Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

28 Mayıs 2010 Cuma

Harry Connick Jr. ve İstanbul Kongre Merkezi


Harry Connick Jr. dinlemekten keyif aldığım sanatçılardan birisi. 18 Mayıs'ta ilk kez geldiği şehrimizde yabancılık çekmesin diye konserine gittik aşkımla. Bir de ne görelim, cümle alem bizim gibi düşünmüş; insanlar akın akın....

'Your Songs' albümündeki şarkılara ağırlık verdi konserde. Annesini küçük yaşlarda kaybedince, büyükannesinin yanında New Orleans'da büyümüş anlattığı kadarıyla. Annesinin bir dönem İstanbul'da yaşadığını, o yüzden hep buraya gelmek istediğini söyledi. New Orleans cazından da tattırdı bize. Bence, konserin en güzel tarafıydı bu. Blues Brothers filmini, kim bilir kaçıncı kez tekrar seyretmeyi not ettim beynimin tümörsüz kısmına.

Sahnesi, müziği dışında da güçlü allah için, çok eğlendirdi, güldürdü bizi. Tipik ben, yine takılacak bir şey buldum. Dediğine göre, bütün gün Türkçe olarak teşekkür etmeyi denemiş, çalışmış, fakat başaramamış ne yazık ki. Çok zormuş, o yüzden bize Türkçe teşekkür edemeyecekmiş. Buna takıldım işte. Eh be kardeşim, demek istedim Harry'nin o güzel yüzüne,


çok zorlandım özür dilerim dedikten sonra, bari İspanyolca 'Besame Mucho' şarkısını söylemeseydin. Peki ya rollerini nasıl ezberlemiştin, diye sormak istedim. Kendi metodlarımı anlatmak istedim vs vs vs. Ne yapayım, ben de böyleyim işte...

Bir ara şarkı söylemeyi bırakıp, stand-up yaptı. Cem Yılmaz'a sıkı rakip olabilir bence. Hele yaptığı taklitlerle... Fakat bir esprisi kendisine Türkiye hava sahanlığına bile giremeyecek derecede 'YASAK' getirebilir; birinin bunu ona söylemesi lazım! İşte, Türkiye hava sahanlığına bile girmesini YASAK'layacak espirisi:

Kapalıçarşı'yı ziyaretinde son derece davudi sesli bir garson, ingilizce olarak, Türk kahvesi içip içmeyeceğini sormuş. Harry, duygularını uzatmayayım, garsonu o kadar beğenmiş, o kadar beğenmiş ki, adama 'Benimle evlenir misin?' diye sormak istemiş! Elin Amerikalısı, alenen 'gay'cilik oynamak istemiş bizim gül gibi garsonla! Eşcinselliğin insan neslinin geleceğini tehdit ettiğini savunan ve Aliye Kavaf'ın 'Eşcinsellik hastalıktır' açılımına destek veren bir takım sivil toplum kuruluşları duysa bunu, Türk neslini tehdit ettiği gerekçesiyle Harry'i ya temize, ya da başka bir yerlere havale edebilirlerdi yani... Her ne kadar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait olan İstanbul Kongre Merkezi'nde olsak da, salonda kimse 'Ne diyo lan bu lavuk?' diyerek gözüne ışık tutulmuş balık misali kalmadı. Hani civanım delikanlı Yunanistan ziyaretinde bir espri yapmış da, kimse gülmemiş ya, o da ''Gülmediniz, espriyi anlamadınız galiba.'' deyince insancıklar (ayıp olmasın diyerek herhalde) gülüşmüşler ya, burada öyle olmadı. O an özellikle çevreme bakmıştım, herkes gülüyordu; demek ki bu, Harry'nin esprisinin daha ilk baştan anlaşıldığının kanıtıymış!

Türk seyircisiyle kurduğu ilişki samimiydi. Örneğin konserin sonlarına doğru olsa da, arka taraflarda oturan seyircileri öndeki boşluk alana 'Biz New Orleans'da böyle yaparız' diyerek davet etti. Birçok kişi koşarcasına gidip, boşlukları yere oturarak doldurdular. Bu sempatik hareket kendisine yeni hayran kitlesi kazandırmıştır diye düşünüyorum. Biz, aşkımla birlikte, bundan sonraki İstanbul ziyaretlerinde de kendisini yanlız bırakmayacağız

Biraz da İstanbul Kongre Merkezi denilen yer hakkında yazayım. Bu bina nerede biliyor musunuz, Hilton Convention Centre var, hemen karşısında Harbiye Orduevi var. Eskiden bu ikisin arasından Askeri Müze ve İtfaiye'nin önünden Maçka tarafına doğru bir yol giderdi. İşte bu bina o yolun tam ortasına yapılmış. Yani artık yol yok, Kongre Merkezi diye bir bina var.

Binanın çelik konstrüksiyon olması kuvvetle muhtemel; inşa süresi kısalıyor, depreme dayanıklı, projesine göre betonarme karkas binalara göre daha ucuza mal oluyor, ve zaten her açıdan en doğru tercih. Konser salonun zemini halı. Fakat daha ilk adımınızla birlikte yerden gacırtılar gucurtular gelmeye başlıyor. Ama nasıl bir ses, inanamazsınız, her adımızda taban çökecekmiş gibi. Ses düzeni hiç olmamış. Konserin ilk üç-dört şarkısına kadar aşkımla birbirimizi rahatça duyuyorduk, mekanın ortalarında oturmamıza rağmen. Sonradan müdahale ettiler, biraz daha iyi oldu. Ama, yine de konser için olması gerektiği kadar kaliteli bir ses düzeni yapılmamış; ya da o gün bozulacağı tuttu.

Bir de alkış olayı var. Ne alaka demeyin. Konserde sanatçıyı beğendiğinizi nasıl ifade edersiniz, öncelikle alkışlayarak. Önce ekibinin, ardından Harry'nin sahnede gözükmesiyle birlikte bir alkış, bir alkış. İyi güzel de, 8 şiddetinde bir sarsıntı da nereden çıktı! Nasıl korktum size anlatamam. Tabi alışıyorsunuz zamanla, ama ne gerek var, değil mi?

Bir diğer olay da eğim. Madem böyle bir kongre-konser salonu yapılıyor, insan biraz örnek bakmaz mı? Bu salonu gören, çağlar öncesinden ayakta kalan, tarihi amfitiyatroların binlercesinin olduğu bir ülkede yaşadığımıza inanmaz. Öyle bir eğim yapmışlar ki, daha doğrusu yapmamışlar ki, sahneyi göremiyorsunuz. Sadece ön sıralar tam anlamıyla hakim sahneye. Dedim ya ortalarda oturduk diye, Harry sahnenin ön taraflarına geldiğinde radarımızdan çıktı. E adam arkalarda söyleyecek değil ya şarkılarını, elbet sahnenin önünde söyleyecek. Bütün konser boyunca, oturduğumuz yerden en geride kalan müzisyenleri yarım yamalak gördük. Harry'i görebilmek için, poponuzu koltuğa deydirmeden oturmanız(!) gerekiyor, arkanızdakiler ne yaparlarsa yapsınlar, size ne! Tamam, kabul ediyorum, bütün bir görüntü almanız hiç bir yerde mümkün değil (gerçek amfitiyatroların dışında), ama bu kadar özensiz bir eğim de, hiç olmamış. Bir de, neden barkovizyon yoktu? Hiç değilse, biraz konser havasına girmemize yardımcı olurdu! Bunun bir teknik eksiklik olduğunu aklıma bile getirmek istemiyorum. Kongre düzenlendiği zaman da, oturma düzeneğinin değişip, koltukların önlerine masa geleceğini umuyorum.

Bileti aldığımız günden beri, İstanbul Kongre Merkezi'nin internet sayfasında, bir elinde mikrofon tutan civanım delikanlı ve sağlı sollu yanına dizilen insanın ellerinde makaslar olduğu halde kırmızı kurdelayı boydan boya tuttukları dev bir foto var. Büyük harflerle ''İstanbul Kongre Merkezi Hayırlı Olsun!'' yazıyor. Fotonun üstünde ''Web sitemiz güncellenmektedir'' yazısı ve bir e-posta adresi mevcut. Civanım delikanlı açılış konuşmasında inşaatın eskiden olsa 10 yıllar süreceğini, ama bu inşaatın o kadar sürünmediğini vurgulamıştı. İnşaatın bu kadar kısa bir zamanda nasıl bitirildiğine şaşıranlardansanız, neredeyse ilkokul öğrencilerinin bile proje ödevi olarak web sayfası yaptıklarını bir zamanda, dünya standartlarında olduğu söylenen merkezin web sitesinin hala 'YAPIM AŞAMASINDA' olduğuna ne diyeceksiniz, merak ediyorum.

2 yorum:

  1. Muhtesem bir konser yasamissiniz...Ne güzel. Jazz severlerin sesini begendigini bir sanatci. Belcika'ya gelirse kacirmayiz.

    YanıtlaSil
  2. Evet, gerçekten çok güzeldi; ne zaman gelse, kaçırmayız.

    YanıtlaSil