Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

3 Aralık 2009 Perşembe

Ebe - Sobe - Bir İki Üç

Takip ediyorsunuzdur herhalde, memlekette, her konuda olduğu gibi, bir 'ilaç' krizi yaşanıyor. 

Özetleyeyim, Sağlık Bakanlığı, sağlık harcalamalarında ilaç giderleri kaleminin öngördüklerinin çok üstüne çıktığını fark etmiş. İlaç sektörüne demiş ki, benim hasta olan vatandaşıma yapacağım ilaç desteği bu yıl için toplam falanca liradır. İlaçcılar da, bu rakamın üstüne çıkarsa, meblağın %60'ını biz, %40'ını da devlet, yani siz karşılasın, nasıl fikir, demişler. Sağlık Bakanlığı, yok demiş, biz %20'sini karşılayalım vs vs vs. Sonuçta anlaşamamışlar. Yabancı ilaç bulmakta büyük sıkıntı yaşayacağımız günler yakındır. Ama, ben başka bir şeye takıldım.

Eczacılar da bu krize müdahil olmuşlar. Ee, ne de olsa ilacı manavdan almıyoruz, değil mi? Diyorlarmış ki, ilaç fiyatlarının düşmesine kesinlikle karşı değiliz de, uygulama aylık net gelir bakımından küçük eczanelerin kapanmasına yol açar; burada yaklaşık 12 bin eczaneden bahsediliyor. Sağlık Bakanlığı da, yok canım o kadar eczane kapanmaz, diye bir yanıt vermiş eczacılara. Buraya kadar her şey fazla normal, değil mi? Ben bu noktadan itibaren koptum zaten. 

SGK'nın yanıtı şöyle devam ediyor: 
"Son iki yılda ilaç pazarı %40 büyüdü. Büyük şehirdeki eczaneler daha çok etkilenecek. Kapanma ihtimali olan eczane sayısı ise sadece dokuzdur."    
Aman canım kadeşim, hangi DOKUZ eczaneyse kapanma ihtimali olan, söyleyiver de hemen kapatıversinler bi koşu!

Eczanelerle ilgili bir yanlış uygulamayı da yeri gelmişken  yazayım.


'Parasız' denilen sağlık muayeneleri artık ücretlendirildi. Diyelim ki bir vatandaş gidip sağlık ocağında, devlet hastanesinde, eğitim hastanesinde, üniversite hastanesinde ve özel hastanede muayene olduğu zaman, devlet memuruysa muayene ücretinin bir kısmı maaşından kesilecek, kalanı da ilaçlarını almaya gittiği eczane tarafında ilaç parasıyla birlikte tahsil edilecek. Yok eğer devlet memuru değilse, muayene ücretinin bir kısmını hastaneye ödeyecek, kalan kısmı eczaneye gittiğinde ilaç faturasına ilave edilerek tahsil edilecek.


Bu durumda şöyle bir manzara ortaya çıkıyor: eczacı vermediği bir hizmetin - vatandaşı eczacı muayene etmemişti hatırlarsanız - parasını tahsil ediyor. SGK'da geliyor, eczaneden bu parayı tahsil ediyor. Muayene ücreti diyelim 10 lira olsun, ilaçlarınız da, olamaz ama hadi neyse, 10 lira olsun, eczacı sizden 20 lira alıyor. Üç güne kalmadan SGK gelip eczacıya, aslında hastaneye ödemeniz gereken 10 lirayı 'çık mangırları' diyerek alıyor. Böylece eczacıda hakkı olan 10 lira kalıyor. Bilinçli vatandaş fiş alırsa, zavallı eczacı hakkıyla aldığı 10 liranın değil, aslında kasasında hiç olmayan 20 liranın vergisini ödüyor. Nasıl ama?


Daha bitmediii! Diyelim vatandaş bu sefer doktorun yazdığı ilaçları almak istemedi, eczaneye gitmedi. Eli mahkum bir gün gidecek. İşte o gittiği gün ebeleniyor. Sistemde taa ne zaman hangi hastaneye gittiği, ilaçlarını almadığı gözüküyor. Geçen sefer(ler)den kalan, hani eczanenin tahsil etmesi gereken muayene ücret(ler)i vardı ya, eczane onu da bu muayene ve ilaç faturasına ilave ediyor.

Ve SGK bağırıyor "SOBEEEEE!"




4 yorum:

  1. diyelim vatandaşın biri geçen sene hastanede muayene oldu ve yakın zamanda da öldüğünü düşünelim. o zaman vatandaş devlete borçlu olarak mı ölmüş oluyor. o zaman ölen kişi öbür dünyada nasıl hesap verecek? bu ne saçma bi devlet mantalitesidir.

    YanıtlaSil
  2. Yurt disinda yasayan bir kisi olarak aslinda olaya Fransiz kaliyorum ( zaten Fransa'ya cok yakin oturuyoruz ;-)) ) Sayende konuyu anlamaya calisiyorum.

    Okudugum kadari ile tam bir arapsaci. Bu sistemi bulmak icin saniyorum ki epey müzakereler edilmis, konu tartisilmistir.

    Kimi zaman Ankara'da kirmizi koltuklarda oturanlarin zaman zaman kendi iclerinde de isyanlari olsada saniyorum bu isyanlar maalesef " Peki Sayin Baskanim " 'a carpiyor olmali.

    YanıtlaSil
  3. Evet Ümit; dua edelim de, ölen vatandaşın ailesine haciz memurlarını göndermesin. Tam 'selam verdim, borçlu çıktım' hikayesi :))

    YanıtlaSil
  4. Yavuz abi, Ankara'dakiler kırmızı değil, turuncu renk ceylan derisi koltuklarda oturarak 'Peki sayın başkanım' diyorlar; aman bi yanlışlık olmasın ;-))

    YanıtlaSil