Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

14 Mayıs 2009 Perşembe

Dalga geçiyor galiba

Cumartesi için yazmayı düşündüğüm 'hafif' yazımın konusunun bir kısmını, Çarşamba günkü Radikal'de sürekli okuduğum Hakkı Devrim'in 'Dil Yaresi' köşesinde görünce, ne yalan söyliyeyim, 'atlatma haber'le karşı karşıya kaldığımı düşündüm :)

Şöyle başlıyordu yazım: ''İstisnalar hariç, köşeleri olan gazetecilerin Türkçe'mizin düzgün kullanımına dair laf ettiğini hatırlamam. Dilimizi çok hoyratça kullanarak yazarlar yazılarını. Bazen, tümceyi anlamak için iki kez okumak da yetmez.

Epey oldu, Radikal'in görece yeni yazarlarından Akif Beki'nin bir yazısında gözüme takıldı. Gözüme takıldı diyorum çünkü ilk bir kaç yazısının tamamını okuduğumda, sürekli aynı anlama gelen soru ya da kelimeler dizilimini kullandığını görünce sadece göz gezdirmeye karar vermiştim. Kaldı ki yazım tarzını beğenmemiştim.

'Sultan'ın aşk mektupları' başlığındaki yazısında özetle kendi dilimize yabancı kaldığımızdan bahsediyordu. Öncelikle tümcelerinden bazılarını örnek olarak sıralayacağım, noktalama işaretlerinin özellikle de virgüllerin yerini incelemek açısından. Başlıyorum, hazır mısınız?''

Sonrası tahmin edeceğiniz gibi bazı örneklerle devam ediyordu ki artık yazmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Hakkı Devrim bir okurundan gelen mektupla konuya değinmiş, Akif Beki de bugün yanıtlamış.

Yazımın ikinci ve daha heyecanlı bölümüne geçelim. Yine aynı yazısından, onun yazdığı gibi bir alıntı:
'Ingilizce'den Shakespeare okumaya mani değil de dilimiz...
Çağdaşı Osmanlı sultanıyla dil bariyerleri var, aramızda.''

Ne kadar sevindim anlatamam. Demek ben kendi derdimdeyken, beyin rektifiyesi 2 nedeniyle kendi ana dilimde söyleneni anlamayı ve yanıtlamayı, kısacası Türkçe konuşmayı hatırlamaya çalışken, yürümeyi ilk bebeklik adımlarını da katarsak üçüncü kez öğrenmeye çalışırken, ülkemde İngilizce seviyesi Shakespeare okuma düzeyine çıkmış! 'Okumak' fiilinden anladığı sadece yazıları doğru düzgün telaffuz etmek bile olsa 'keşke' diyeceğim! Hele bir de 'okumak'a, yazarın söyleyişinden yola çıkarak, 'okuduğunu anlama'yı da katarsak, hiç mümkün değil. Aslında yine 'keşke' diyeceğim. Keşke, artık evrenselliği tartışmasız kabul görmüş bir dilin kullanımı bu seyiyeye gelmiş olsa ülkemde. Yani herhangi bir İngilizin bile 'okumak' için özel bir 'Shakespeare Dictionary' kullanması gerekirken, Türkler buna gerek duymasa. Mutlaka biliyorsunuzdur, Shakespeare bazen kendine özgü bir dil kullanmıştır; yani gerçekte farklı anlamlardaki 'Elizabethan era' kelimelerine başka anlamlar yüklemiştir. Ve anlatımlarının çoğu bugünün İngilizcesinde kullanılmamaktadır.

'Okumuşlarımız bile zorlanıyorsa Osmanlıca terkipleri anlamakta...
Varın düşünün siz, ahalinin halini!' diyor. Neresinden neyi nasıl anlayacağınızı size bırakıyorum. Olduğu gibi anlamak ya da anlamak istediğiniz gibi anlamak. İşte bu, pek bir Şekspirane oldu!

3 yorum:

  1. Maalesef ülkemizdeki bir cok köse yazarlarinin kullandigi uslûb ve dilbilgisi malum. Ortaokul siralarinda ögretilen dilbilgisi derslerinde kelebek kovalayacagimiza biraz özveri ile dersi dinlersek ileride kuracagimiz kelimelerde ve yazismalardaki kurallarda utanmayiz. Sadece yazarlarimiz degil, ses sanatcilarininda kendi yarattiklari yeni bulus kelimeler ile saniyorumki onlarda bu katliama ellerinden geldigince geregini yapiyorlar.

    Her gelen günün size daha cok sagliklar getirmesi dilegi ile esen kalin. Esim ve ben Yeni yemek tariflerinizi bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. 'Şekspir', 'Vaşington', 'Nivyork' eskiden hep böyle yazılırlamış sonra ne olduysa onlar gibi yazar olmuşuz hatta artık c ile başlayan bütün kelimeler k ile okunuyor gayr-i ihtiyari (evet biliyorum öz türkçe değil ama söylemesi güzel :)).
    Nev..

    YanıtlaSil