bekledik. Görevli genç bizi çıkış kapısına kadar yürümeyelim diye, salona girdiğimiz kapıdan çıkardı sağolsun. Bir çıktık ki, ortalık mahşer yerine dönmüş, bir kalabalık ki anlatamam. Asansöre kadar aralardan ilerledik. Aletin çağırma düğmesine bastık ve başladık beklemeye. Biraz sonra bir kez daha bastık çağırma düğmesine, baktık ki ışığı yanmıyor, yine de çok takılmadık. Bekle allah bekle, gelmiyor. Bu arada gidenler bilir, sinema katları arasında çalışan yürüyen merdivenlerin tam karşısında yer alıyor asansör. Bizi orada beklerken gören yurdum insanlarından bazıları da katıldı aramıza. Epey bi beklediler bizle beraber. Şöyle söyliyeyim, beklerkenki harcadıkları sürede minimum 5-6 kez yürüyen merdivenle aşağı iner ve tekrar yukarı çıkarlardı! İşte güzel yurdumun embesil insanları! Ya da tembel mi desem? Daha iyisi embesil tembel! Ha diyeceksiniz, niye embesil dedin? Embesiller çünkü o asansörle maksimum 1 kat aşağı inebilecekler, dahası yok! Bir kat için bu kadar bekleyene ya embesil, ya tembel, ya da ikisini birden söylerim ben.

Ayakta uzun süre hareketsiz durunca, yükü taşıyamayan bacaklarım, özellikle dizlerim ağrıdığından grubun kadınları olarak biz oturduk, erkeklerde asansör için etkili ve de yetkilileri bulmaya gittiler. Uzun lafın kısası durum şöyleymiş, biz şans eseri çalışırken yakalamışız asansörü: zira sadece yukarıdaki restoran için çalışıyormuş ve restoran da asansörü devre dışı bırakmış! Tekrar devreye aldırmak için etkili ve de yetkilileri arıyorlarmış, ama bulamıyorlarmış! Ya asansör kapatıldığında gelmiş olsaydık, biletler elimizde ne yapacaktık? Onlar filmi seyrederken, ben çay-kahve mi içecektim kibar kibar? Yoksa Kanyon tarihinde görmediği bir patırdıya mı sahne olacaktı? Kim bilir? Ben bilmem, beyim bilir :)

Fuayede bir-iki basamaklık yükseltiler yapmışlar, belli ki dekoratif olsun diye, sinema salonlarına girebilmek için bu basamakları çıkmanız gerekiyor. O basamakların sağlarına sollarına rampacıkları koymayı akıl etmişler tekerlekli sandalyeler için muhtemelen - bebek arabaları için de düşünmüş olabilirler tabii! - ama tekerlekli sandalyedeki kişi sinema katına nasıl çıkacak, bu asansör sadece restoran için çalışıyorsa!

Aklıma yürüyen merdivenleri durdurmaları ve benim de yürüye yürüye oradan inebileceğim geldi, fakat basamaklar o kadar yüksek ki, mümkünü yok. Geriye yangın çıkışını kullanmak seçeneği kalıyor. Görevli bizi asansörün hemen yanındaki yangın çıkışına yönlendirdi. Başladık inmeye. Bir kat inmiştik ki, adam burasının taaaa otoparka kadar indiğini, alışveriş merkezinin içinde herhangi bir noktaya çıkamayacağımızı keşfetti! İşin traji-komik yanı, asansörü bu kadar bekleyeceğimize merdiven bulur muyuz diye oraya bakmıştık - ben değil tabi, Nurcan bakmıştı :) - ve buranın otoparka indiğini biliyorduk. Görevliye ilk başta söyledik ama, sonuçta o burayı bizden daha iyi bilirdi, değil mi ama? Meğer bu konuda yanılmışız, bilmiyormuş! Gerisin geriye döndük, tam karşıdaki acil çıkışa yöneldik bu kez. Neyse ki orası bizi 2 kat sonra alışveriş merkezinde bir noktaya ulaştırdı! Hadi bana hava hoştu da, olan grubun diğer üyelerine - Demet, Nurcan, Ceyhun ve aşkım - oldu  ;-)

Böylece saat 6'da biten filmden gerçek anlamda çıkmamız bir saati geçti!

Şimdi artık gitmeyeceğim alışveriş merkezleri, Akmerkez ve Cevahir'e, bir de Kanyon eklendi. Bu sadece benim gidip gitmemem meselesi değil tabi ki. Ben gitmiyorum diye buralar ne batar, ne de ben gidiyorum diye arş-ı alaya erişirler, biliyorum. Mesele, 21. yüzyılda Orta Doğu'nun lideri, dünyada da lider ülkeler arasında sayılan bir ülkenin (!) toplumunun zavallılığı meselesidir. Görmemişliğinin, hazmedememişliğinin, muasır medeniyetler seviyesine çıkamamışlığının meselesidir. Jerde Partnership ve Arup gibi yabancı firmaların ortaklığıyla Tabanlıoğlu Mimarlık'ın projesi olan Kanyon'da sinema annex'ine çıkan bir asansör düşünülmüştür. Ama ön göremedikleri şey, işletmecinin o asansörü sadece restorana hizmet verecek şekilde kullanılması göz yummasıdır, hatta belki söz vermesidir. Ülkemizde, yukarıda saydıklarım nedeniyle peşkeş çekme kültürünün son derece yaygın olduğunu, Tabanlıoğlu'nun aklında tutması ve bir değil, iki belki de üç asansör, ya da bir asansör ve bir merdiven, ya da her neyse - mimar olanlar başka alternatifler geliştirebilirler - tasarlaması gerekirdi. Jerde ve Arup nereden bilecekler, Türkiye'de altı üstü bir asansörün bile peşkeş çekilebileceğini!

Ağır mı oldu? Hiç sanmıyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder