Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

15 Şubat 2012 Çarşamba

MİT olayını ben nasıl görüyorum?

Kendi halinde bir vatandaş olarak, memleketin şu son günlerdeki halini nasıl algıladığımı anlatayım.


Olayları kısaca hatırlatayım:


* MİT'çilerin polis tarafından ifadeye çağrıldıkları duyumunu alan haberciler İstanbul Başsavcısına sordular. 'Benden habersiz böyle bir şey yapamazlar, benim de haberim yok.' mealinde bir şeyler söyledi. Hemen o zaman yazacaktım, İlhan Cihaner örneğini vererek diyecektim ki "Haber vermelerini boşuna bekleme abi, ileri demokrasi var memlekette." Araya ev işleri girdi, yazamadım.


* Sonradan öğrendik ki, gerçekten MİT'çiler ifadeye çağrılmışlar.


Bağımsız yargıya nanik



MİT, gariban TSK generalleri gibi kuzu kuzu polise gitmedi; onun yerine, kim bilir niye, Çankaya'ya ve civanım delikanlıya gitti. Adalet Bakanı da peşinden toplantıya eklemlendi. Ve karar çıktı: MİT ifade vermeye gitmedi.


Bunu görünce, TSK'nın güvendiği yüce Türk adaletine, yargısına, mahkemelerine MİT güvenmiyormuş dedim. Hadi MİT gidip kapılarına dayandı; olur olmaz her yerde 'Türk yargısı, mahkemeleri bağımsızdır.' diyen sivil başkomutan ve civanım delikanlının, bunları kabul etse bile 'Gidin ifadenizi verin aslanlar gibi. Generallerden neyiniz eksik?' demeleri gerekmez miydi? Demediklerine göre, söyledikleri gibi yargı-mahkemeler bağımsız değildi ve bu Predator güçler TSK mensuplarını havadaki keklik gibi avlanmışlardı. Ha, diyeceksin ki, iyi de burada mızrağın ucu civanım delikanlıyı işaret ediyordu. Haklı olabilirsin, ama yine başa dönüyoruz: madem ki yargı-mahkemeler bağımsız, bunda nasıl çekincesi olur ki bir insanın? Üstelik bir de kaldıracağına söz verdiği 'dokunulmazlık' zırhı da hala üstündeyken.


Sahi, hep bir ağızdan 'Rütbesi sıfatı ne olursa olsun hiç kimse yargı önünde hesap vermekten kaçınamaz. Yargı önünde herkes eşittir.' diye bağıranlar vardı bir ara, nereye kayboldular acaba?


MİT mi, TSK mı?


MİT'çilerin ifadeye çağrılması konusunda hükümet ve yandaşları diyorlar ki: "Bunların ifadeye çağırılması için Başbakan'ın izni gerekiyor." Doğrudur. Ama bu herkes için doğru olmalıdır. Mesela Erzincan'daki MİT'çiler (İlhan Cihaner ile aynı zamandaydı), MİT Daire başkanlarından Kaşif Kozanoğlu (Ergenekon davasının bilmem kaçıncı operasyonunda) için sesini çıkarmıyorsan, kusura bakma ama ben de, memlekette neler olduğunu takip eden bir vatandaş olarak, bit yeniği ararım.


Sonra bir de, MİT ve TSK ayrımı yapılıyor; neden? MİT, TSK'dan daha mı üstün, daha mı değerli, daha mı vazgeçilmez; nedir yani? TSK'nın içinden MİT çıkarabilirsiniz ama MİT'in içinden TSK çıkarmak... biraz zorlar diyeyim sen anla. TSK'yı ham yaparlarken MİT'çileri kurtarmak için aceleyle yeni yasa yapılması.... Yine bit yeniği meselesi.


MİT'çiler ciğerlerine sorsunlar bi bakalım


TSK'nın yönetim kadrosu yasalara aykırı bir biçimde kitleler halinde tutuklanacak, sesini çıkarmayacaksın, hatta "Biz Ankara'da ne bayramlar kutluyoruz." falan diyeceksin; ama sıra MİT'e geldiğinde ''Aklımla izah edemiyorum." diyeceksin. Birileri çıkıp "Bugüne kadar yaptığını yap, imanınla izah etmeyi dene." ya da "MİT'çiler ciğerlerine sorsunlar, ne suç işledin diye." dese ŞIK olmaz mı?




İkisi ne zaman aynı şey olacak?

Birisi de tutmuş "İkisi aynı şey değil." demiş komutanların soruşturulmasıyla MİT'çilerinki için. 

Bunlar, Mısır'ın Tahrir meydanını dolduran Mısırlılar adına Mübarek'e 'Halkına kulak ver.' çağrısı yaparlarken, Türkiye'deki protestolara cop-biber gazı-gözaltı üçlemesini reva görmüşlerdi. Hatta, 'Mısırlıya hak olan Türke yasak mı?' diye sorulduğunda da  'İkisi aynı şey değil. Elmayla armudu birbirine karıştırmayın.' diye cevap yetiştirmişlerdi.

O yüzden, iyi biliriz 'İkisi aynı şey değil'leri.



Tek Parti


İdris Naim Şahin'e göre iktidar partisi "Siyaset ötesi bir organizasyon"muş. Bunu bir kenara not edin!


Gazetecilerden (Taraf, Hürriyet, Zaman, Star) öğrendiğimize göre MİT olayı, hükümetle cemaatin güç kavgası imiş. Yani bu ikisi, devletin gücünü paylaşma konusunda anlaşmamışlar.


Demek ki, ülke yönetiminde 'siyaset ötesi bir organizasyon' olan akepeden hariç söz sahibi olan başka 'güç' var. Ve bu güç, 'cemaat'miş arkadaşlar; bu da açıklığa kavuştu. Buradan çıkan sonuç, Türkiye'yi tek parti iktidarının tek başına yönetmediği oluyor; bilmem haksız mıyım? Çünkü - gazetecilere göre -görünen bir hükümet ve görünmeyen ortağı 'cemaat' var(mış). Devletin hangi kademesinde hangisinin daha etkili olacağına dair bir kavga yaşanıyor(muş). Buna 'tek parti döneminde derin devlet', MİT olayına da 'devlet krizi' denilebilir mi?


Hani yukarıda 'mızrağın ucu civanım delikanlıyı işaret ediyordu' demişim ya... Hitler dönemindeki bir papazın sözlerini civanım delikanlı için güncellesek şöyle olmaz mıydı?


Önce generalleri, amiralleri götürdüler; ses çıkarmadım çünkü general, amiral değildim.
Sonra aydınları, profesörleri götürdüler; ses çıkarmadım çünkü aydın, profesör değildim.
Sonra gazetecileri götürdüler; ses çıkarmadım çünkü gazeteci değildim.
Sonra beni götürmeye geldiler. Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.


Civanım delikanlı bu, başbakan sonuçta; böyle diyecek hali yok elbet. Verdi talimatı adalet bakanına, yap aslanım bir yasa dedi.


Sadullah Ergin, bu yasadan yararlanacak görevlileri açıkça yazacakmış ki yorum farkı olmasın. Gerek yok, daha az yer tutacak bir yöntemi var. 'Sade vatandaşlar, TSK, muhalifler hariç' dersin olur biter.


Yetki sorunu


MİT'i ifadeye çağıran savcı kimilerine göre yetkisini kötüye kullanmış, o yüzden dosya elinden alınmış. Vay anasını sayın seyirciler ya... Bu durumda yaklaşık 10 yıllık iktidarları süresince 'yetkisini kötüye kullanan' savcılık makamı sayısı ikiye çıkmış oluyor: Deniz Feneri savcıları ve MİT savcıları.


MİT için kanun çıkarıyorlar ama ya Deniz Feneri? Kanun çıkarmak biraz fazla dikkat çekebilir diye düşündüler herhalde, ama ona da bir yol buldular. Hani muhalefet elinde deniz fenerleri ile dolaşıyordu ya Meclis'te. 'Siyaset ötesi organizasyon' bunun dikkat dağıtıcı olduğunu, verimli çalışmayı engellediğini söyledi ve vekillerin ellerinde deniz feneri ile dolaşmasını yasaklayıverdi.


Her zamankinden daha özgür olduğumuzu söyleyen birileri vardı ya, müdüriyetten çağırılıyorlar?


İsrail


MİT olayı için 'İsrail de katılmıştır.' diyenler varmış.


Bence de İsrail mutlaka katılmıştır, ama gülmekten katılmıştır.

İsrail'i, misraili bırak şimdi. Ben asıl bir kısım milletin vekili olan Hakan Şükür ne düşünüyor bu konuda, onu merak ediyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder