Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Büyümüş de küçülmüş

Ülke olarak büyüdüğümüzde, büyük bir ülke olur muyuz?

Ben bu sorunun yanıtını ararken, civanım delikanlı bir konuşmasında, her zamanki gibi Türkiye ekonomisinin akepe döneminde büyüdüğünü rakamlarla kanıtlamış. Verdiği bilgiler şöyle:
  1. 2002'de cep telefonu abone sayısı 23.3 milyondu, bugün %165 artarak 61.5 milyon oldu
  2. 2002'de 4 milyon olan internet abonesi 30 milyona yaklaştı
  3. Uçak kullanan yolcu sayısı 34 milyondan 86 milyona yükseldi
  4. 1963-2003 arasındaki 40 yılda toplam 6.8 milyon otomobil üretildi, 2003'den sonra üretim sayısı 7.5 milyon oldu

  5. Cumhuriyet tarihi boyunca 6 bin 100 km olan bölünmüş yol , 11 bin 500 km'ye ulaştı
  6. 143 bin yeni derslik kazandırıldı
  7. 7 buçuk yılda 78 üniversite kuruldu
Büyümenin daha 'ciddi' kanıtları olsaydı, sizce civanım delikanlı gibi halkın sağlığı konusunda son derece duyarlı birisi(!) çıkıp da, radyasyon yaydığını artık beş yaşındaki çocukların bile bildiği cep telefonlarının kullanıcı sayısındaki artışla büyümeyi kanıtlamaya çalışır mıydı?  Hani bizim ülkemizde üretiliyor olsalar, bir derece daha manalı... İnternet abonelerinin sayısındaki artışla büyüme doğru orantılı ise, yasaklanan internet sitelerindeki artış neyle alakalı? Yani, ülke ne kadar büyürse, o kadar çok internet sitesi mi yasaklanacak anlamadım ki! Sonra, derslikleri ve üniversiteleri sanırsın kendi ceplerinden yaptırdılar; bu derslikleri, okulları, üniversiteleri yaptırmak için paralarını, enerjilerini, zamanlarını bağışlayan hayırsever vatandaşların es kaza kafalarına birer saksı düşüp de... söyletmeyin beni...

Neyse, burada civanım delikanlının verdiği 'büyüme' örneklerinin tek tek hepsinin üstünden geçecek değilim. Daha iyi bir şey yapacağım, ben de kendi 'büyüme' listemi yapacağım. Bakarsınız civanım delikanlı az bile söylemiş olabilir, kim bilir?

  • ATO'nun Tarım Borçları Raporu'na göre, 2008'de 5 milyar 809 milyon olan tarıma destek 2009'da %22.6 azaldı. Çiftçiler, hani analarını da alıp gidecek olanlar vardı ya, işte onlar, bankaya olan borçlarını ödemekte zorlandılar. Ödenmeyen borç 1 yılda %45'lik artışla 1 milyar (yeni) TL'nin üzerine çıktı
  • Diyebilirsiniz ki, tarım sektörü vatandaşın dörtte birinin çalıştığı bir sektör, genelleyemezsin. O zaman ben de genelden bilgi vereyim: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) başkanının verdiği rakamlara göre takipteki kredi miktarı 2009'da zirveye ulaştı. Son 3 yılda takibe düşen kredi tutarı yaklaşık %100 oldu. Takibe düşen krediyi kullananlar: işci, esnaf, memur, emekli, evkadını, sanayici; kısacası tüm Türkiye
  • 21. yüz yılda Ege'nin göbeğinde Manisa'nın bir köyüne elektriğin hiç uğramadığı, çocukların gaz lambasında ders çalışmak zorunda olduğu; Doğu Anadolu'nun en ucunda Kars'ın bir köyüne suyun hiç uğramadığı, vatandaşların Aras nehrinin sularını içmek zorunda olduğu; başkent Ankara'da üstelik başbakanın semtinde hala tuvaleti olmayan okula sahip bir ülkede uçak kullananların sayısının artması büyümeyi gösterecekse...
  • Ülkedeki maden ocaklarının ILO standartlarını bırakın, minimum insani standartları karşılamaktan çok uzak olduğunu 'görmek' için, milletvekillerinden oluştulurulan Meclis Maden Araştırma Komisyonu'nun Kanada madenlerine gezi düzenleyerek 'ülkemizde madenciliğin ilkel yapıldığını' raporlamaları gerekiyorsa, otomobil üretimindeki artış kadar büyümesek de olurmuş 
Haydi, sayısal büyümüş de küçülmüşlüğümüzü bir yana bırakalım. Büyümeyi sadece rakamlara indirgeyebilir miyiz? Örneğin, iki yaşındaki bir çocuk, rakamsal olarak büyüdüğünde mesela 60 yaşına geldiğinde, akıl-mantık-bilgi-görgü-kültür vs bakımından hala 2 yaşında gibi davranabilir mi? Zeka geriliği yoksa davranmaz, davranamaz, çünkü toplumun yazılı olmayan kuralları onu engeller. Bakın çok istedim, bir örnek vereyim tamam mı? Mesela örneğin(!) iki yaşındayken herkesin ortasında donunu aşağı indirebilir, 'çocuktur, yapar' der geçeriz... Aynısını 60 yaşındayken yaptığını düşünsenize! Şok şok şok... flaş flaş flaş...

Demek ki, ülkelerin büyümesi sadece rakamsal verilerle açıklanırsa eksik kalır. Yönetim biçimiyle alıp veremediği olmayanların yaşadığı, demokrasiyi özümsemiş ülkelerde, tabi ki böyle bir şey söz konusu değildir. Biz de öyleyiz ama, diyenlere, olmadığımıza dair sadece iki örnek: 

  • HES'lerde yargının verdiği 'iptal' ve 'yürütmeyi durdurma' kararlarını uygulamayan bir Çevre Bakanlığı, bir DSİ ve yatırımcılar
  • Tam Gün yasası için Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararları uygulamayacağını açıkça söyleyen bir Sağlık Bakanı

Devletin kendi yargı kararlarına uymaması... Üstelik bunlar, yukarıda verdiğim örnekteki gibi toplumun yazılı olmayan kuralları da değil, Anayasa'da yazılı kurallar... kısaca hukuk devleti ilkesinin kuralları.

Ülke olarak büyümek ve büyük ülke olmak arasındaki fark, işte bu nicelik ve nitelik farkı değerlendirildiğinde ortaya çıkıyor sanki... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder