Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

10 Kasım 2010 Çarşamba

10 Kasım 2010

Ne yazacağımı, ne diyeceğimi bilemiyorum.

Saat 9'u 5 geçe sirenler çaldığında, ben her zamanki gibi pencerenin önünde ayaktaydım. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da sirene, çalınan kornalara rağmen, caddenin yolun ortasında öylece duran insanlara rağmen, trafikte hareket etmeyen araçlara ve yanında duran sürücülere rağmen hala yürümeye devam eden insanlara baktım. Her sene böyleleri çıkar zaten. Bu sene de, her sene yaptığım ve ileride de yapmaya devam edeceğim gibi,


pencereden avazım çıktığı kadar,

''Sireni duymuyor musunuz, dursanıza!''

diye bağırdım. Duranlar oldu. Ama, durmadan yürümeye devam edenler de vardı: 'Durmak yok, yola devam.' misali.

Sabahtan beri düşünüyorum ne yazsam diye. Bir ara Atatürk'le sohbet bile ettim.


Ne hakkın vardı bu kadar erken bırakıp gitmeye! Nasıl yapabildin bunu bize ha, nasıl!' dedim.


Ne diyorsun sen çocuk? dedi.

Anlatacak o kadar çok şey var ki. dedim.

Bilmediğim ne anlatabilirsin ki çocuk? dedi.

Haklıydı. Ey Türk gençliği, diyerek seslenmişti bize. Bütün kaleleri zaptedebilecek, bütün tersanelere girebilecek, memleketin her köşesini işgal edebilecek iç ve dış düşmanlarımız olacağını söylemişti. Bu düşmanların ordumuzu dahi dağıtacağı konusunda uyarmıştı bizi. Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilecek iktidar sahipleri olabilir, demişti. Millet fakirlik ve sıkıntı yaşarken, şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, biz gençliğe düşen görev, cumhuriyetimizi ve geleceğimizi kurtarmaktı. Ve bu söylediklerinin gerçekleştiği günleri göreceğimizi bildiği için 'Beni hatırlayınız.' demişti.

Bu öğütlerin ne kadarını aklımızda tuttuk? Neler yaptık? Bunların yanıtını vermeden, Ata'yı bizi terk etmekle suçlamak, ya da 'kalbimizdesin', 'izindeyiz' falan demek doğru mu olur, yoksa şımarıklık mı, emin değilim. 

Ne demişler: kendi düşen ağlamaz!


7 yorum:

  1. Gerçekten duygularıma tercüman olmuş bir yazı.Okurken tüylerim diken diken oldu;o da yetmedi gözlerim doldu. Bu sabah pencereden nasıl isyan ettiyseniz insanlara, ben de caddenin ortasında aynı şekilde isyan ettim. Gözlerimden sicim gibi akan yaşlara rağmen haykırdım durun diye.Ama gerçekten anlayana...İçim acıyor bu umursamaz, bu vefasız insanları gördükçe. Emeğinize,kaleminize sağlık.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Derya,

    Vefasız demişsin ya, bundan daha güzel bir tanımlama olamazdı. Sevmeyebilirler, nefret edebilirler, ama vefa borcunun, can borcunun bunlarla ilgisi yok; söylediğin gibi anlayana...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  3. '... kendi düşen ..'

    En iyi ifade bu sanırım.
    Büyük dedelerimden bu yana sosyalist olan, chpden başka bir partiyi bu ülkeye yakıştıramayan sülalem; dış politikasını beğendikleri akp'ye oy vermeyi düşünüyor.
    Eee kömür önemli, malum kış vakti.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili 9,

    Dış politika+kömür=???

    Dış politikada stratejik yanlızlığa doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Yeni dost ve kardeş ülke İran her an Türkiye'yi -yani seni beni- zora sokmak için fırsat yaratıyor. 'Türk Arapsız yaşayamaz'(!) denilerek baş tacı edilen Suriye ise, PKKya af çıkartarak dünyaya 'Bakın ben terörü bitirmek için af çıkarıyorum, ama görüyorsunuz Türkiye hiç bir adım atmıyor.' mesajı veriyor.

    Civanım delikanlı, Obama'yı seçildikten sonra kutlarken bir akıl(!) vermişti: Düşman kazanma zamanı değil, dost kazanma zamanı, demişti. Bu dış politikayla kazandığımız dostlar, düşman başına diyorum.

    'Kömür' için ne diyeyim, akıllı olsun, kendini kullandırtmasın ;-)

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  5. Yok, kömürle dış politikayı bağdaştırmadım aslında.
    Ne derler, hani başbakana karizma sahibi, uluslararası ilişkilerde etkin, sözü geçen (?) birisi diyorlar ya, o imiş bütün sebep akpye oy vermek için.
    Kömürü bir kesim için söyledim, malum hangi bölgenin nereye oy verdiği belli, bize zaten birşeyler dağıtmaz devlet, o bariz... :)

    YanıtlaSil
  6. Ben de 'dış politika+kömür=??' yazdım ama, bağdaştırmak için değildi. Şimdi düşündüm de, aslında neden olmasın- sözüm meclisten dışarı...

    Mantık, uluslararası ilişkilerde etkin, sözü geçen bir başbakandansa, ülkesindeki işsizliğe, açlığa, yoksulluğa çare arayan bir başbakanı tercih etmeyi gerektirmez mi? Açlık, milletin başına mı vurmuş ne ;-))

    YanıtlaSil
  7. Pencereden yayilan sesini duyar gibi oldum, insallah böyle sesler tüm Türkiye üzerinde yayilir ki, kendimize gelir de olayin ve vaziyetin boyunu, seklini anlariz.

    Pencereden yayilan sesini duyar gibi oldum, adeta karanliga isyan edercesine. Karanligin o kasvetli siyahini yirtarcasina...

    Dôkülen gözyaslarini hisseder gibi oldum, temennim odur ki, bu gözyaslari gec kalinmisliga dökülen degil karanliktan aydinliga cikilan mutlulugun gözyaslari olsun...

    Helal olsun sana Dilek...
    Bu haykirisin daha uyanamayanlarin yüzüne haykiris olur da uyandirir...Temenni ederim.

    YanıtlaSil