Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

5 Kasım 2010 Cuma

İstanbul Kadın Buluşmaları'ndan notlar

İstanbul Kadın Buluşmaları diye bir toplantı varmış İstanbul'da bugün. Şimdi haberlerde dinledim. Civanım delikanlı da konuşmuş. Ne konuşmuş diye merak edilecek bir şey yok, bu yakınlarda söylediği şeyler: başı açık bayanlar, başı kapalılara destek olmalıymış, biraz destek gelmiş ama bu yetmezmiş - yetmez ama evet neviinden :)), başörtüsü yüzünden eğitim hakkının elinden alınması ne vicdana ne de insan haklarına sığarmış da mış da mış... Önemli olan konuşma değil zaten.

Önemli olan, salonda çıt dahi çıkarmadan, kadına şiddet ve kadın cinayetleriyle ilgili 10 kadar döviz açan kadınlara


polisin 'saldırmasıydı'! Nasıl da büyük bir hiddetle kadınların havaya kaldırdıkları dövizleri ellerinden aldılar, yırtarcasına... Ve kadınları salondan dışarı attılar... Aklıma hemen Persepolis'deki bir sahne geldi:

Marji ve annesi bir marketten çıkmış aldıkları öte beriyi arabalarına yerleştirirken bir adam yanlarına geliyor ve sertçe başörtüsünü düzeltmesini söylüyor. Marji'nin annesi de karşılık veriyor ve 'Biraz saygılı olun.' diye ekliyor; adam ağızı köpürmüş halde bağırıyor: 'Saygı mı! Ben, senin gibi karıları duvara dayar sikerim!'

İşin tuhafı - aslında tuhaf değil, ürkütücü - civanım delikanlının olan biteni öylece seyretmesi. %42'yi anlamaya çalışması, empati kurmaya çalışması buraya kadarmış. ''Bir metrelik başörtüsüne takıp sallayarak cumhuriyetçi olunmaz.'' diyor ya; aynen sesli-sessiz, köylü-kentli, aç-tok, öğrenci-işsiz, Çerkez-Türk her protestocuyu yaka paça yakalatarak demokrat olunmayacağı gibi... Yazmama gerek yok, örnekler çoğaltılabilir. Bütün bunlar olduktan sonra, oradaki diğer kadınların civanım delikanlıya 'Türkiye seninle gurur duyuyor.' tezahüratını yüzyılın ayıbı ilan ediyorum.


Bir de devamında vatandaşa haber diye verilen bir şey var: buradaki konuşması uzayınca cuma namazını kaçırmış. Cumayı kılamadan BÜ'ndeki konuşması için aceleyle ayrılmış... 72 milyonluk Türkiye'de ihracatçısından, emeklisine, üniversitede okuyandan işsizine, açından borçlusuna, Lazından Kürdüne herkesin nefesini tutarak beklediği haber buydu çünkü: allah vere de cumayı kaçırmasa!

Hah, şimdide alt yaz geçti Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri de protesto etmiş kendisini. Polisin ne yaptığını yazmadılar; halbuki ben bir vatandaş olarak merak ediyorum!

2 yorum:

  1. Öncelikle bir konuyu belirtmek istiyorum, hani bazen bir film seyrederiz, cok begeniriz ve ister istemez bir müddet ya da bir sûre ( az ya da uzun bir süre) etkisinde kaliriz ya...Iste bu yazin da bana okuduktan sonra böyle bir etki verdi.

    Sunu demek istiyorum, haa, okudum iste tamam sonrakini okuyalim...diyemedim. Yazidaki etkilenme beni bir müddet oldugum yerde tuttu beni öylesine.

    " Artik yeter" 'i baska bir cizimde ve renkler icinde anlatiyorsun gibi yorumluyorum. Ve cok begendim.

    Yillar önce 'Olimpos Garaj'i ' isimli Arjantin filminde beyaz basörtüsü takip Plaza de Mayo meydanina gelip toplanan anneleri seyrettigimde ve bunun bizdeki bir nevi benzeri olan cumartesi annelerini animsadim. Helikopterlerden atilan insanlar Arjantin'de, bizde cocuklarinin nerede oldugunu bilmeyen anneler...
    Bunun simdiki versiyonu ise evinden alinan insanlarin bir yere götürülmesi ve uzun süre orada tutulmasi...Oradaki tutuklularin... anneleri.

    Bu yazin beni cok etkiledi Dilek...Ve o kadarda güzel haykirmissin ki yazinda, kulagim sagir oluyordu... yoksa bana mi öyle geldi.

    Persepolis'i de karabiber gibi bu güzel yazinin üzerine serpmissin.

    Hizimi alamamis bir mod'da olan bir kisi olarak daha bir cok sey yazabilirim bu yazina. Ama , sen zaten yazmissin....

    YanıtlaSil