Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

16 Nisan 2010 Cuma

Vatandaşın işsizlik problemine yeni bir bakış ki, içi seni dışı beni...

İnsancıklar işe gitme telaşını beğendiler. Sabah erkenden çalar saatlerinin alarmını kapatıp, fırladılar yataklarından. Kahvaltı edecek pek bir şeyleri yoktu, ama işe aç gidilmez, diye düşünenlerden bazıları geçenlerde yoldan topladıkları gazeteleri çiğnediler. Bir diğer kısım için daha zengin bir kahvaltı menüsü vardı: pabuçları. Güzelce kahvaltılarını yaptıktan sonra, evlerinden çıkıp, yola koyuldular. Yıllardır bir işe gitmedikleri için acayaip acemi durumuna düştüler: evden çıktıklarında daha gün ağarmamıştı. Olsundu, işe gitmek bisiklete binmek gibiydi; yavaş yavaş hatırlayacaklardı. Koloninin bütün köpekleri de, onlarla beraber ayaklanmış gibiydi. Kahvaltı yapmayanlardan bazılarının, ağızlarından sular aktığı halde köpekleri yakalamaya çalıştıkları görülüyordu. Gazete ve ayakkabıyla kahvaltılarını yapmış olanlar, allahın kimseyi açlıkla terbiye etmemesini dilediler içlerinden.




Kurulmuş bebekler gibiydiler. Epey dolaştılar kentin sokaklarında. İşe gitmek iyiydi de, nereye gidecekleri hakkında bir fikirleri yoktu. Kim işe almıştı onları, hangi firmada çalışacaklarına dair bir bilgi verilmesi gerekmez miydi canım kendilerine? Koskoca kolonide bu ne başı boşluktu, düzensizlikti böyle! Sonunda, insiyatifi ele almaya karar verdi, koloninin işsizliği sanal olan vatandaşlarından biri, ve bir fabrikanın giriş kapısına yöneldi. Diğer herkes durmuş ona bakıyordu. O bakışların ağırlığı altında omzu çöken vatandaş, fabrikanın kapısındaki görevliye artık burada çalıştığını anlatmaya başladı. Görevli nuh diyordu, peygamber demiyordu; illa da fabrika personeli olduğunu kanıtlayan bir belge istiyordu. İşsizliği sanal olan vatandaş, elinde böyle bir belgenin olmadığını, eskiden Kunta Kinte olan, koloninin civanım delikanlısının işsizliğin sanal olduğunu söylediğini, her bir işyerinin bir işsizi işe almasıyla bu sanal problemin hallolacağı açıklamasını duyup duymadığını sordu görevliye. Ve ekledi, ''Bana kimse nerede işe başladığımı haber vermedi, o yüzden buradayım.'' Bu, görevliye de mantıklı gelmişti, ama o da eninde sonunda bir emir kuluydu. ''Kusura bakma arkadaş, ama nerede işe başladığın sana haber verilene kadar bekleyeceksin. Seni bu şekilde içeri alırsam, ben de işsiz kalırım ve tekrar nerede işe başlayacağımı bekleyecek halim yok.'' diyerek onu ve diğer tüm bekleyenleri fabrikanın kapısından uzaklaştırdı.

İşsizler arasında bu yaşananlar, anında yayılmıştı. Hepsini bir düşüncedir almıştı: eğer ki eskiden Kunta Kinte olan, koloninin civanım delikanlısı işsizlik sorunu için sanal dediyse, acabaydı, işsizlik sorununa sebebiyet veren kendileri de mi sanaldı? Öyleydi muhakkak. Onlar sanaldı ki, işsizlik sorunları da sanaldı; bu durumda diğer tüm sorunları da öyle olmalıydı: açlıkları sanaldı, bozuk sağlıkları sanaldı, üşümeleri, parasızlıkları, hata ve hatta karıları-kocalarıyla çocukları dahi sanaldı! Oh, ne kadar rahatlamışlardı birden. Sanal olmanın dayanılmaz hafifliği sardı, sarmaladı hepsini. Fabrikanın kapısındaki görevli düşünsündü gerisini, işi olduğu için, o, sanal değildi! Ve her tür sorunu da gerçekti! Her zaman olduğu gibi, civanım delikanlı için iki rekat şükür namazı kılmak istediler; onları aydınlattığı, doğruyu gösterdiği için. Fakat, koloninin yaşca büyük olan sanal vatandaşları, şükür namazı vaktinin daha gelmediğini; ne kadar sanal olsalar da, dini konularda ve ibadetlerinde gerçek vatandaşların uydukları kurallara tabi olduklarını söyleyince, evlerinin dönüş yolunu tuttular; yine kurulmuş bebekler gibiydiler.

Bölgesinde lider olan koloninin, hem tüm problerinin, hem de kendilerinin sanal olduğuna inanmış vatandaşları kurulmuş bebekler gibi evlerine dönedursunlar, aynı dakikalarda eskiden Kunta Kinte olan, koloninin civanım delikanlısı, gezegendeki en büyük ve en güçlü koloninin ev sahipliğini yaptığı kolonilerarası zirvedeydi. Zirvedeydi, derken iki manada zirvedeydi. İlki, kolonilerarası bu toplantı adı itibariyle zirve olduğundan, şahsı da zirvedeydi haliyle; mesela bir parkta ya da yabancı dil kursunda değildi. İkincisi ise, özellikle mesut ruh halinin ve espritüelliğinin zirvesindeydi. Kendi kolonisinin sınırları içindeyken, mesutsa bile bunu göstermek için çaba sarf etmeye gerek duymazken, yabancı kolonileri ziyareti sırasında durum farklı olurdu; hele hele bu en büyük ve en güçlü koloniye gelmişse. Mesut değilkenki halleri için, kolonisini meydana getiren çeşitli ırklar ve yaratıklar 'Düşmanım görmesin' diye bir deyim yaratmışlardı. Muhalif olsun olmasın herkes en azından bir konuda fikir birliğine varmıştı ki, o yegane konu buydu.

Espritüelliğinin zirvesinde olduğunu, var olan tüm galaksilerdeki tüm gezegenlerin bütün canlıları anlamıştı. Ama nasıl anlaşılmasındı ki, kolonilerarası zirvede, meselelerin ancak diyalog, angajman ve diplomasi yoluyla çözülebileceği tezinin hala geçerli olduğunu söylüyordu, mutlu ve mesut yüzünü aydınlatan bir gülümsemeyle. Bu sözlere, bölgesinde lider olan koloninin, eskiden Kunta Kinte olan civanım delikanlısını yakından tanıyan liderler daha çok gülüyorlardı. Diğerleri de gülmüşlerdi ama, onların gözlerinden yaşlar gelinceye kadar gülmelerine bir anlam da veremiyorlardı. Gözlerinden yaşlar gelene kadar gülenler, diğerlerine bir açıklama borçluydular. Konu kısaca açıklandı: bölgesel lider olan koloninin civanım delikanlısı, kendi kolonisi sınırları içinde, en basitten en karmaşık sorunlara kadar, yani hiçbir şeyde, istisnasız hiçbir yerde ne diyalog, ne angajman, ne de diplomasi yolunu tercih etmezdi. Bu kısa açıklamayı dinleyen gözlerinden yaş gelinceye kadar gülmemiş olanlar öyle güldüler ki, zirvenin yapıldığı Ay Üssü Alfa Kongre ve Sergi Sarayı'nın ceylan derisi döner koltuklarından patır patır düştüler, olmuş armutlar gibi. Hatta bazıları öyle düştüler ki yerel kıyafetlerinden edep yerleri gözüktü. Onların düşmeleri ve düşerken bazılarının edep yerlerinin gözükmesine toplu halde yeniden güldüler. Bu kadar çok gülen lideri bir arada gören basın mensupları, telekslerin başına üşüştüler, telgrafın tellerine kondular ve bu müthiş gülme krizini kendi kolonilerindeki haber merkezlerine ulaştırdılar.

Bölgesinde lider olan koloninin eskiden Kunta Kinte olan civanım delikanlıyı dönüşünde bir sürpriz bekliyor olacaktı. Destekçileri; hatta bazıları uğrunda çıra gibi yanmayı göze alarak, uzay mekiğinin iniş platformuna kadar girecek; ellerinde padişahlı, çok yaşalı pankartlar eşliğinde ''Galaksiler lider görsün!'', ''İşte en hakiki öz lider'', ''Sen her dem taze doğ, senden kim usanası'' ve benzeri naraları tekbir eşliğinde atacaklardı.  

ARKASI Bİ ZAMAN SONRA...

2 yorum:

  1. Valla zevk ile okuyorum, bir ara tansiyon ilacimmi kafami yapiyor diye kendi kendimede sordum yaziyi okurken...Sahane.
    Arkasi cok bi zaman sonra olmaz degilmi???

    YanıtlaSil
  2. Çalışıyorum üstünde. Bu aralar nedense hikaye gibi yazasım var.

    YanıtlaSil