Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

4 Ekim 2009 Pazar

Bir de hoşgörüsüz olsak halimiz nice olurdu?

Radikal'in bu günkü manşetinden:

R.T.E.: '(..)Bu topraklarda hoş görülmeyen yegane şey hoşgörüsüzlük.'

Hangi topraklar? Bu topraklar.

Yani? R.T.E. nereyi kastediyor bilemedim, ama mantıken Anadolu toprakları yani Türkiye sınırlarının içi olması lazım.

Türkiye'de hoşgörülmeyen yegane şey, yani biricik, tek şey hoşgörüsüzlükmüş.

Diğer herşeyi bir kenara bırakın, bunları sadece karikatürleri yapıldı diye çizeni, dergiyi kısacası önüne geleni dava eden birinden duyunca kulağa daha da komik gelmiyor mu, daha da anlamsızlaşmıyor mu?

Aslında aynı gazetedeki büyüklü küçüklü haberlere sırasıyla bakınca, pek de yalan-yanlış sayılmaz gibi gözüküyor.

İkizdere'ye doğayı yok etme pahasına 3 Hidroelektrik Santrali yapılacakmış. Hoşgörüyoruz. (Sf.3)

Dünya Bankası Başekonomisti Gill, yoksulluğun her yerde artacağını, Türkiye'de işsizliğin iki katına çıktığını söylüyor. Biz ne yapıyoruz? Artan işsizliği hoşgörüyoruz. (Sf.4)

Başbakan Yrd. A. Babacan, İslam Konferansı Teşkilatı toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomik krizde çok ciddi risklerin devam ettiğini söylüyor, teoride neler yapılması gerektiğini bir bir sıralıyor. Hükümete bunlardan hangilerini yaptığını sorduğumuzda alacağımız her yanıtı hoşgöreceğiz; herhangi bir yanıt almama durumumuzu bile... (Sf.5)

Beşiktaş Barbaros Meydanı'nında aşırı hızla giderken kontrolünü kaybederek, kaldırımda yürümek gibi bir gaflet içindeki Elbruz Bilge'yi öldüren minibüs sürücüsünü, ona ehliyet verenleri de yine hoşgörüyoruz. (Sf.10)

'Kürt açılımı' hakkında düşüncelerini açıklayan Avşar kızına soruşturma başlatılmasını da, 'jet takipsizlik' kararı verilmesini de hoşgörüyoruz. (Sf.11)

Bir düğünde hava açılan ateşi hoşgörüyoruz, ve 6 yaşındaki kızımızı başından vuran magandayı ne yapıyoruz? Tabi ki onu da hoşgörüyoruz... (Sf.11)

İşkenceyle öldüğü sabit Engin Çeber'in ailesi, haklarında kanıt ve yargı kararı olmadan 'terörist' ilan edilmelerini ancak ve ancak hoşgörebilirler. (Sf.11)

Akepe'nin dün yapılan kongresinde başka aday çıkmamasını, ne olursa olsun razıyım, herhangi bir görüş bildiren bir Allahın kulunun çıkmamasını, her zaman olduğu gibi, hoşgörüyoruz. (Sf.12)

Siyasi literatürümüze 'farklılıklarımız (etnik, din, dil)' kavramını üstüne basa basa vurgulayarak, inatla sokan Akepe'yi de, yine yeniden ve milletçe hoşgörüyoruz. (Sf.12)

Doğu ve G.Doğu Anadolu bölgelerindeki kadın merkezlerine başvuran 50 bin kadının 4'de 1'i ensest ilişkiye zorlanmalarını hoşgörüyorlarmış. (Sf.13)

Kanuna aykırı Kuran kursu açanlara veya işletenlere verilen 6 aydan 3 yıla kadar olan cezanın, 3 aydan 1 yıla indirilmesini de hoşgörmüşüz de, ruhumuz duymamış. (Sf.13)

Budur. Hoşgörülmeyen biricik şey hoşgörüsüzlük.

Her söyleneneni, söyleyenden dolayı kabul edince böyle.

Bir de her söylenene, kimin söylediğine bakmadan 'Acaba mı?' diye yaklaşma durumu var. Eğer böylelerindenseniz, devam kısmı tam size göre.

YÖK Başkanı Y. Z. Özcan'ın oğlu Baran Özcan, Mert Oymagil denen bir arkadaşıyla birlikte, ailece görüştükleri arkadaşı A.M.K.'yı, Özel ODTÜ Koleji'nin 3. katındaki tuvalette ağzını burnunu dağıtırcasına dövüyor. Babası, yani YÖK Başkanı olayın Baran'la ilgisi olmadığını, ağzı burnu dağıtılan çocuğun - A. M. K.'nın, aslında Mert Oymagil'e küfür ettiği için dövüldüğünü açıklıyor. Sonra da aile dostları olan A. M. K.'nın babasına gidip 'özür diliyor'. A. M. K.'nın babası, YÖK Başkanı babaya yani arkadaşına, adli sürecin devam edeceğini söylüyor. (Sf.10)

Haydi bu olaydan 'hoşgörü' dersleri çıkaralım.

YÖK Bşk. Y. Z. Özcan açısından:

1. Birisine küfretmek, hoşgörülmez; her ne kadar hoşgörülmeyen biricik şey hoşgörüsüzlük olsa da...
2. Hoşgörülmediği için dövülmeyi gerektirir.
3. 'Ağır tahrik' yani küfretme karşılığında başvurulan eylem olan 'dövmek' hoşgörü gerektirir. Yoksa ne diye dövülen çocuğun babasına gidip de özür dilesin?

A. M. K.'nın babası Mustafa Karaman açısından:

1. Her ne sebeple olursa olsun dövmek hoşgörülemez.
2. Hoşgörülmediği için adli süreç başlatmak gerekir.

Herkes açısından, yukarıdaki iki maddeye ilave:

3. Hoşgörmediğiniz olayı yapan ne kadar yüksek mevkide birisi ya da yakını olursa olsun, size ne derse desin, ne kadar caydırmaya çalışırsa çalışsın prensiplerinizden ödün vermeyin.
4. Bir sefercik dahi olsa ödün verdiğinizde 'elinizi verip, kolunuzu kurtaramaz' durumunda kalırsınız.

4 yorum:

  1. Nefis bir yazi, bugün okudugum en kral...en güzel yazi. Bir solukta zevk ile okudum. Öyle tatli bir yazi ki, adeta ringteki iki boksörden biri devamli vuruyor digeri daha GARDINI bile alamamis.Eline saglik...

    Bana bir an Allah rahmet eylesin Sevim TANÜREK adli sarkicimizi animsatti, hosgörü...

    Nice güzel yazilara, iyi pazarlar.

    YanıtlaSil
  2. İlk önce hatırlayamadım kim olduğunu. İnternetten bakınca, tamam, dedim, anladım sizi.

    Benim gibi anımsayamayanlara bir not:

    Sevim Tanürek, 1934'de dünyaya gelen Türk müziği sanatçımız.
    11 Mayıs 1998'de, zamanın İstanbul B.ş. Bld. Bşk. R.T.E.'nin o vakit 19 yaşında ve ehliyeti bulunmayan oğlu Burak Erdoğan'ın arabasıyla kendisine çarpması nedeniyle ağır yaralanıyor.

    Şişli Adliyesi'ne çıkarılan ve Nöbetçi Cumhuriyet Savcısı Turgay Babacan tarafından sorgulanan Erdoğan hakkında Şişli Cumhuriyet Savcısı Nihat Ergün tarafından "tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu hayati tehlike arzedecek şekilde yaralanmaya neden olmaktan" üç aydan 20 aya kadar hapis cezası istemiyle Şişli Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılıyor.

    5 gün sonra, Sevim hanım vefat ediyor. Vefatından sonra adli tıp trafik ihtisas dairesi, Burak Erdoğan ile ilgili "tamamen kusursuz" ve "sekizde sekiz (8/8) kusur, ölen yaya Sevim Tanürek'tedir" şeklinde rapor düzenliyor. Raporu düzenleyen daire başkanı, Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdür Yrd. görevine atanıyor.

    Konuyla ilgili R.T.E.'nin avukatları, olayı Sevim hanımın eşinden dinleyerek ele alan Emin Çölaşan'a şöyle bir açıklama yapıyor:

    ‘‘17.6.2001 tarihli yazınızda sözü geçen olayda kusurun tamamının merhum Sevim Tanürek'e ait olduğu saptanmış ve bu olguya göre Ahmet Burak Erdoğan'ın beraatine 2.6.2000 tarihinde karar verilmiştir. (Sevim Tanürek'in kocası) Ahmet Ürek ile oğlu Cavit Ürek, mahkemeye sundukları 8.1.1999 tarihli dilekçeleri ile şikáyet ve müdahaleden vazgeçmişlerdir. Yazınızda gerek ehliyet, gerek kaza anı ve sonrası ve gerekse yargılama aşamalarında iddia ettiğiniz şekilde bir durum hiçbir zaman olmamıştır.’’

    Bence suç doğal olarak Sevim hanımda! Sadece Sevim hanım değil, bizlerin neyine 'er doğan' lardan herhangi birinin yoluna çıkmak?

    Sevim hanım suçunu kabul etmiş, hoşgörüyle bakıyor olmalı cennetten tüm 'er doğan' lara ;-))

    Ölenin arkasından bile mizah, kara da olsa mizah, yaptırdılar ya, helal olsun!

    YanıtlaSil
  3. Sevim TANÜREK icin yaptigin arastirmaya cok tesekkürler.

    Bir de Hindistan'da görmüstüm, yolda yayalarin üzerine hic KILINI dahi kipirdatmadan süren söförleri. Hele bir tanesini hic unutmam, adama carpiliyor, FAKiR o haliyle sürüklenip yerden kalkiyor ve ona carpandan yalvarircasina özür diliyor.

    Hayatimiz ya film, ya manken, ya TV ya sarki üzerine kurulmus ya, bende hosgörü üzerine hemen Ajda PEKKAN'in " Hosgör sen affet gitsin aldirma " sarkisini mirildanmaya basladim...

    YanıtlaSil
  4. Bu durumda yapacağımız şeylerden biri de, arabasıyla bize çarpanlardan Ajda'nın şarkısı eşliğinde özür dilemek olacak galiba :-)

    YanıtlaSil