Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

26 Ocak 2012 Perşembe

Melancholia gerçek olsaydı...

"Melancholia" filmini yazdığımdan beri aklımda olan bir şey var: Ya film gerçek olsaydı, Türkiye'de neler söylenirdi, neler yapılırdı? 


Tabii ki dünyalılar gibi Türkler de iki ayrılırdı. Diğer dünyalılar gibi 'Çarpacak' ya da 'Çarpmayacak' şeklinde düşünmek yerine 'Teğet geçecek' ya da 'Teğet bile geçmeyecek'  diye ikiye ayrılırdık. 


Melancholia'ya halkı kin ve düşmanlığa tahrik, aşağılama, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, suç işlemek amacıyla çete kurma ve yönetme, iktidarı eleştirme ve devlet büyüklerine hakaretten 500 yıldan az olmamak şartıyla dava açılmasını isteyenler olurdu.


Melancholia'yı
Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy ve bilimum davalara yeni kanıt olarak gösterenler olurdu.


Bir de, Deniz Feneri davasının akepenin başarılarını kıskanan Almanya tarafından uydurulduğuna dair kanıt olarak da gösterilirdi.  


'Çarpmaya karar verirse sonuçlarına katlanır. Kimse Emperyal Türkiye'nin gücünü sınamaya kalmasın.' denirdi.


Melancholia'nın gözden düşmesi, itibarının zedelenmesi amacıyla parlaklığının az olduğu günler kasete çekilir ve internet sitelerine servis edilirdi.


Melancholia'nın teğet geçeceğini savunanlar dinsiz, darbeci, ulusalcı, solcu, Türkiye'nin ilerlemesini istemeyenler, ileri demokrasiyi çekemeyenler, dış mihrakların piyonu falan filan olarak etiketlenirdi.


'Duayla geldik, melankoli felankoli bize vız gelir, hamdolsun' diyen iktidarcılar çıkardı.


Kainatın en büyük adalet sarayının temeli atılır, adına Melankoli Adalet Sarayı denilirdi.


'Melankoliyi seyredenler' diye bir iş kolu yaratılmasını, yaşlı, genç, ev kadını artık kim varsa bütün işsizleri ve iş aramaktan vazgeçtiği için işsiz sayılmayanları buraya kaydederek işsizlik oranının düşürülmesi önerileri gelirdi.


Fırsat bu fırsat, vergiler güncellenir, ekmeğin gramajı düşürülüp fiyatı aynı bırakılır; 'Vatandaşla kim dalga geçiyorsa, karşısında bizi bulur' denilirdi.


'Ya benimsin ya kara toprağın' şeklindeki kadın cinayetleri yerini 'Ya benimsin ya Melankolinin' şekliyle devam ederdi.


 'Allah korusun ama teğet geçer de öğrenciler, muhalifler gösteri düzenlemeye kalkarsa?' düşüncesiyle biber gazı stokları güncellenirdi.


* * *


Melankoli'nin Dünya'ya çarpacağı kesinleştiğinde:


'Melancholia'ya model ortaklık teklif edelim'  diyenler çıkardı.


Yeni anayasaya yazılsın diye "Türkiye'ye çarpan gezegenleri haklarında mahkeme kararı olmaksızın tutuklamak", "Türkiye'ye çarpacağından şüphelenilen gezegenlere karşı meleleri ve cinleri istihdam etmek" önerileri getirilirdi.


'Basın yazdıkça, fotoğraflarını bastıkça Melancholia daha da hız kazanıyor. Prim vermeyin.' türünden açıklamalar her saat duyulurdu.


Ermeni soykırımını reddedene hapis ve para cezası veren kanunları yüzünden Fransa kapılarına dayanmak için sefere çıkmaya niyetlenen babayiğitler ve 'Yaptırım olarak Airbus ve Aircraft uçağı almayalım.' diyenler her yerden biterdi.

Cennete gitmek isteyenler için hızlandırılmış Arapça kursları açılırdı.



"Şu Melankoli olmasaydı, ne biçim yapacaktık Kanal İstanbul'u" denirdi.


'Ne cumhuriyet ne laiklik, şeriat isterük şeriat!' diye bağıran tipler 'Şurdan üç beş dinsiz laiki Hakkın rahmetine kavuşturayım da sevap kazanayım' diyerek önüne geleni temize havale ederdi.


Türk aile yapısına uymayan, striptizi andıran danslı, içki içilen, gereğinden uzun öpüşme sahneleri olan, ecdadımızın geçmişteki mahremine özen göstermeyen dizilerin başımıza bu felaketi getirdiğini söyleyenler çoğalırdı.  


"Ne taktiri ilahisi? Neler saçmalıyorsunuz siz? Atatürkçülük Türkiye'yi geride bıraktı. Yoksa biz Melankoli'yi beddualarımızla şıp diye yok ederdik." diyenler çıkardı. 


Bunun üzerine 'Yetmez ama evet' diyen bir grup insan bir kez daha göründükten sonra, onlardan sonsuza kadar haber alınamazdı.



Cennetteki hurilerin sayısını ve seks güçlerinin nasıl, ne kadar artacağı polemiği müslüman erkeklerin son konusu olurdu. 


CHP son bir kurultay daha toplardı. 



* * *


Abilerim, ablalarım. Yazımı sivil başkomutan Abdullah Gül'ün ''Türkiye'de isteyen istediğini yazar.'' özlü sözüyle bitirir, cahiliye dönemim hala devam ettiği için bin kez özür dilerim. Çok pişmanım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder