30 Haziran'da 'İkinci evliliklerde ikinci eşin Kürt kadını olması için devlet teşvik versin, terör biter' şeklinde özetlenebilecek bir 'Kürt Açılımı' yapan Rize'nin Akepeli Bel. Başk. Halil Bakırcı, Akepenin hakkında başlatmış olduğu soruşturma sonucu için şöyle demiş:
''Sözlerim parti tüzüğüne aykırı olmadığı için ihraç kararının verileceğini düşünmüyorum.''
Eğer haklıysa, yani sözleri parti tüzüğüne aykırı değilse,
'Akepenin parti tüzüğünde ikinci eş ile evlilik doğaldır, olabilir; sakıncası yoktur; Türk toplumunun örf ve adetlerine uygundur; ya da farzdır' diye yazıyor' diyebilir miyiz?
Eğer yazıyorsa, ne 'şekil yönünden', ne de 'esasa göre' incelenemez, çünkü siyasi parti tüzüklerinde 'ifade özgürlüğü' vardır, ya da 'tüzel görüşünü belirtmiş canım n'olucak?' denilebilir mi?
Peki, Medeni Kanun'a göre 'yasal' olmayan bir şeyin parti tüzüğünde ne işi var acaba, diye merak edebilir miyiz, en azından?
Yok eğer haksızsa, yani sözleri parti tüzüğüne aykırı ise, daha önceden de konuşmalarıyla tepki çeken Akepelilere yapıldığı gibi, resmi etkinliklere birkaç ay katılmama gibi ağır(!) bir ceza mı alır, yoksa, ceza niyetine ödül gibi bir başka görev mi alır, diye sorsak?
Olayı başka bir açıdan, Halil Bakırcı'ya tepki açıklamalarının zamanlaması açısından, inceleyecek olursak... Nerden çıktı, demeyin. Hatırlayın, Türk siyasetine, 'açıklamanın zamanlaması' diye bir kavram girmiştir. Mesela, Genelkurmay'ın, bir olay üzerine açıklamasını '96 saat sonra' yapmasını Devlet Bakanı ve Başbakan Yard. Bülent Arınç'ın sorgulaması üzerine, medyanın bir kısmı 'bu kadar geç' gelen açıklamayı 'iddiaların kabulü anlamına gelen bir suskunluk' olarak görmüştü.
Demek ki böyle bir şey var, yani bir süre suskun kalmak, iddiaların kabulü anlamına geliyor.
O zaman, Akepenin kurucularının, ''Hayır canım, parti tüzüğümüzde yok öyle bir şey; velev ki var, bizim tüzüğümüzü sorgulamak kimin haddine!'' tadında bir açıklamanın halen gelmemiş olması ne gibi bir anlam ifade etmekte?
Diyelim ki kurucular, ki aralarında kadın üyeler de var, Halil Bakırcı'nın sözlerine değer vermeyip yanıtlamak istemediler. Olmaz, ama haydi olsun bari. T.C.'nin 60'ıncı hükümetinde, konuyla doğrudan ilgili olan 'Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı' mevkisindeki Aliye Kavaf'ın konuyla ilgili açıklaması nerede, diye sorsak?
Pekii, Akepe Genel Mrk. Kadın Kolları Başkanı ve Gaziantep Mvekili Fatma Şahin'in 'yapılan açıklamayı talihsiz bulduğunu' ilan ettiği açıklamasının 72 saat sonra gelmesi, söz konusu iddiaların kabulü anlamına gelir, diye bir fikir ortaya atılsa mesela? Şahsen, başıma böyle bir olay gelse, yanıtım çok net olurdu:
''Hayır efendim! Bi kere iddiaların kabulü anlamına gelen suskunluk süresi minimum 96 saattir!''
Tabii ben sıradan bir vatandaşım, 'sulandırma' hakkım her zaman mevcut. Ama, ülke yönetmek, sıradan vatandaş olmaktan daha ciddi bir iştir, diye düşünüyorum.
Bundan yaklaşık iki ay önceydi, civanım delikanlının eşi, Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'nda bir konuşma yapmıştı. Konuşmanın ana vurgusu, ''Türk kadını olmadan, Avrupa kadın hareketi eksik kalır.'' imiş, medyaya yansıdığı kadarıyla. Bu yazının konusu olan 'ikinci eş alma ve devletin bunu teşvik etmesi' zihniyetine karşı, 'Türk kadın hareketi'nin sadece türbana bağımlılığı, yetersizliği ve hatta hiçliği, samimiyetsizliği, yasak savmacılığı, ne yazık ki, ''Aman eksik olsun!'' dedirtecek düzeylere geriletilmiştir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder