Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

8 Nisan 2011 Cuma

RUANDA: Bir Yavuz Zeren Yazısı...

Her nisan ayında bereketli yağmurlar toprağa düşerken, Afrika'nın bir ülkesinde de binlerce insanın gözlerinden akan yaşlar bu yağmurlara karışıp yanaklarından süzülüyor. Ve bu ülke hiç bir zaman nisan ayında gülemeyecek, acı hatıralar maalesef buna olanak vermeyecek. Bereketli nisan yağmurlarına maalesef hep göz yaşları karışacak.


Ruanda, Afrika'nın ortalarında yer alan 26338 km2 lik bir alana sahip bir ülke. Bu ülkenin komşuları ise Demokratik Republik Congo, Uganda, Tanzanya, Burundi.




Tarih, 05.04.1994, ülkenin radyolarından yayınlanan bildiride yarın bu ülkede çok sey değişecek anonsu yapılmaya başlandığının ertesi günü  06.04.1994 tarihinde devlet başkanını taşıyan uçak, Ruanda'nın başşehri Kigali üzerinde düşürülünce akıllara durgunluk verecek bir şekilde toplu katliamlara başlanması için sanki gizli bir start verilmişti.

100 gün içinde 1 milyon insan katledildi. Bu ülke içinde yaşayan insanlar, yanyana oturan komşu evler birbirlerini katlettiler, öyle ki satırlar ile birbirlerini doğradılar, satırı olmayan ise bir kalın sopanın ucuna  çiviler çakıp gürz'e benzettiği ölüm aleti ile katliama karıştı.  Öyle bir katliam başladı ki bazıları artık insan öldürmekten yorulunca dinlenmek için mola alıyor ama bu arada dinlendikten sonra öldüreceği insanlar kaçmasın diye vücutlarından bir organını kesiyordu, ayak bileğinin “asilis kasını” mesela. Dinlenmesi bitince tekrar kasaplık görevine başlayıp satırı ile kesip biçmeye, insanları parça parça ayırıp öldürmeye devam ediyordu.


Evet, Tutsi'ler ile Hutu'lar arasındaki bu katliam dünyadaki en iğrenç toplu katliamlardan biri. Ortalama günde 10.000 insan katledilerek insanlık tarihindeki toplu katliam rekoru bu ülkededir. Tutsi'ler ve Hutu'lar yüzyıllarca  beraber yaşamış kabileler, 1890 yılına kadar kralları tarafından yönetilmişler. 1890 yılından itibaren Alman yönetimine girmişler. Birinci dünya savaşından yenik çıkan Almanya'nın yerine Belçika devleti bu ülkenin yönetimini devir alıyor. Yönetimi alır almaz tam bir kolonist devlete yakışır bir şekilde, BÖL ve YÖNET sistemini uygulamaya başlıyorlar. Daha hangi kabileden olduğunu bile bilmeyen halkın arasına ayrımcılık uygulayarak aralarında suni bir sürtüşme çıkartılmaya başlanıyor. Ve bu senaryo çok güzel bir şekilde uygulanıyor. Bu arada Fransa devletini de unutmamak gerekiyor!


İlk etapta Tutsi'ler Belçika'lılar tarafından destekleniyor, daha sonra 1950 'lerden itibaren bu sefer Hutu'lar destekleniyor. Bu iki grup arasında KiN  düşünceleri yerleştiriliyor. Bu kin güdmeler 1994 senesine kadar en üst derecelere tırmandırılıyor ve sonra bir olay ile patlak verdiriliyor. Emperyalizm'in tipik senaryosu.




Amerika Devlet Başkanı Bill Clinton o tarihlerde ikinci dünya savaşı sırasında öldürülen binlerce Yahudi için uygulanan toplu katliam için bir sergiyi açarken yaptığı konuşmada bir daha asla böyle toplu katliamlar yaşanmamalı ve gereken müdahale yapılmalıdır derken, o anda Ruanda'da bulunan Birleşmiş Milletler  askeri komutanının, burada resmen katliamın başladığını söylüyor ama kendisine hiç bir tepki gösterilmiyor.

Birleşmiş Milletler başkanı Kofi Anan ise bu konuda en ufak bir girişimci  ya da engelleyici harekette bulunmayıp, hele hele Amerika'lıların  Afrika'da bulunmak istememelerini anlayınca olayı tam pasif bir şekilde karar alıp Birleşmiş Milletler askerinin ülkeden geri çekilmesini istiyor. Sonuç malum... 1 milyon katledilmis insan. 


Sokaklarda yanık insan cesetleri, vücutlarından satırlar ile parçalar ayrılmış cesetler, kurşunlanmış cesetler ise şanslı, acı çekmeden öldürülmüşler, şaka gibi ama hiç değil, Tut'siler Hutu'lara para vererek (kursun parası) acı çekmeden öldürülmelerini istiyorlar. Evet inanılır gibi değil, para veriyorsunuz lütfen beni kursunlayın diye. Parçalanarak, acı çekerek öleceğinize, kurşunlanıp işiniz bitirilsin.
Halen Nepal'e silah satma derdinde olan bu küçük devlet, bunlara sebep olabiliyorsa bir de daha büyük silah satıcısı devletleri düşünecek olursak onların senaryoları ise daha büyük ve acımasız olacaktır şüphesiz.

Misket bombalarını finanse edip, Irak'ın tepesine atılmasını sağlayan arkasından Barış Gücü adı altında asker gönderip etrafa saçılan patlamamış misket bombalarının misketlerini toplayan bu küçük ülke... Tek amaç KAR'a daha fazla KAR katabilmek ne pahasına olursa olsun.

Peki biz ne yaptık, ne yapabilirdik o dönem? Mars'ta ya da Venüs'temi yaşıyorduk? İnsanlık onuru için bir mektup ya da bir protesto yazdık mı? Hükümetlerin dünyanın maaşını verdikleri bu resmi kişiler, Birleşmiş Milletler'de görevleri süresince ne yaptılar? Nerede kaldı Birleşmiş Milletler'in birleşmişliği???

Her sene bereketli nisan yağmurları yağarken dileğimiz, sevgi ve bereket dolu bu yağmur damlacıklarının düştüğü yere SEVGi ve BEREKET saçması. Temenni edelim ki, üzerimize düşen bu sevgi damlacıkları ile ıslanıp, sulanıp, beslenip, içimizdeki İNSAN SEVGİSİ filizini büyütebilelim.



Ruanda’da ölenlerin anısına…


* * *


Bu güzel yazı için çok teşekkürler Yavuz abi...

2 yorum:

  1. Beni cok duygulandirdin, cok tesekkürler Dilek.

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim Yavuz abi, yazınızı benimle paylaştığınız için.

    YanıtlaSil