Evet. Yayasını da, motorize atlısını da gördüm.
Yayaların, son 10 yılda Türkiye'de çoğalanlardan bir farkı yoktu. Kimisi yerleri süpüren paltolu, kimisi taytlı-daracık bluzlu, ama hepsi türbanlı. Sanırım o yüzden bizim (tüm aile bireylerimizi kastediyorum) Türk olduğumuza inanmakta bu kadar zorlanıyor. Bir de, yeğenim dahil en az iki yabancı dil bilen (milletvekillerinin özgeçmişlerinde yazdığı gibi değil, anlayıp konuşabilmek şeklinde diyorum) Türklere pek hayret ediyorlar doğrusu. Bu gözlem sadece İsviçre'yle ve
bugünle sınırlı değil, yıllara yayılmış bir gözlem ve tüm Avrupa ülkeleri için geçerli. Aslında onların yerinde kim olsa şaşırır. Çünkü yıllarca önce adamların memleketine yerleşen Türkler o ülkelerin dilde bir kelime bile öğrenmemiş. Adamlar da gördüğüne inanarak bütün Türkleri dil öğrenmekten aciz zannediyor. Ay, konu çok dağııldı!
Özet olarak, pasaport kontroldeki görevli memurdan başlayarak sokaktaki vatandaşa kadar herkesin, 'Türk olduğunuza emin misiniz?' diye sormalarına çok önceden alışığız. O yüzden de sohbet ettiğimiz İsviçrelilerin Türk olduğumuzu duyunca şaşırmaları bizi şaşırtmıyor. Ama, alenen üzüyor.
* * *
Günlerden bir gün yine başka şehirlere gitmişiz, otobanda eve dönüş yolundayız. Herkes sakin sakin hız limitine ve kurallara uygun ilerlerken, iki arabadan biri sağımızdan solumuza, diğeri solumuzdan sağımıza geçti; bildiğin saç örgüsü modeli yani. Aynı şeyi diğer araçlara da yaparak ilerlediler. Daha önceki yazılarımda dedim ya, insan iyiye, güzele çok çabuk alışıyor diye... Üçümüzde (ben, kardeşim ve aşkım) bir anda neye uğradığımızı şaşırdık ve korktuk. Çünkü böyle bir şeyin başımıza İsviçre'de gelemeyeceğinden çok eminiz; Türkiye'de olsa, tamam, zaten bunları ve daha kötülerini bekleyerek, kollayarak kullanıyorsun arabanı.
"Bunlar da manyak İsviçreliler mi?" diye sormamla birlikte yanıtı da kendim verdim: "Aaa, bunlar Türkmüş!"
İki arabanın da arka camlarındaki tuğra çıkartmalara bakarak yanıtımı düzelttim: "Yok yok, Neo-Osmanlılarmış bunlar."
Türklerin itibarını yerle bir ettikleri yetmedi, şimdi sıra Osmanlılara geldi.
Gördüğünüz gibi sakin, huzurlu, rahat, tertemiz, kısaca dünyanın en yaşanılası ülkesi İsviçre'de stres kaynağı olarak karşıma Türkler çıktı!
Çok haklısınız geçen yaz Zürih teydik ailecek.Benzer gözlemlerimiz oldu.Nedense yurt dışına işçi sınıfı statüsü ile yerleşen Türk tipolojisi dil öğrenmemeyi kendi kültürünü korumak asimile olmamak olarak algılama beyinsizliği içinde utanmazca bir de bununla gurur duyuyor.25 yıldır burdayım tek kelime öğrenmedim diyerek övünen bir kişiyi bizzat kulaklarımla duymuşluğum var.Tabii herkesin beyninde bir adetten fazla hücre olmayabiliyor>:(Şahsen biz nasıl memleketimizde Suriyeli vb az gelişmiş ülkeleriniz kanun ve nizamımızı bozan alt sınıf insanlarını istemiyorsak onlar da bizi istemez bu en doğal hakları.İsviçrelilerin başka ülkelerin halklarına olan yaklaşımları ile ilgili de bir yazı kalmeme alabilirseniz seviniriz.
YanıtlaSilGüzel yazılarınız için geç de olsa tebrik eder sürmesini dilerim...
Sevgili ilknurhoca,
YanıtlaSilNazik dilekleriniz ve yorumunuz için teşekkür ederim. Söylediklerinize %100 katılıyorum; herkes kendi bahçesini temiz tutabilse belki - en azından - ülkemizi kirletiyorlar, kanunlarımıza uymuyorlar tarzı şikayetlerin önü alınmış olur. Gidilen / yerleşilen ülkenin dilini bilmemek, öğrenmemek?? Hele ki oranın vatandaşı olunmuşsa! Bunlar derin, uzun konular... Sevgilerimle.