Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Hayatımın anneleri

Cumartesi günü kardeşim aradı; Almanya'da bilimsel araştırma enstitüsünde çalışıyor. Daha sonra detaylı anlatırım ama şu bilgilerle yetinin şimdilik: ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği bölümünü onur öğrencisi olarak bitirdi, yüksek lisansını yaptı. ABD ve Avrupa'nın çeşitli üniversitelerinden burs kazandı. Tercihini ABD'nin Brown üniversitesinden yana kullandı; 2 master ve 1 doktora yaptı. Konularından biri yapay zeka idi.

Niyeti Pazar günü İstanbul'a gelip anneme sürpriz yapmakmış; nereye gidecekseniz ben de uçaktan inince oraya geleyim, dedi. Annem 9 yıl önce damağından milyonda bir görülen bir tümör aldırmıştı ve radyoterapi tedavisi uygulanmıştı - başka zaman detaylı anlatırım. Radyoterapi çene kemiklerinde, dişlerinde ve diş etlerinde çok hasar bıraktı; zaman zaman ağzında apsemsi bir şeyler oluşuyor, şişiyor bütün ağzının içi, çok ızdırap veriyor ve doğru düzgün yiyemiyor. Bu zaman zamanlardan birisi de bu Pazar'a denk geldi. Anneler günü vesilesiyle ablamla bir program yapmaya çalıştık. Ben telefonda ablamın başının etini sürekli orası mı olsun burası mı olsun diye yerken, ablam da aynı gece için eski eniştem, yeğenim ve kendisi için yemek organizasyonu yapmaya çalışıyordu. Bilmiyorum kaçıncı telefondaydı ablam 'Ben bu akşam için yer bakıyorum şimdi, yarın için sonra bakarız' deyince, 'boş ver sen şimdi bu akşamı, yarın sabahı halledelim önce!' demişim! Ablam, tabi ki, bunu beyin rektifiyelerimden birine bağlamış, sonradan öğreniyorum. O arada annem telefonla olaya dahil oldu; Pazar günü evde toplanalım önerisini getirdi. Ablamla ben, ama olmaz ki derken, annem olur olur, zaten bir şey yiyemiyorum dedi de program son şeklini aldı.

Pazar sabahı 11'e geliyordu aşkımla anneme vardığımızda. 10 civarıydı ablam aradı 'Anneler günü 3 pare top atışyla başladı, nerdesiniz?' diye sordu, ama konuşmasından anladık ki sürpriz konuk henüz yok ortada. Vardığımızda bir baktık ki Almanyalı da gelmiş. Ben olsam arar, 'ben Almanya'dan geldim, siz Etiler'den gelemediniz' diye fırçalardım; ne de olsa ortanca olmanın verdiği bir şımarıklık. Üstüne yarısı tümör olan bir beyin durumu da eklenince, oh ne ala :))

Bedenimi kahvaltı sofrasında bırakıp, benliğimi, ruhumu avizeye sardım. Bir sevinç yumağı, sevgi seli. Aradan geçen zamanda kimin neler yaptığı ve hala yapamadıklarının çoğu kez dramatize edilmiş sürümleri. Birbiriyle gurur duymalarla beraber nemlenen gözlerde, sessiz ama çok şey anlatan bakışlar. Görünmez ama kopması imkansız bir bağ. İnsan daha başka ne isteyebilir ki?

Her yeni buluşmanın klasiği haline gelen, rektifiye 1 ve 2 için ayrı ayrı, yoğun bakım, hastane, GATA, Ornöram anılarını konuşurken bir kez daha Tanrı'ma teşekkür ettim. Böylesi bir ailenin kızı, kardeşi, ablası ve teyzesi olduğum için.

Anneme teşekkür ettim; beni 'o' doğurmasaydı, yukarıda tüm saydıklarım ve daha fazlası olamazdım. Ablama teşekkür ettim, bana çok akıllı, çok güzel, çok şefkatli, sevgi dolu, kısacası her teyzenin sahip olmak isteyeceği bir yeğen verdiği için.

Aşkımın annesine teşekkür ettim; aşkımı, kocamı, en iyi arkadaşımı, ruh ikizimi ve ruhumun ilacını doğurduğu için.

6 yorum:

  1. ne güzel anlatmışsın dilekçim... parmağına sağlık:)

    YanıtlaSil
  2. Okuduğunuz için sizin de gözlerinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  3. gözlerim doldu çok güzel anlatmışsınız duygularınızı tşkler umarım kitaplaşır okurla buluşur:)))

    YanıtlaSil
  4. Çiçeği burnunda bir 'anlatıcı' olarak verdiğiniz desteğe çok teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  5. Gözlerimiz yeni yazilarinizi ariyor...Iyisiniz insallah ?
    Saglicakla kalin.

    YanıtlaSil
  6. Çok sağolun, bel ağrısı çekiyorum iki gündür, fizik tedavide biraz fazla zorladım galiba. Gün geçtikçe daha da iyi olacağım inşallah.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil