Civanım delikanlı dershaneleri de bu plana dahil etti ve 'her şeyden sorumlu insan' rolünde cemaate postayı koyarken anne babalara da 'en kalbi duygularla' seslenerek dedi ki:
"Artık cumartesi-pazar günlerini çocuklarımıza ayıralım. Yavrularımız yarış atına döndürülmesin. Onların da tatil hakkı var, dinlenme hakkı var. Yavrularımızın adeta ekonomik kaynak olarak görülmesine, ticari meta haline gelmesine fırsat vermeyeceğiz."Bunları duyunca göz yaşlarımı tutamamışım bir ağlamaya başlamışım ki, bugün bi civanım delikanlı olsun, bi Feto,
bi Arınç olsun, yanımda halt etmişler durumu yani.
Hayır bi sor neden bu göz yaşları, biri bi mektup mu okudu yoksa Arakan'da zor koşullardaki Rohingya müslümanları mı aklına geldi diye. Yanıt e şıkkı, hiçbiri.
Aklıma bu civanım delikanlının 2011'de çıkardığı bir yönetmelik geldi.
Bu yönetmelikle tehlikeli ve ağır iş tanımları değiştirilmişti. Böylece 16 yaşından küçük işçilerin ve 16-18 yaş arası işçilerin - ki biz onlara 'çocuk' diyoruz - diğer iş kollarına ek alkol, sigara ve puro üreten yerlerde de çalışabilmelerinin önü açılıvermişti. Kürt açılımı, Roman açılımı gibi, bi nevi çocuk işçilerimiz açılımı.
Önce iş tanımlarını değiştir, çocuklarımıza - bizden doğmamış olmaları bizim çocuklarımız olmadıkları anlamına gelmiyo - 'işçisin sen işçi kal' de, sonra da 'yavrularımızın' ticari meta haline getirilmesine fırsat vermeyeceğiz de.
Üstüne bi de, tinerci mi olsunları, herkes üniversite mezunu olacak değilleri, her üniversite mezunu iş bulacak değillleri filan eklemişim, orda kopmuşum zati.
Meğer ağlamıyomuşum da bu milletin aptallağına gülüyomuşum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder