Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

16 Eylül 2010 Perşembe

Köşe yazarlarından birine kendimce sorular

Bence, asıl bu yazı hiç olmamış, yakışmamış, hanım kızım. Kendisini 'utangaç' olarak tarif ettiği ve yaşça benden küçük olduğu için, kendisine hanım kızım diye hitap etmeyi uygun buldum. Televizyon programı da yapan bir köşe yazarının kaleminden çıkınca bu mantık, daha bir 'vah güzel ülkem vah' dedirtiyor, ne yapayım.

Konu, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası töreninde civanım delikanlının, A. Gül'ün yuhalanması, protesto edilmesi. Efendim, bu hanım kızımız yazısında bu protestoyu uygun bulmadığını 'Olmadı, yakışmadı!' şeklinde ifade etmiş.

- Sayın başbakan, sizi bi protesto edicez de, müsait misiniz aceba? 

mı diyeceklerdi, anlamadım ki...



Neden yakışmadığını ise 'onca dünya medyası hazır nazır kenarda dururken, ne yeri ne de zamanıydı' diye açıklıyor. Peki hanım kızım, bu bakış açısı oldu mu, yakıştı mı? Hem gazeteci olacaksınız, hem de protesto etmek için keşke randevu isteselerdi tadında bir çıkış yapacaksınız.  Halbuki gazeteci dediğin, biz sade insanlardan daha iyi bilir ki, protesto ses getirmek, dikkat çekmek için yapılır; hal hatır sormak için değil :))

'Ben hiç anlamam bu tarz protestoları' demişsin ya; ah be hanım kızım, n'aptın şimdi? Madem anlamazsın, ne diye konuşursun-yazarsın? Desteğini esirgemediğin hükümetin Çevre Bakanı,

''Herkes bilmediği bir konuya burnunu sokarsa çok yanlış olur.'' 

demedi mi iki gün önce? Hem destekle, hem de sözlerini dinleme... Oldu mu hiç, yakıştı mı hanım kızım?

Bir de, 'tam da özür dilemişken, yapılır mı bu ya?' kıvamlı soru, bilene-bilmeyene empati yaptırtmak gayretkeşliği oldu mu, yakıştı mı? Sekiz yıllık akepe dönemini Mars'ta scuba diving yaparak geçirenler, hanım kızımızın yazısını okuyunca sanır ki, tüm olay muhalefet liderinin anlattığı fıkraya civanım delikanlının gülmemesi derecesinde yüzeyseldir... 

'...yapabileceği en kucaklayıcı konuşmayı yapmış...' sözlerinden anlıyorum ki hanım kızım, civanım delikanlının bahsettiğin konuşması sana hayli hayli yeterli gelmiş; ne de olsa, seni, toplumun yarısının gözünde 'darbeci', 'PKK'yla birlikte' diye etiketlememişti üç gün önce.

Ve sana göre 'özür' olan konuşmasında civanım delikanlı,

''...Maksadı aşan, yanlış anlaşılan ifadelerden kaçındım...''

diyor ya, anladığım kadarıyla, 'darbeci' ve 'terörist' yakıştırmaları sana 'maksadı aşmayan' ve 'yanlış anlaşılması imkansız' cinsten gelmiş; kısacası, sen bu sıfatları 'hayır'cılara reva görmüşsün. Canın sağolsun, diyemeyeceğim hanım kızım, kusura bakma.

Peki herşey bir yana, elinde hiçbir kanıt olmadan şehit aileleri de dahil olmak üzere, milyonlarca vatandaşını teröristlerle aynı kefeye koymak, bir ülkenin başbakana yakıştı mı? O yüzden, 'şaka yaptım, valla şaka' modundaki konuşmasını kabul etmek, herkes için bu kadar ucuz ve kolay olmaz dediğimde, empatinin az birazını da darbeci ve teröristlerle beraber diye etiketlenen vatandaşlar için yapıver, e mi hanım kızım? 

Sana göre en kucaklayıcı konuşmasındaki

''...Artık geçmişe takılıp kalmadan ileri bakalım...'' 

sözlerini, yarın politik açmaza düştüğünde yine 'milli şef Hitler gibiydi', 'camiler ahırdı, ahır', 'Dersim'i kim bombaladı?' gibi konulara sardırdığında, kendisine hatırlatma görevini üstlenmek ister misin?

Bu kadarı, 'ben bunları yazıyorum ama, ucu nereye gider acaba?' diye düşünmeye başlamana yardımcı olur herhalde.  




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder