Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

20 Şubat 2011 Pazar

Memleketin en önemli derdi...

Sorunun odağı (mı acaba?) 
Tarihler 16 Şubat 2011'i gösterirken,

''Sorunun odağında kadın var.
Sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz.
Tahrikten sonra sonucundan şikayet etmen makul değil.''

diyerek 

tecavüz ve tacizi doğrudan kadına ve nasıl giyindiğine bağlamakla yetinmemiş...

Ertesi gün, yani Şubat'ın 17'sinde, 

''Sözümü değiştirmiyorum...Sadece hanım kardeşlerimizin dekoltesi,
tacizi tetikler dedim.''

diyerek, gazetelerde yazanları doğrulamış ve 'tebrik telefonları' aldığını ilave etmiş. 

Bir cevher buldu ya medya, sonraki gün, yani 18 Şubat'ta, Prof. Orhan Çeker'in 'cevaplar.org'deki 'inci'lerini bizlerle paylaşmaya devam ediyor: 
  • Cariyelerin avret yeri (yani insan vücudunda örtülmesi gereken, başkalarına gösterilmesi haram olan yerler) göğüsle diz kapağı hizasıymış. Cariyeler, saçları, kolları, diz kapağından sonrası açık gezebilirmiş, günah olmazmış. Ek bilgi de vermiş, toplumumuzda hukuken cariye bulunmuyormuş.
  • Kadının avret yeri elleri ve yüzü hariç her yeriymiş.
  • Kadın, yabancı erkeklerin alacağı şekilde parfüm sürerse, cennet kokusu haram olurmuş.
  • Kadın, erkeklerle kırıtmadan, fazla laf etmeden konuşursa sakıncası yokmuş.
  • Kadınının namusu evden çıktığı zaman tehlikedeyse, evden çıkması caiz olmazmış.
Benim favorim, en sonuncusu. 'Kadının yola çıkmasına, evinden çıkıp dönünceye kadar can ve mal, özellikle de namus konusunda, emniyet içerisinde gidip gelebiliyor mu, gelemiyor mu?' şeklinde başlayan ve yukarıdaki önermeyle son bulan madde.

Hani neredeyse, 'cana geleceğine mala gelsin' sözü yerine, 'namusa geleceğine, cana gelsin' demek gibi bir şey, mi acaba? 

Her halükarda, insanın aklına türlü türlü düşünceler geliyor; cariye olmak da dahil o derece yani!  

Namusumu kaybettim...

Ya da, hava tahmin raporları gibi bir şeyler mi geliştirilse? 
Her sabah, ulusal kanallardan... 
Yok yok onları boş ver, bunu yapması en uygun olan TRT olur, hani devlet televizyonu ya, vatandaşın güvenliğini sağlamak da devletin görevi ya, o açıdan diyorum... 
Her sabah TRT haber bülteni sonrasında, dışarı çıkacak olan kadınlara namuslarının tehlikede olup olmadığına dair bir haber programı hazırlansa?

''Edindiğimiz bilgiye göre, bugün 
İstanbul'da YAVRUMM ilçesinin tamamı, 
HEPSİ'nin sahil kesimleri ile SENİNMİ'nin Ohhş mahallesi, 
Ankara'da SENDEİSTİYOSUN, Erzurum'da ise BİLİYORUM mahhalesi dışında 
kalan yerlerde kadınların namusu tehlikede. 
Ölümcül zorunluluk olmadıkça sokağa çıkmamalarını öneriyoruz. 
İlle de çıkıcam diyenler sonradan, 
namusumu kaybettim hükümsüzdür, 
ilanı için kapımıza gelmesinler. 
Cennet vatanımızın diğer illerindeki kadınların 
namusu için bir tehlike, şimdilik kaydıyla, söz konusu değildir. 
İyi günler hanım kardeşlerimiz''

şeklindeki girişten sonra ZAMAN KÖTÜ, KOLLA GÖTÜ cingılıyla devam eden programa, mesela, geçen hafta TRT'nin namus bültenine uymadığı için evinde çıkan, bir daha da kendisinden haber alınamayan 72 yaşındaki ninenin ailesi konuk edilse? 
Aralarda, 
'Son dakika gelişmeleri', 
'Flaş Flaş Flaş'
'Şok Şok Şok'
eşliğinde, namus derecesi değişen iller duyurulsa?

Hatta, şeytan işi teknolojiden sırf bu seferlik yararlanılsa ve Namus Tahmin Raporları 3, 5 günlük, haftalık, 10 günlük falan yayınlansa TRT'nin internet sitesinde? Yolculuğa çıkacak kadınlar o tahminlere göre belirlese seyahat zamanlarını?

