9 Eylül 2004 Perşembe gününe gelmeden önce bir şey daha anlatacağım: ofisteki partide arkadaşlarımdan biri bir şey sordu: ameliyat için saçlarımı kazıyacaklar mıydı? Bunu şimdiye kadar hiç düşünmemiştim! Kazımasına kazısınlardı da, peruk almamıştım ki! Neyse canım, onu da sonradan alırdık rengarenk, pembesinden yeşiline kadar; Beyoğlu, Taksim perukçu kaynıyordu.
9 Eylül sabahı uyandıktan sonra, aşkımla hastaneye götüreceğim eşyaları valize yerleştirdik. Öğlene geliyordu Amerikan Hastanesi'nde yatış işlemlerim yapılmıştı. En üst katta, şahane boğaz manzarası olan bir süit odaya yerleştik. Hasta ilişkilerinden sorumlu Semra Erkanlı çok cana yakın, çok yardımcıydı. Görme alanı taramasından, kan tahlillerime varıncaya kadar pek çok işlem yapıldı. Akşamüstü birer birer gelmeye başladı eş dost. Odam balonlarla ve oyuncaklarla doluydu. Bir ara, harika bir boğaz manzarasına sahip bir eğlence mekanındayım sandım. Ama öyle bir yerde olmadığımı 'parti' bitip, odada annem, ablam ve aşkımla baş başa kaldığımda anladım. En çok o an korktum, ne yalan söyliyeyim. Kafatasımı açacaklardı. Beynimle, yani yaşadığımın kanıtı olan en birincil parçamla oynayacaklardı. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?
Bu arada büyük atladığım bir şey daha var: kardeşime nasıl ve ne zaman haber verdim. Düşündük ki, Yasemin'e en son söyleyelim. Ne de olsa doktorasını yapıyor, bir de bunu takmasın kafasına. 8 Eylül'de aradım kardeşimi. Durumun ciddiyetini hafifleterek, küçük ama acil bir ameliyat olacağını, yarın hastaneye yatacağımı ve Cuma günü de operasyona gireceğimi söyledim. Gelmeye falan kalkmasındı. Epey konuştuk, istedim ki emin olsun ciddi bir şey olmadığına. Sesim ve konuşma tarzım da zaten bunu destekliyordu.
10 Eylül 2004. Hastanede yattıysanız bilirsiniz, sabah kaçta ve nasıl uyanıldığını. En son durumu görmek için MR merkezine indirdiler ve MR çektiler. Saat 11 civarıydı kat hemşiresi yanında ameliyathane görevlileriyle odaya girdi, ve 'Evet, Dilek hanım. Sizi ameliyathaneye indireceğiz şimdi.' dedi. Tuvalete girmek için zamanım var mıydı? Evet zamanım vardı da, tuvalete girdiğimde sanki tonlarca işeyecekmişim gibi dolu hissettiğim mesanemden gram çiş çıkmadı. Bekledim ama, yok oğlu yok. Tuvaletten çıkınca hemşireye: 'Çişimi yapamadım.' dedim. Önemli değil gibilerinden bir takım laflar etti galiba ama kulaklarımın uğuldamasından, beynimin zonklasından duyamadım; zaten önemi de yoktu artık. Ameliyathane elbisemi giyindim, ameliyathane sedyesine çıktım az bir yardımla. Sedyeye yatmadan önce boneyi taktırdılar kafama. Sedye odadan çıkıp hastanenin ameliyathane asansörüne doğru ilerlerken ablama ve aşkıma kilitlendim. İşte tam da bu nedenle kimseyi istememiştim!
Neyse ki ağlamaya başlamadan asansör geldi ve kapı kapandı. Derin derin nefes alıp verdim yol boyunca. Ameliyathanenin ön giriş bölümünde kat hemşiresi dosyamı ameliyathane görevlisine teslim etti. Sedye ve ben ameliyathaneye doğru ilerlerken anestezi doktoru geldi, kendisini tanıttı. Sonunda ameliyatımın yapılacağı yerdeydim. Ne kadar soğuktu burası böyle! Tepemde neredeyse ben kadar büyük bir lamba desem değil, aydınlatma aracı vardı. İnsanlar sürekli bir şeyler konuşup, oraya buraya gelip gidiyorlardı, ama herhangi bir telaş havasında değil. Çevredeki aletlerin ışıkları kırmızı, sarı, yeşil renkli yanıp sönüyordu; bazıları da bipleyerek, belki de ikaz veriyorlardı. O sırada doktorum Ali Çetin Sarıoğlu geldi, 'N'aber Dilek?' dedi, her zaman ki gibi gülümseyerek. 'Biliyor musunuz, çok iyiyim. Siz hiç merak etmeyin. Çok başarılı bir ameliyat olacak.' dedim. Sonra da ekledim: 'Yanlız arkadaşlarımın sizden bir ricası var.' Şaşırarak sordu: 'Neymiş o?'
'Fabrika ayarlarımla oynamayacakmışsınız!'
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilGünaydın teecetveli,
YanıtlaSil'İyiyim' derken neyi kastediğine bağlı :) Eğer migren teşhisinden ne bileyim bir 10-15 gün öncesindeki yaşam kalitemden konuşuyorsak, hayır iyi değilim. Ama, hayattayım işte bakış açısınından bahsediyorsak, evet iyiyim. Amaaan, kusuruma bakma nolur, bu sabah bi çıt depresifim.
Okurken ne yalan söyliyeyim, cok tuhaf daha dogrusu cok duygulandim. Bir taraftan senin duygularin ama diger taraftan da ister istemez bir baba olarak hele hele bir kiz babasi olarak babani, anneni canlandirdim gözümün önünde.
YanıtlaSilDiger taraftan ise, hayret duygularim, takdir ve sasirma ile karisti. Böyle kuvvetli duygular icinde olman, ki hic te kolay olmayan bir durumda.
O yasadigin anlari tekrar hatirlayip yaziya dönüstürüp okuyana sunman apayri bir kuvvet, diger taraftan ise müthis bir sey. Duygularini hic cekinmeden anlatmissin kimi zaman, iste böyle olmali, bence.
Diger yazilarinda anlattigin öteki doktorlari animsadim bir an, bir de bu doktoru...
Yasemin ile konusurken, hele hele o ortam icinde nasil oluyorda bu kadar inandirici olabiliyorsun, hic te kolay degil yoksa karsindaki seni tanidigi icin az cok o hisedebilirdi diyorum ama baksana onu dahi inandirdigina göre, MORAL burada cok önemli.
Her gelen günün daha sagliklar getirmesi dilegi ile
Bu yazıyı yazdığımdan beri, elim gitmiyor başka yazıya. Zaten salya sümük bir şekilde yazmıştım, o günden beri de depresifim açıkçası.
YanıtlaSil