Baylar, bayanlar, merdivenden kayanlar ve kaymayanlar, özellikle yaşı tutanlar, hatırlayın, hatırlamıyorsanız da gazetelerden okuyun: 12 Eylül 1980'de yapılan darbe sonucu hazırlanan anayasa bugüne kadar 16 kez değiştirildi. 175 maddesinin 83'ü zaten değiştirildi. Hatta, dokuz anayasal değişiklik 2003-2005 döneminde AB uyum reformları çerçevesinde şimdiki iktidar tarafından yapıldı. İnsan, el insaf demez mi?
Birkaç zamandır, gazetelerin arka sayfalarında tam sayfa boyutlarında 'Evet' kampanyası için ilanlar verildiğinin farkındasınızdır herhalde. Önceleri bunları okumadan geçiyordum, sonra 'hadi bi bakayım, aklı-eğitimi-vicdanı-cüzdanı boş koca kitleleri neyle kandırıyorlarmış' diyerek göz attım.
İlk izlenimim çok anlaşılır bir dille yazılmış olmaları. Öyle ki 'A-B-C'si olan hemen herkes ne dendiğini anlayabilir, ve de 'kalıbımı basarım' tarzında onaylar.
Şimdi de ben, maddeleri herkesin anlayacağı bir dille anlatayım.
''Yaşlılarımız ve özürlülerimiz özel ayrıcalıklara sahip olsun mu?''
sorusunun karşısında yazılı olan yanıt:
''Evet.''
Zaten olması gereken bu değil midir? Böylesi insanlığın gereği ve de müslümanlık gibi 'iyilik', 'yücelik' dolu, 'saygı'yı, 'sevgi'yi yaşamın merkezine koyan, 'en son' (yani bundan başkası yok, gelmeyecek) olduğuyla övünülen bir dinin inanaları olarak, bu konuyu uygulamaya geçirmek için illa Anayasa'da yazılı olmasını beklemek, biraz da olsun garip kaçmıyor mu?
Hadi dediniz ki 'yoo, ne gariplik var ki bunda?', en basit 'ayrıcalık'a en basit örnek, toplu taşıma araçlarında yaşlılara yer verilmesini yazan tabelalara karşın, gördüğümüz manzara, çocuk-genç-kadın-erkek, yaş grubu farkı olmadan yer buldukları takdirde derhal oturmaları değil midir? Tabii, 'ama anayasada yazılı olsa, herkesin bunu uygulayacağına hiç şüphem yok' da diyebilir, ve 'alemin en komiği' olma yolunda emin adımlarla ilerleyebilirsiniz.
''Yaşlılarımızın ve özürlülerimizin toplumsal hayata katılımını artırmak için EVET''
Bu, akepenin kendini sandığı 'sosyal devlet' olmanın, hadi bırakın sosyalini 'devlet' olmanın gereği ve görevlerinden biridir zaten. Bu maddeyi değişiklik olsun diye yazmaları ve 8-9 yıllık iktidarlarındaki uygulamalarının bana çağrıştırdıkları şöyle:
''Anayasa'da yazmadığından dolayı,
yaşlıların ve özürlülerin topluma katılımını artırmak için
KILLARINI bile kıpırdatmamışlar!''
Yanlış mı?
''Özürlülerimize daha fazla iş imkanı için EVET'' dedikleri madde var. Bakan Aliye Kavaf'ın 11 Ağustos'ta 27. Özürlüler Yüksek Kurul Toplantısı'nda yaptığı açıklamadan anlaşılacağı gibi, bu konuda yasal düzenleme zaten yapılmış. Demek ki, konuyu referanduma getirmeye ihtiyaç yokmuş... Ne yapalım, referanduma giderek sağlamasını yapmak istemişler, diyemeyiz. Sonuçta referandum hem maliyet, hem zaman kaybı... Bu arada, Anayasa'da yazmasına rağmen, kamuda istihdam edilmesi zorunlu olan özürlü kadrolarının doldurulmamış olması, yani hükümetin anayasal yükümlülüğü olduğu halde, bu kadroları boş tutuyor olmasının yorumunu size bırakıyorum.
Özürlülerle ilgili bir de ''Özürlülerimizin önündeki tüm engellerin kaldırılması için EVET'' şıkkı var. Bu da muğlak. 'Tüm engeller' ve 'Özürlülerimiz' derken hangi engellerden ve hangi tip özürlülerden bahsediliyor? Bu çok önemli. Necip(!) Türk halkının, 20 Aralık 2009'daki olay gibi, sırf Anayasa'da böyle yazıyor diye, özürlüleri linç etmekten vazgeçeceğine kim bahse girer?
Peki, çocuklarla ilgili maddelere gelelim.
Bu nasıl duygu sömürüsü olmuş böyle! Sanırsınız ki bendim, üç gün önce tehlikeli ve ağır iş tanımlarını değiştirerek 16 yaşından küçük işciler ve 16-18 yaş arasındaki gençler, alkol ve sigara almaları yasak olduğu halde, bunları üreten fabrikalarda çalıştırmanın yolunu açan! Tabii 'güvenli gelecek sunmak' tanımının içinde, çocuklara uygun olmayan yerlerde çalışıp para kazanıp devlete vergi ödemeleri de geliyorsa, o başka! Ya da, 'sahipsiz ve kimsesiz kalmamak' tanımının içine 'sosyal yardım vererek onları tembelliğe alıştırmak' giriyorsa, o daha başka! Şaka değil, bunu ben söylemiyorum; Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü diyor ki: sosyal yardım tembelleştiriyor.
Batman Valiliği ile Bahçeşehir Üniversitesi, güneydoğuda 11 ilde 'İdeallerimizdeki Yarınlar' konulu liseler arası kompozisyon yarışması düzenlemişti, geçtiğimiz aylarda. Muş'tan Eda Çakır'ın, beni ağlatan düşünceleri:
'Aile birliği ve bütünlüğü' derken, sayısız devlet memuru anne-babayı farklı şehirlere atayarak çocukların aile bütünlüğünü bozan da benim galiba! Buradan söz veriyorum ey bölünmüş aileler, sizi bir araya getirmek için Türk halkından da onay almam lazım; referandum sonrasında vallahi de, billahi de birleştiricem sizi yaa; ama referandumda hayır çıkarsa, günah benden gitti!
Şekspir'in oyunlarında bile böylesi görülmedi...
Ha, bir de işmiş gibi yazmışlar:
''Çocuk haklarına dair BM Sözleşmesi, İH Evrensel Bildirgesi, AB İlerleme Raporları ve ayrımcılığa karşı diğer tüm uluslararası belgelere uygun düzenlemeler için Evet.''
Diyelim ki, HAYIR çıktı referandumdan. O zaman, tüm bu düzenlemeler yapılmayacak, ÖYLE Mİ?!
Devamı gelecek....
Peki, çocuklarla ilgili maddelere gelelim.
''Çocuklarımızın sahipsiz ve kimsesiz kalmaması için evet.''
''Her türlü şiddet ve istismara karşı korunması için evet.''
''Daha güvenli bir gelecek sunmak için evet.''
''Daha güvenli bir gelecek sunmak için evet.''
''Aile birliği ve bütünlüğü için evet.''
Bu nasıl duygu sömürüsü olmuş böyle! Sanırsınız ki bendim, üç gün önce tehlikeli ve ağır iş tanımlarını değiştirerek 16 yaşından küçük işciler ve 16-18 yaş arasındaki gençler, alkol ve sigara almaları yasak olduğu halde, bunları üreten fabrikalarda çalıştırmanın yolunu açan! Tabii 'güvenli gelecek sunmak' tanımının içinde, çocuklara uygun olmayan yerlerde çalışıp para kazanıp devlete vergi ödemeleri de geliyorsa, o başka! Ya da, 'sahipsiz ve kimsesiz kalmamak' tanımının içine 'sosyal yardım vererek onları tembelliğe alıştırmak' giriyorsa, o daha başka! Şaka değil, bunu ben söylemiyorum; Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü diyor ki: sosyal yardım tembelleştiriyor.
Batman Valiliği ile Bahçeşehir Üniversitesi, güneydoğuda 11 ilde 'İdeallerimizdeki Yarınlar' konulu liseler arası kompozisyon yarışması düzenlemişti, geçtiğimiz aylarda. Muş'tan Eda Çakır'ın, beni ağlatan düşünceleri:
''(..) Çıplak ayaklı kızları vardır Güneydoğu'nun. Su taşımak, tütün toplamak, boyumuz biraz uzayınca ve kilomuz biraz artınca bir koyun parasına satılmaktır kaderimiz. Şarkılarda 'Ünzile'dir adımız bizim. Denizi sadece haritadan tanırız. (..) Hayallerim boyumdan büyük biliyorum. Ablamdan kalma üniformamla, mahkeme salonlarında siyah cübbeli bir hakim hayalini kuruyorum...''Bitlis'ten Elif Uçan ise hepimizden realist:
''Geleceğimizi seçmek zorunda bırakıldık sınırlı saatlere sıkıştırılan sınav sonuçlarına göre. Üniversite sanki tek çıkış kapısıymış gibi gösterildi. Üniversite bittikten sonra, üniversite mezunu olmanın iş bulmak demek olmadığı, gençlere yeterince iş istihdamı sağlanmadığı ve işsizliğin çığ gibi büüyüdüğü yüzümüze sert bir tokat gibi çarpıldı.''İki kızımızdan hangisinin derdine deva olacak bu referandum?!
'Aile birliği ve bütünlüğü' derken, sayısız devlet memuru anne-babayı farklı şehirlere atayarak çocukların aile bütünlüğünü bozan da benim galiba! Buradan söz veriyorum ey bölünmüş aileler, sizi bir araya getirmek için Türk halkından da onay almam lazım; referandum sonrasında vallahi de, billahi de birleştiricem sizi yaa; ama referandumda hayır çıkarsa, günah benden gitti!
Şekspir'in oyunlarında bile böylesi görülmedi...
Ha, bir de işmiş gibi yazmışlar:
''Çocuk haklarına dair BM Sözleşmesi, İH Evrensel Bildirgesi, AB İlerleme Raporları ve ayrımcılığa karşı diğer tüm uluslararası belgelere uygun düzenlemeler için Evet.''
Diyelim ki, HAYIR çıktı referandumdan. O zaman, tüm bu düzenlemeler yapılmayacak, ÖYLE Mİ?!
Devamı gelecek....
Bu referandum konusuna bana göre cok daha baska bir objektiften bakmissin. Cok daha realistce , birazda carpici olmus. Carpmali arasira, ancak uyaniriz belki.
YanıtlaSilTesekkürler Dilek, devami gelsin...
Umut ederim ki, fark yaratan bir yazı dizisi olur. Bonbon, şeker maddeler var diyor ya, muhalefet; bana hiçbiri bonbon kandırmacası gibi gelmiyor.
YanıtlaSilAçıkçası, zekamıza hakaret kabul ediyorum bu referandumu.