Valla şahane. Bu fikri duyduktan sonra kim bilir kaç kadın, kendini şimdiden güvende hisseti! 

* * *
Sorunun asıl odağı

Anlaşıldığı kadarıyla sorun, kadının namusunu koruması.
Kadının namusunu elinden alan, kirleten kim? 
Tabi ki, başka kadınlar değil a şapşal! 
'Erkek' diyoruz, biz kendi aramızda onlara. Erkekler kendilerine ve pipilerine hakim olmayı becerebilseler, ortada kadınların namusunun korunması diye bir dert de olmazdı, değil mi?
İşte, sorunun asıl odağına böyle varılır.

* * *
 Tarihimizde namus

Geçmişte bir zamanlar, günümüzdeki gibi kendi vatandaşı, dindaşı olan erkekler değildi, Türk kadınların namusunu tehlikeye atanlar... Evet, evet bildiniz Kurtuluş Savaşı zamanından bahsediyorum. 

O zamanların  Türk kadını, namusunu Yunan'dan, İtalyan'dan, İngiliz'den, Fransız'dan ve diğerlerinden korumak için sokağa çıkmamak yerine...
Ülkesinin, kendisinin, ileride doğacak çocuklarının geleceğini düşünerek, namusu falan bırak, hayatları, canları pahasına erkeklerle birlikte savaştı: kimi at sırtında, kimi elinde tüfek, kimi yalın ayak kağnı iterek! 

Bugün konuşulanları duyunca, zihniyet şu mu diye düşünüyorum: Dün dündür, o gün öyle gerekiyordu ama, bugün artık sokağa çıkmaman gerekiyor. 
Ya da, taaa ilk hareket dönüp: O orospular yardım etmeseydi, belki bugün Cumhuriyet'in yerine...

Bak, komik olsun diye başladığım yazı nerelere geldi... 

* * *


Yazının başında tarihleri özellikle verdim. Zira, İmam Hatipli profesörün internet sitesinde avukatının ifadesine göre, 'Suçun odağında kadın vardır' dememiş, yasal haklarını arayacakmış. Olabilir tabii. Olabilir de, haberin 2. günü,  'sözlerimin arkasındayım' diye beyanat verirken, keşke 'böyle söylememiştim' deyip gazetecilere düzelttirseydi. Hadi 2. gün olmadı diyelim, sonraki günlerde söylemediğine dair haber yaptırsaydı, tüm Türkiye görmüş olurdu. Ben tesadüfen baktım da, gördüm. 

2 yorum:

  1. Inanirmisin Dilek yazini zevk ile okudum ama icim burkula burkula bitirdim. Sen yazmazsan ben yazmazsam o yazmazsa peki kim yazacak bu sorunu? Ellerine saglik.
    Burada, yasadigim bu Avrupa ülkesinde, daha sabahin alacaköründe sokaklarda kadinlarimiz, nereye ? Tabii ki ev temizligine. Temizlik sonrasi evine gelir yorgundur ama yinede dinlenmeden, yemegini yapar, etrafi temizler, camasirlari yikar,ütüsûnüde yapmaya calisir o arada. Saat 15.00 civarinda yeniden yollara koyulur, nereye? Tabii ki bürolarin, fabrikalarin, devlet dairelerin temizlik isi icin. Aksam pestil gibi gelir, sofra kurulur, yemekler yenir, cocuklar yikanir paklanir, yatirilir, bulasiklar yikanir, etraf yine düzeltilir ve nihayet, yatilir... Tûrkiye'de tarla da calisandir.
    Senaryo dikkatini cekerse gerek Türkiye'de olsun veya olmasin hep ayni.
    Samanistlikten sonra bir daha kendini bulamayan bir KADIN. Daha dogrusu,yasamin olusmasindan bu yana devam eden ERKEK-KADIN kavgasi...
    Bu yazinida sakliyorum Dilek...Arada sirada bu konulara da gir Dilek, unutulmasin bu konu...

    YanıtlaSil
  2. Bahsettiğiniz 'senaryo' nedense az gelişmiş 3. dünya ülkeleriyle, 'bölgesinde lider olan'! ülkemizin - hepsi olmasa da, büyük çoğunluktaki - kadınları için böyle.

    Hani denir ya, 'sen kendini nasıl görürsen, başkaları da öyle görür' diye...

    YanıtlaSil