Olaya kaldığım yerden devam ediyorum.
'İyiyi, iyiyim.' derken aslında çok da iyi değilmişim. Acayip sarsılmışım ve yorulmuşum. Kollarım, bacaklarım çok ağrıyordu. Eve geldiğimizde gecenin 12'sini geçiyordu. Aç mıydım? Aslında olmam gerekirdi, öğleden sonra yediklerimle duruyordum. Ama ne benim, ne de aşkımın yiyecek halimiz yoktu. Üstümüzü değişip, hemen yattık.
Salı sabahı annemlerin zili çaldırdıklarını hiç duymamışım. Uyumamışım, ölmüşüm adeta. Çişim geldiği için uyandım, yoksa uyurdum daha. Hazır uyanmışken günüme devam edeyim dedim. Annem, ablam ve Melis'le kahvaltı yaptık. Işıl'ın tele-konferans toplantıları günüymüş, gitti salona yerleşti. Melis kitap okudu, bilgisayarda oyun oynadı. Ben de Melis'in İngilizce ödevlerine yardım ettim, gazete okudum. Annem yine yemek yapmakla uğraştı. Derken gün bitti.
Şöyle bir olay da oldu: Celal'imin telefonunda Işıl'ı çağırmasından sonra Melis'ciğim bana yardıma gelmek istemiş. Bütün gece ağlamış, anneannesine bir şey olursa çok üzüleceği, annesine babasına bir şey olursa yanlız kalacağından korktuğu için... Benim için... Küçücük kafasında kim bilir daha başka neler kurdu? Düşünüyorum da, o anaokuluna giderken ben sağlamdım; gerek arabayla, gerekse taksiyle kaç kez okula ben götürmüşümdür ve almışımdır. Kendisini bileceği, hatırlayacağı yaşlarından itibaren sürekli tedavilere gidip gelen, doğru düzgün yürümeyi bile beceremeyen bir teyze... Aman ya! Asıl söyleyeceğimi unuttum: Öğlene kadar belki uzanırım diye pijamamı çıkarmamıştım, süklüm püklüm dolaşıyordum evin içinde. Bir ara, 'Sen üstünü değişmeyecek misin?' diye sordu. Biraz isteksiz gidip ev elbisemi giydim. Anneme bunu anlatınca neden öyle söylediği belli oldu: o gece anneme demiş ki: "Benim tanıdığım Dilek, yarın ayağa kalkar!". Bakar mısınız 9 yaşındaki yeğenim beni nasıl görüyor? Tabi ben pijamalarla kalınca, önce hafiften bir hayal kırıklığı ve ardından biraz manipülasyon. Eve döndüklerinde anneme: 'Bak, nasıl tanımışım Dilek'i?' diye övünmesi. Ne diyeyim, bilemiyorum...
Hastane faturasını Akmerkez ödesin diye düşündüğümüz için, aşkım Akmerkez'e uğramış. Rakam çok büyük bir şey değil ama, prensipte böyle olmalı. Bu arada Amerikan'daki doktor muayene ücreti almamış bizden, ilaçları ve tetkikleri faturalandırmış. Acil serviste muayene ücreti, bir profesör doktorun muayene ücretiyle aynı. Boşuna demiyorum ben 'en sevgili hastalarıyım' diye :) 'Yüksek rütbeli' dediğim adam meğer vardiya müdürü imiş. Aşkım faturanın ödenmesi işini de onunla görüşmüş, o da bir üstüne telefonla danışmış; hiç tereddütsüz kabul etmişler ödemeyi - bu da artı puandır. Yanlız çalışma saatleri arasında Halkla İlişkiler bölümü bakıyormuş bu işlere, o yüzden bugün halloldu fatura işimiz. Zaten geceki ambulansın parasını da onlar ödemişler.
Şunu da belirtmekte fayda görüyorum: Akmerkez uzun zamandır tadilatta. Otopark katına çalışan bu iki asansör de tadilat kapsamında yenilenecekmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder