Mardin Valisi Turhan Ayvaz. Bu kişinin sözlerini duydunuz herhalde. Özetleyeyim, Türkiye son 10 yıldaki gelişmelerle, muasır medeniyetler seviyesine çıkmışmış. O yüzden de vali artık Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesiyle ilgili vecizesini kullanmayacakmış.
Ana konumuz valinin söyledikleri değilse de, konuyla doğrudan ilgili.
Duydunuz herhalde, civanım delikanlı ameliyat olmuş. (İyi ki bunun haberini de yabancı basından öğrenmedik - Erciş
depreminin şiddetini Amerika'dan, pekakanın baskın haberini İngiltere'den duyduğumuz gibi.) Ameliyat, hastalıkların tedavisinde uygulanan yöntemlerden birisidir malum. Her hasta istediği hekime muayene ve tedavi olma özgürlüğüne sahip olmalıdır. Bu, her şeyden önce bir insan hakkıdır. Yaklaşık 10 yıldır iktidar olan parti, Ağustos 2011 tarihinde uygulamaya soktuğu 'Tam Gün Yasası' ile her Türk vatandaşının elinden bu özgürlüğü aldı.Bugün ve civanım delikanlının ameliyat olduğu gün de geçerli olan yasaya göre, eğer bir doktorun dışarıda da muayenehanesi varsa, o doktor kamu hastanesinde hasta bakamaz, öneride bulunamaz. Cerrahsa, ameliyat yapamaz. Bunlar yasaktır. Vatandaşların, bir devlet ya da üniversite hastanesine gidip, istedikleri, tercih ettikleri, güvendikleri bir hocaya muayene ve ameliyat olmaları mümkün değildir. Özel hastaneye gittiğinde, parasıyla istediği kişiye muayene de olur, ameliyat da.
Şimdi civanım delikanlının tedavi yönteminin uygulamasına bakalım; bir nevi Erdoğan's Way :)
Prof. Dr. Dursun Buğra, İstanbul Tıp Fakültesi'nden 'Tam Gün' nedeniyle ayrılmak zorunda kalmış ve Özel Amerikan Hastanesi'nde işe başlamış. Geçerli olan yasaya göre, civanım delikanlının tercihi eğer Dursun Buğra ise, ameliyatının Amerikan Hastanesi'nde yapılması gerekirdi; ya da kamudan bir doktor tercih etmesi ve kamu hastanesinde ameliyat olması gerekirdi. Fakat bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Ameliyat Marmara Üniversitesi Tıp Fak. Pendik Eğit. ve Araştırma Hastanesi'nde yapıldı. Özel Amerikan Hastanesi'nin doktoru, ekibini ve hatta ameliyatta kullandığı aletleri bile yanında getirmiş. Bunlara bir de anestezi ekibinin de dışarıdan getirildiğini ekleyin. Biyopsi içinse başka özel bir laboratuar tercih edilmiş - yasalara tek uyan şey bu sanırım.
Tam Gün'ün 'faydalarından' o kadar emindi ki iktidardakiler, Anayasa Mahkemesi'nce ve Danıştay'da iptal edildiği halde, 'Hepsi birinci sınıf olan vatandaşlarımızdan bu güzelliği esirgememeliyiz' diyerek 26 Ağustos 2011'de Kanun Hükmünde Kararname ile tekrar uygulamaya sokuldu. Anlaşılan faydalarından emin olma durumu sadece 3 ay sürdü. Civanım delikanlı 26 Kasım 2011 tarihinde ''Erdoğan's Way'' diye özetleyebileceğimiz, kendisinin tercih ettiği doktora, kendisinin tercih ettiği hastanede ameliyat oldu. Kendi çıkardığı yasayı çiğneyerek, kanuna karşı gelerek. Bunu, bir 'asil'in yani sıradan vatandaşın yapabileceğine gönül rahatlıyla 'Evet' diyenler parmak kaldırsın...
Civanım delikanlının ameliyatı sayesine neler öğrenmedik ki! Kanuna karşı gelmek için illa başbakan olmak gerektiğinden başka... Anayasa Mahkemesi'nin iktisatçı başkanın da civanım delikanlı gibi özel bir doktora üniversite hastanesinde ameliyat olmak istediğini de öğreniyoruz. Hatırlatma notu: Tam Gün yasası Anayasa Mahkemesinde oylanırken, kendisi 'iptal' değil, 'anayasaya uygundur' yönünde oy kullanmış...
Konu çoktan dağıldı, ama toparlıyorum ve muasır medeniyetler seviyesine bağlıyorum.
Civanım delikanlının yasayı çiğnemesi, muasır medeniyetlerde kolay kolay rastlanabilecek bir şey değildir. Rastlandığında gerek vatandaşlar, gerek siyasiler, gerekse hükümetler tarafından bir daha olmaması için gereken ne ise anında yapılır, demokrasi bunu gerektirir. Yasa çiğneme örneklerini anca Suudi Arabistan gibi yerlerde görebilirsiniz. Bu tip yerlerde çıkarılan yasalar herkese eşit uygulanmaz. Bu gayet doğal karşılanır çünkü demokrasi yoktur.
Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan ayrılanların görüp göreceği 'muasır medeniyetler seviyesi' de anca Suudi Arabistan kadar olur; eksiği olabilir ama bir çıt fazlası bile mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder