Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

14 Aralık 2010 Salı

Katil köy biberi

Saat yarımda oldu her şey. 


Öğlen yemeğime oturmuştum. Bir parça bonfile, bir dilim ekmek, birkaç kaşık yoğurt ve domates, havuç, yeşil köy biberinden oluşan salata yiyecektim. Et olurken, salatamı hazırlıyordum. Epey uzun zamandır, sebze-meyvelerimizi, peynirimizi-zeytinimizi bir çiftlikten alıyoruz. Lezzetlerini anlatamam size. Sebze yediğinizin farkına varıyorsunuz. En basitinden limon; limonun aslında ekşi olduğunu, küçücük bir tanesinde ne kadar çok su ve çekirdek olabileceğini yeniden keşfettim. Hele mevyeler! O muhteşem tatları ve kokularıyla insanı çocukluğuna götürüyor, ne yalan söyliyeyim. 


Normalde, tadına bakmadan biber (hangi çeşit olursa olsun) doğramam salataya. Acı ile hiç aramız yok çünkü. Nedense bugün, tadına bakmadan doğradım iki köy biberini. Sofraya oturduğumda da ilk olarak bunlardan bir parça atıverdim ağzıma. Bir anda, daha çiğnemeye bile başlamamışken... 

aman, aman ne acıydı o öyle! Allahtan, hemen ağzımdan çıkarmak geldi... Geldi de, bir faydası oldu mu? Tabii ki hayır!


Acıdan öksürmeye başladım; nefes alayım derken acı resmen boğazıma kaçtı! Biliyorum inanmayacaksınız bana, ama doğru söylüyorum! Boğazım kasıldı; öksürdükçe acı daha beter yayıldı; boğulacak gibi oldum! Gözümle elim domateze giderken, beynim 'yoğurt, yoğurt' diye bağırıyordu. Hemen koca bir kaşık yoğurdu attım ağzıma. İyi geldiği süre sanırım bir ya da iki saniye kadardı. Çala kaşık yoğurda daldım hemen. Birkaç kaşık yerim diye çıkardığım, birazı yenmiş yarım kiloluk yoğurdu bitirmişim. 


Boğazım nispeten rahatlamış olsa da, 
yüzümün her bir hücresi zonk zonk zonkluyordu. 
Gözüm tükürdüğüm canavar köy biberine takıldı. 
Amerikan servisin üstünde cansız yatıyor gibiydi. Çok da masum gözüküyordu; 
ama, görünüşe aldanma diye uyaran eski bir deyiş aklıma geldi! 
O sırada, örümcek hislerimin devreye girmesiyle, 
tabağı yavaş yavaş eriten yeşilimsi sıvıyı fark ettim. Canavardan kurtulmaya çalışırken, ağzıma ait sıvıların bir kısmı tabağa akmış olmalıydı. 
Demek, canavar köy biberi kısa zamanda porseleni bile eritecek kadar zehirliydi!


İşin roman kısmı bir yana, gidip aynaya baktığımda dudaklarım ve burnumun şişmiş ve kızarmış olduğunu gördüm. Daha yeni yeni yüzümde herhangi bir acı hissetmiyorum. 'Acısı burnumdan çıktı' diye bir deyim var zannediyordum, ama yokmuş. Bu büyük eksikliği, tecrübemle ben gidermiş olayım bari...  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder