Yanlız, ben civanım delikanlıdan bir çıkış daha bekliyorum bu konuyla ilgili. İlla ki bir-iki bağırış, haddini bildirme falan olmalı. YSK'na yaptığı çıkış buraya çok şık olurdu, yakışırdı yani:
diye yazmıştım en son yazımda.
Konu, YGS'deki şifre skandalıydı. En son civanım delikanlı da tatmin olmuşken, ÖSYM Başkanı Ali Demir, şifrenin varlığını itiraf etmişti. Bunun üzerine ben de son satırları yukarıdakiler olan yazıyı yazmıştım. Hakikaten de son bir çıkış bekliyordum. Ama, bunu değil. Olmayan zaten bir çok şey vardı da, bu HİÇ AMA HİÇ OLMADI!
Diyarbakır'daki referandum (ikinci 12 Eylül Vakası diyorum ben) konuşmasında
'Yasakların ne olduğunu çok iyi biliriz. Gece yarısı sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak katledilenlerin acısını çok iyi biliriz. Köy meydanına toplanan köylülere uygulanan şiddeti biliriz. Oğlunu şehit veren Çorumlu annenin gözyaşı bizim ciğerimize akar. Çünkü biz bu toprakların çocuklarıyız. Çünkü biz bir gün Edirneli, İstanbullu, Yozgatlıyız, Hakkariliyiz, Diyarbakırlıyız, Diyarbakır’ın evladıyız. Hepimiz aynı gelecek için yürüyoruz.'
dedi mi, demedi mi?
Suudi Arabistan askerlerinin Bahreyn'e girmesi üzerine, Libya, Cezayir, Fas'ı da işin içine katarak
'Kardeşin kardeşi vurduğu değil, barış içinde yaşadığı...'
dedi mi, demedi mi?
12 Eylül 1980 darbesinde asılan Mustafa Pehlivanoğlu'nun son mektubunu okurken ağlamadı mı? 'Kardeşin kardeşi vurduğu' o dönemde, kardeşlerden biri 'Sağcı', diğeri 'Solcu' diye adlandırılmamış mıydı?
Günümüze gelirsek...
Tüm bunların ışığında, bakalım, üstün müslüman ödüllü civanım delikanlı ne diyor:
''Onlar (şifre skandalına karşı emeğini savunmak için demokratik haklarını kullanmayı seçen, açıklamalardan tatmin olmamış öğrenciler ve ailelerinden bahsediyor) YGS sınavının karşısında tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız.''
Yani bu kadar zor mu kimsesizleri anlamak? Güya 'Kimsesizlerin sesi olacağız' diyerek yola çıktın. 'Kimsesizler' derken, elbette, tarikatlere-cemaatlere üye olmayanlardan bahsediyorum? Kimsesizler ve çaresizler. Tek güvenceleri herkesin eşit şartlarda 'yarıştığı'nı bilmeleri(ydi). Artık ondan da emin değiller. İsyan etmelerinden daha doğal ne olabilir ki? Kendinizi koyun onların yerine; ne hissediyorsunuz? Kapana kısılmışlık mı, yoksa rahatlık ve güven mi? Tatmin olanlar için, gık çıkarmayanlar için, 'demek ki bunların tuzu kuru' diye en ufak bir şüphe bile mi duymazsınız?
Yarın öbür gün, bu söylemden kendine vazife çıkaran birileri çıkıverirse... Sokak ortasında kurşunu sıkıverirse...? Şehir meydanında şiddet uygulanmaya başlayıverirse...? Öldürülen liselinin annesinin gözyaşını kim silecek...? 'Sağcı', 'Solcu' olan kardeşlerin yeni adı 'Kimsesiz' ve 'Tatmin olan' mı olacak?
Hani hepimiz aynı gelecek için yürüyorduk? Hani 70 küsur milyonun başbakanıydın? N'oldu?
Kendi vatandaşlarının içine kurt düşmüş, sokaklarda sana adalet için seslenirken... Sen tut, elin Arap'larına (Mübarek'ine, Kaddafi'sine, Esad'ına) akıl ver: 'Halkına kulak ver, taleplerini yerine getir' diye...
Yani bu kadarı olmaz! Olmamalıydı!
Ya da, belki de seçimler öncesinde iyi ki oldu; insanlar belki uyanır!
Bugüne kadar kimse çıkıp, açık açık 'Kardeşin karşısına kardeşi koyarız' dememişti!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder