Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

16 Kasım 2009 Pazartesi

Şapkayı alıp kaçmak ya da kaçmamak, işte bütün mesele bu

"Fötr şapkalarını alıp kaçanları çok gördük." dedi R.T.E. "Bundan önce olduğu gibi de kalkıp, bırakıp gitmem. Gereği neyse onu yaparım."

Bir nevi eski Türk filmi repliği: 'Gereği düşünüldü. Yaz kızım mübaşir..'. Gereği neyse onu yaptı, yapmaya devam ediyor da zaten.

Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla sabitlenince, bir gece yarısı operasyonuyla askeri darbe tehdidini de bertaraf etti. Akepe parti örgütü devlet mekanizmasına en ince noktası-virgülüne kadar entegre edildi. Cumhurbaşkanlığı dahil, tüm organlarda mutlak hakimiyet sağlandı, sağlanacak.

Hukuk devletinin olmazsa olmazı yargı bağımsızlığı  ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri, HSYK'da Adalet Bakanı ve müsteşarının doğal üye olarak bulunması ve Kurul üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi sayesinde delik deşik edildi.

Bir yandan, Doğan grubuna kesilen vergi cezası davasında Maliye Bakanlığının 'reddi hakim' talebiyle 'devlet olarak hakimlerime güvenmiyorum' demesi; diğer yandan, K. Irak'tan gelen PKK'lılar için 'teröristlerin ayağına mahkeme gönderilmesi' olarak görülen uygulamada teröristleri serbest bırakan hakimler. Kısaca 'benden taraf olanlar' ve 'benden taraf olmayanlar' şeklindeki paranoya. Hukuk siyasallaştırıldı, normalde siyaset hukuksallaştırılacağına.

Doğrudan Başbakan'a bağlı olan TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı), yetkili mahkeme tarafından verilen arama kararına, 'gizli' diyerek istenen kayıtları vermeyebiliyor. Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararına rağmen, Uşak Eşme'deki altın madeni Çevre Bakanlığının talimatıyla faaliyetlerine devam edebiliyor. Düşünün ki, yetkili mahkemelerin kararlarına uymaya gerek görmeyen kurumlarımız, bakanlıklarımız var artık...


10 Kasım'da, Atatürk'le ilgili açılan pankartlar için Meclis Başkanına "Attırsana o pankartları. Meclis böyle mi yönetilir?" dedi. Meclis Başkanı da "Gereğini yapacağım." diyerek, demokrasi söylemlerinin aksine, ne kadar diktatoryal bir şekilde yönetildiğimizi kanıtladı.

Arada kazara protesto eden olursa, karikatür çizmeye kalkanlar olursa, muhalif yazılar-kitaplar yayımlanırsa vay hallerine. Keyifli bir günündeyse, en hafifinden azar işittikleriye kalırlar, yalancılıkla, spekülatör olmakla, provokasyon yapmakla suçlanırlar, rezil olurlar, bir daha toplum içine çıkamazlar. Aynı mekanda bulunuyorlarsa yukarıdakilere ek olarak, derhal tekme-tokat, apar-topar, ağızları kapatılarak ya da ense köklerinden kedi yavrusu gibi kavranıp uzaklaştırılırlar. Diğer hallerde kamu görevlisine hakaretten, devlet büyüğüne hakaretten, kişilik haklarına saldırı ve benzeri nedenlerden bir hapis cezası veya tazminat davasıyla karşı karşıya kalırlar ki, Allah düşmanımın başına vermesin.  

Willam L. Shirer 'Nazi İmparatorluğu' isimli üç ciltlik eserinde, Hitler'in Weimar Cumhuriyeti'ni bunlara benzer parlamento darbesiyle yıkarak aslında diktatörlük olan Demokratik Cumhuriyet'i nasıl kurduğunu anlatıyor. Benzetmek gibi olmasın ama...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder