Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

3 Haziran 2011 Cuma

Hopa'da olanlar Türkiye'nin geleceğidir!

Biraz uzun bir yazı oldu ama, oku; 
ya okuduğun için pişman olmazsın, 
ya da pişman olursun ama başka nedenlerle!

Olaylar


Civanım delikanlının Hopa mitingi henüz başlamamışken...

  • çevreye sahip çıkan, 
  • HES'lere karşı çaylarımızı, derelerimizi, 
  • doğamızı yok olmaktan korumaya çalışan 
bir grup insan protesto pankartları açar. Civanım delikanlı o grubu 'şehir eşkiyaları' diyerek 'istenmediklerini' anlatmaya çalışır.


Bunu anlamayan grubu, güvenlik kuvvetlerine ait üç helikopter alçak uçuş yaparak taciz eder. Ardından güya 'varlık sebebi' vatandaşın canını ve malını korumak olan polis
  • panzerlerle tazyikli su, 
  • ardında da biber gazı 
sıkarak müdahale eder.


Görünen o ki, polis civanım delikanlının sinirlenmesini, üzülmesini hiç mi hiç istemez. O nedenle, demokrasinin olmazsa olmazlarından olan protesto pankartlarını, protestocuları, civanım delikanlı görmeden önce ortandan kaldırmak ister. Basar tazyikli suyu-gaz bombasını-tekmeyi, yedirir copu-yumruğu, takar kelepçeyi, alır göz altına vs vs vs. Bu 'orantılı' taraflı  güç kullanımının bir nedeninin, kendisini vatani görevini yapmaktan kurtaran yasayı çıkarması olduğunu kabul edemem, lütfen ısrar etme!


Hopa da da uygulanan aynen bu olur. Bilanço, 2si polis 20 yaralı, 1 ölü.


İnsanlar


Yaralı polislerden biri için iki iddia var: birincisi, atılan taşın isabet etmesi sonucu kapısı açık otobüsten düştüğü yönünde. İkincisi, atılan taşlardan bir an önce uzaklaşmak isteyen otobüsün hızlanması sonucu dengesini yitirerek kapısı açık otobüsten düştüğü yönünde. Acil şifalar dilemekten başka bir şey gelmiyor elden. Bu arada taş atmayı doğru bulmadığım gibi, sulu-biber gazlı-coplu-tekme-tokatlı polis gücünü de doğru bulmuyorum.


Ölen kişiye gelince...


Emekli öğretmen Mehmet Lokumcu, okurlarımdan Sessiz ve Sonsuz'un dediği gibi yolun açık olsun; yattığın yer de cennet.


Civanım delikanlı, hiç bir iyi niyetli duygu belirtisi göstermeden, ölen Mehmet Lokumcu için şöyle diyebiliyor:
''Bir tanesi de kalp krizi geçirerek şu anda kimliğini bilmiyorum, üzerinde de fazla durmak istemiyorum. Kalp krizi neticesi öldüğü söyleniyor.''

www.hurriyet.com.tr
Halbuki içinde rahmetlinin de bulunduğu görüntülere göre Lokumcu protestocuları sakinleştirmeye çalışıp, elindeki limonla gazdan etkilenenlere yardım ederken polisle karşı karşıya kaldı ve yedi copu. 


'Yeter beni bunalttınız.' sözleri de duyulan Metin Lokumcu polisin önüne geçip ellerini arkasından bağlayarak


''Hadi al, kurtar memleketi.'' 
diyor. Sonrası malum.


'Ben herkesin Başbakanıyım' iddiasında olan bir başbakan düşünün ki, kendisini alkışlarla çiçeklerle karşılamayan Türk vatandaşlarının, öldükleri halde bile 'üzeride durmak' istemiyor! Ama T.C. vatandaşlığına sahip terörist için 'Sayın' diyebiliyor! Bu söylem, şehit mehmetçiklerden sonra Metin Lokumcu'nun şahsiyetinde her Türk vatandaşının 'Kelle' olduğunun resmidir... Allahım sen aklımı koru!


Egemen Bağış, üstün müslüman ödüllü civanım delikanlının, 'dünya lideri ve vicdanların sesi' haline geldiğini iddia ederek diyor ki:


''Öyle bir vicdan ki Gazze'deki çocuklara mermiler yağdığı zaman 'one minute' demekten hiç çekinmiyor. Ama İsrail'de ortaya çıkan yangından günahsız insanlar ölünce, eleştirdiği ülkeye herkesten önce uçaklarını gönderip 'o yangını söndürelim, bu insanlık görevidir' diyor.''


Yahu arkadaş, İsrail'deki yangında ölen insan günahsız da, kendi vatandaşı ve üstelik din kardeşi olan Metin Lokumcu sadece onu protesto etti diye mi 'günahkar', ki Allah'tan rahmet dilemesini bile esirgiyor, anlamadım ki! Ey inançlı insanlar neredesiniz?! 


Pekii, civanım delikanlının büyük hayranı olan sen. Farz edelim ki, günlerden bir gün kendini asla olmak istemediğin 'yanlış' bir yerde buldun: polisle 'eşkiyaların' ortasında kaldın. Cop, biber gazı ve darbeler arasında polise derdini nasıl anlatacaksın? Hatırlamazsın ama, bir TEKEL işcisi vardı, oğlunun adını Tayyip koymuştu sevgisinden. Yanlışlıkla hakkını aramak gafletinde bulunmuştu da Ankara'da, kış günü polisin müdahalesiyle kendini havuzda buluvermiş, donmak üzereyken isyan ediyordu: 


''Siz benim oğlumun adını biliyor musunuz? Bu hükümet benim oyumla iktidarda!'' 


Diyelim ki, o kargaşada Hakk'ın rahmetine kavuşuverdin. O çok alkışladığı, sevdiğin üstün müslüman civanım delikanlı tarafında 'üzerinde durmak istemediği' 'tiksinç bir şey' ilan edilivereceksin demektir! Sadece 'çizginin yanlış tarafında' kaldığın için yani... Çizginin taraflarını mı soruyorsun? ''Ya sev, ya terk et.'', ''Bitaraf olan bertaraf olur.'' diyeyim sen anla.


Sonuçlar


Hopa, Türkiye'nin geleceğidir! 


Hopa'da olan bitenler Türkiye'nin her yerinde olacaktır!


Bir de, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 34. maddesini hatırlayalım ki, durumun ne kadar vahim olduğu herkesin beynine bir kez daha kazınsın
“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
Dikkat, sadece akepeliler, türbanlılar, cemaatçiler, terörisler demiyor, 'HERKES' diyor. Ha, seçimden sonra başlayacakları yeni anayasa çalışmalarında bunu düzeltebilirler, tıpkı ilk üç maddeye yapacakları gibi...


Gösteri ve yürüyüş yapma hakkının 'temel bir insan hakkı' olduğunu da ayrıca hatırlatarak 'bazı' gazetelerin - buna HaberTürk de dahil - 'izinsiz gösteri yapan grup' gibi cahilce ve taraflı ifadeler kullanmalarını kınamak gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder