Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Akepe yapar 2: Onlar konuşsun, sen yap, aranızda ilk kez bir fark olsun

Geldiğimiz nokta şu: (kronolojik diil, affedin gari)

Ergenekon terör örgütüdür, vardır, amaçları hükümeti düşürmektir dediler. Bu memlekete emeği geçmiş ve emek vermeye devam edecek kim varsa ya bu terör örgütünün başı olmakla, ya bu terör örgütüne üye olmaktan ya da yardım ve yataklık etmekten suçladılar yetmedi mahkemelerde savunma haklarını ellerinden aldılar (avukatlarına ellerinden gelen her türlü kötülüğü yaptılar) yetmedi
yıllarca hapislerde ya da tecrit altında süründürdüler yetmedi hasta olanların hastaneye gitmelerini engellediler (engelleyemediklerinde 'hastanede yatmalı' raporları veren doktorlara ellerinden gelen her türlü kötülüğü yaptılar) yetmedi aile büyüklerinin cenazelerine gitmelerine dahi izin vermediler ki bu rutin bir izindi zaten. 'Yetmedi'ler saymakla bitmez, yerim dar. (Bu arada tarihimizde ilk kez Atatürk'ün adı silahlı terör örgütü dava dosyalarına girdi ve bir GK Başkanı silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan ağırlaştırılmış hapse çarptırıldı, TSK da silahlı terör örgütü oldu çıktı!) Tabii bu arada bir nebze de olsa ağlanacak halimize güldüğümüz de olmadı değil: Tesla'nın kim olduğunu bilmeyen en iyi biz bilirizcilerin savcıları-polisleri, Tesla'yı itinayla Ergenekon terör örgütü üyesi yapıvermişlerdi... Günümüz modasıyla: Eyyy Tesla! :))) 

Geldiğimiz noktada Savcı (bilmeyenler için yazayım savcı iddia makamıdır, devleti temsil eder) mahkemede dedi ki, Ergenekon diye bir terör örgütü yoktur. Gerçekte, -terör kısmını bırak - böyle bir örgütün varlığı dahi hiçbir şekilde kanıtlanamamıştı, ama olsun, her şeyi en iyi biz bilirizciler, Ergenekon diye bir terör örgütünün varlığını biliyorlardı (hissi kablel vuku mu desek, siyaseten gereklilik mi!).

Balyoz Davası (akepe döneminde TSK'ne karşı açılan diğer tüm davalar: Oranj, Sura, vb.), askerlerin hükümete kumpasıdır, dediler, ne Fatih caminin bombalanacağı iddiaları kaldı, ne T.C. jetlerinin düşürüleceği, ne de devlet sırlarının telekızlar yoluyla yabancı devletlere satılması. Ergenekon davasından yaşanan kötülüklere ilave olarak TSK yönetim kadrosu zayıflatıldı. (Bkz. en yakın örnek Şah Fırat Operasyonu. Akepenin, büyük başarı, dünya hayran kaldı, nasıl yaptınız diye sordular vb. şeklinde övündükleri sonuç: Çatışmasız bir operasyonda 9 adet askeri tank şak diye İŞİD'e bırakıldı!) 


Geldiğimiz noktada, Balyoz'un ve diğerlerinin TSK subay ve askerlerine karşı kurgulanmış bir komplo olduğu kabul edildi, Balyoz bavulcusu Baransu tutuklandı (mı acaba?) Ne kadar da safmışız ayaklarıyla hiçbir akepelinin bu davalara inanmadığının açıklamaları - ilkelilik ve dik duruş yani! Gerçekte, delillerin hiçbirisi gerektiği gibi incelenmemişti, ama olsun, her şeyi en iyi biz bilirizciler, balyoz diye bi askeri darbe olacağını, devlet sırlarının satılacağını biliyorlardı (hissi kablel vuku mu desek, siyaseten gereklilik mi!). 


Kabataş'da saldırıya uğradığını söyleyen kadına, camide içki içildiğine ve Gezi Parkı'ndaki gençlerin çadırlarında atom bombası hazırlığı yapıldığına varıncaya kadar bir yığın ıvır zıvıra pek inandılar, inanarak dillendirdiler, sahip çıktılar, görüntüler elimizde Cuma'ya size de izleticez; görüntüleri izledim şoke oldum, ağladım, ürperdim vb. diyenler bile oldu.


Geldiğimiz noktada, yalan söylendiği ortaya çıktı. "Elimizde" denilen görüntüler bi türlü servis edilemedi, ama olsun, her şeyi en iyi biz bilirizciler, bütün bu ıvır zıvırın gerçekten yaşandığını biliyorlardı (hissi kablel vuku mu desek, siyaseten gereklilik mi!).

Yaz boz tahtasına dönen eğitim sistemi (yüzyılın projesi dedikleri FATİH, 4+4+4, eğitimde devrim deyip her yıl değiştirdikleri liselere geçiş sınavları, üniversitesi olsun savcılık olsun ne kadar sınav varsa onların satılan, hamili kart yakinimdir hesabı elden dağıtılan vb. soruları; 2011'de ÖSYeMe Bşk. Ali Demir'i yedirmem' diyen civanım delikanlı
şimdilerde o sınavların hileli olduğunu kabul ediverdi??); vatandaşın kanını emen sağlık sistemi; kevgire dönen sınırlar, stratejik yalnızlık dış politikası, BOP Eş Başkanlığı; soğan, patates, saman dahil tüm tarım ürünlerinin ithali; iş cinayetleri (Soma'dan inşaatlarda can verenlere kadar)... Bi dediğinin saati dolmadan tersini söylemeler... Hakaretler, küfürler, aşağılamalar, saldırmalar, Kuran (Ne Türkçe ne Arapça, Kürtçe Kuran) ve bitmek bilmez kefen siyaseti; yüzbinlerce liralık hakaret davaları... Bunları ödev belleyenlerin işlediği cinayetler, sakatlamalar, yaralamalar... Hepsi feci ama en en en fecilerden birisi, polisin attığı gaz fişeği ile ölen çocuğun acısı çok çok çok taze olan annesini meydanlarda yuhalatma yok mu...

Ya o 17-25 Aralık haftasında 'sıfırlama'lar, "Çok safmışız!" diye yine yeniden mazluma yatmalar, ardından gelen polis-savcı-yargıç temizlik operasyonları... Oku, hatırla nereye kadar di mi? Liste bitmez, dile kolay 13 yıl! Kim bilir neleri neleri atladım yazarken; affola. 

Bütün bunlar olup biterken biz diyorduk ki, aman bunlar hassas konular, şakaya gelmez, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmeyin (Anayasal suç), akepe başından tut da g.tünün kılına kadar herkes ağız birliği etmiş, en iyi biz biliriz biiiz diyorlardı. Geldiğimiz noktada, bırak en iyisini, standart olanı bile bilmedikleri bir bir ortaya çıktı, çıkıyor, zaman ilerledikçe çıkmaya devam edecek.

Keşke tüm bunlar için 'kendileri söylediler kendileri inandılar' diyebilseydik, ama işin kötüsü sizleri de inandırdılar. Hala aramızda, sanki hiçbir şey olmamışcasına dolaşıyorlar, kimisi köşelerinde yazmaya, kimisi sizden oy istemeye, kimisi de bu yalanları savunmaya devam ediyor.

Pazar gününe kadar, h
er bi şey hakkında en iyiyi bilmek gibi iddiası olan akepe hükümetlerinin ülkeyi içine düşürdükleri bu 'hissi kablel vuku ya da siyaseten gereklilik' durumlarını bi düşün - bak söz veriyorum acımıycak. Oyunu sırf bu düşüncelerinle ver. Bırak onlar konuşsun, sen yap, akepeyle aranda ilk kez bir fark olsun.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder