Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

31 Ekim 2009 Cumartesi

Ağlamak, Sezen Aksu'nun şarkısındaki gibi güzel değildir!

Geçen hafta Pazar günkü yazımdan sonra elim gitmedi devamını yazmaya. Ne ve nasıl yazacağımı düşünürken, yazarken, kontrol için okurken, gramer ve harf hatalarını düzeltirken, düzeltilmiş metni tekrar okurken salya sümük ağladım. Gözlerim patlamış kırmızı domates oldu. İçim dışıma çıktı ağlamaktan. Aşkım isyan etti, bırak yazma artık, diye. 'Ona ağlamıyorum' dedim.

'Ona' ağlamıyorsam neye ağlıyordum? Evet, olayları yeniden hatırlamak, o günleri tekrar yaşamak ağlatmıştı beni. Tam bir giriş, gelişme, sonuç. Ağlama eylemimin giriş ve gelişme kısımları beyin rektifiyeme neden olanlar, o sırada yaşadığım olaylar ve en nihayetinde ameliyat için olabilirdi. Fakat, sonuç kısmından çok emin değilim. Demek istediğim, sadece bunlara mı ağlıyordum, emin değilim.

Bu yaşadığım duygu patlaması, beni o kadar değişik yerlere götürmüştü ki... Mesoş'a; üniversite sınavlarına hazırlanırken kursa gitmeyişime; annemin itirazlarını dinlemeyerek, iki kez üst üste perma yaptırıp saçlarımı yakmama; ilkokul 5. sınıfta yeni okulumdaki öğretmenin avucuma cetvelle hıncını alırcasına vurmasına; ameliyattan çok önce, çok rahat olan ama lime lime olmuş, attığım ayakkabıma; on yıllarca önce İtalyanca dil kursunu, sırf rahatıma düşkünlükten bıraktığıma; üniversiteden bir arkadaşımın Avusturalya'da ayarladığı staja gitmeyişime; Cuma günü evimizi temizleyen kadına pilav yaptırmadığıma... Ve kendime... Bir boka yaramayan bir insan olduğuma... Hayatımda elle tutulur, gözle görülür hiç bir başarım olmadığına... Kimseye bir faydam dokunmadığına...

4 yorum:

  1. aaaa olmadı bu amaa..bence siz takdiri hakeden,yaşamın anlamını kavramış birisiniz..
    bu yazınızı kesinlikle kendinize haksızlık olarak nitelendiriyorum..

    sizin pozitif enerjinizi burdan hissediyorum,
    kendinizi üzecek şeylerden kaçının lütfen..

    öğretmenin cetvelle evdekini stresini atarcasına vurmalarını bende anımsadım..şimdi bile hınçlandım..cadı kadın nasıl vuruyordu acımasızca!:))
    siz 5. sınıfta başlamışsınız bizimki 1 den itibaren okuttu bizi..
    hiç sevmezdim kendisini,çok agresif bir kadındı:)bende ne doluymuşum:)ağlama duvarı yaptım burayı..

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. demet kurtoğlu gençalp31 Ekim 2009 22:03

    yukarıdaki yazıyı okudum ve kendi kendime dedim ki "yine kış geldi...". bence mevsim dönümlerinde , özellikle de havaların kararmaya ve soğumaya başladığı bu aylarda başta kendim olmak üzere çevremdeki çoğu arkadaşım hüzünlü bir ruh haline girer. benim tanıdığım - ve bu kadar geç tanıyabildiğim için her zaman üzüleceğim - dilek , yukarıdaki yazıyı o şekilde bitirmez. onun için dedim "kış geldi" diye:) sen hepimizin bitanesisin,çoğumuzun başaramayacağı şeyi başardın sen ve başarmaya da devam ediyorsun. geçmişte aldığın o kararlardan sakın pişmanlık duyma , onlar seni sen yapan şeyler. onlar senin burada bu kadar güzel bir blog oluşturmana ve seni tanımadığı halde bu kadar seven bunca insanı toplamana vesile olan şeyler.kısacasııı seni çook seviyorum. sen benim idollerimden birisin.sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. Bende kendime kiziyorum bir bok olamadim diye, niye bir EINSTEIN olamadim, niye Bill GATES gibi degilim. Niye arkadasim gibi olamadim, acaip zengin ve ODTU bitirmis...gibi örneklere takilabilirim.

    Ama hayir, ben buyum...Akil kapasitem bu kadar, karakterim böyle. Balikesir Bandirma... diyorum.

    üzülecek o kadar cok sey var ki ama üzülmem gerekiyormu ? Ve en önemlisi, vaktim varmi üzülmeye...

    Bir iki gün sonra, bir daha düsün bir boka yarayip yaramadigina, hemde bir kac sefer daha düsün. Etrafta bu kadar gercekten bir boka yaramayan kisiler varken, hemde nerelerde onlar ve sen simdi kalkmis ben bir boka yaramam diyorsun. Haksizlik etmiyormusun bunca binlerce bir boka yaramayan kisilere.

    Suratindaki gülümsemeler hic eksilmesin, ne senin ne Askin"in...
    Nice saglikli daha güzel günlere, Dilek.

    YanıtlaSil