Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

8 Şubat 2013 Cuma

İmralı İmralı dedikleri...

"Terörle mücadele ederiz, siyasetle müzakere."

Yıllardır bunu dinliyoruz civanım delikanlıdan.

Yalnız, bu denklemde yerine oturmayan bir şeyler var:


  • 'İmralı' diye kısaltılarak bahsedilen 'terörist-bölücü başı-katil-idam mahkumu Apo', ne zamandan beri siyasi konularda müzakere edecek kadar güçlendi? 

Hatırladığım kadarı ile 15 Şubat 1999'da Kenya'da yakalandı ve pekakanın ölümüne neden olduğu insanlardan özür diledi. 29 Haziran 1999 tarihinde idama mahkum edildi. Günümüzün cumhurbaşkanının da dahil olduğu birçok akepelinin verdiği 'HAYIR' oylarıyla idam cezası kaldırıldı ve ömür boyu hapse mahkum edildi. Bundan 2 yıl 4 ay sonra yapılan genel seçimlerde 15 aylık bir parti olan akepe  tek başına iktidara geldi. Abdüllatif Şener'in söylediğine göre civanım delikanlı partisini kurmadan önce tam 16 kez ABD'ye gitmiş...

Tarihler 29 Ağustos 1998'i gösterdiğinde, yani yakalanmasından 6 ay önce, MED TV'de yayınlanan basın toplantısına telefonla katılarak, tek taraflı ateşkes ilan etmişti. (Bunu takiben dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş Suriye'yi "Sabrımız tükenmek üzeredir. Sabrımızı taşırmasınlar." dedi. Ardından Cumhurbaşkanı S. Demirel'in de aynısını tekrarlaması üzerine, Suriye Apo'yu sınırları dışına gönderdi ve yakalanma süreci böyle başladı. Civanım delikanlı da sabrının taştığını zaman zaman söyleyen bir siyasetçidir ama nedense şimdiye kadar bu kadar kimse üzerinde bi etkisi görülmemiştir :)

Ha, bu arada pekakanın 2002'de kendini feshettiğini söylemiş miydim? 2002'de kendisini fesheden  örgüt, bir kardeşlik projecisi, ileri demokrasi uygulayıcısı akepenin tek başına iktidara geldiği yıl tekrar azmasın mı, sonraki yıllarda eylemlerini giderek artırmasın mı, şehit sayısını giderek çoğaltmasın mı! Bunlar sadece tuhaf bir tesadüf olabilir mi?


  • Söylediği gibi 'silah bırakma'nın görüşmeleri ise, bunun adı 'müzakere' değil, 'mütareke'dir. 
O pek sevdikleri Osmanlı'nın son dönemlerinden bir hatırlatma: 30 Ekim 1918 tarihinde Limni Adası'nın Mondros Limanı'nda imzalanan ve Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasındaki silahlı çatışmayı bitiren anlaşmanın adı nasıl ki 'Mondros Mütarekesi' ise, pekakanın silahlı çatışmalarını bitirecek olan görüşmelerin adına 'mütareke' denmesi gerekmez mi? (Müzakere: Fikir alışverişinde bulunmak, Mütareke: Ateşkes; TDK)

Bir şey daha var: Terörist/katil/idam mahkumu Apo, 1 Ağustos 1999'da ateşkesin sürdürülmesini ve silahlı güçlerin T.C. Devleti'nin sınırları dışına çekilmesini söyledi.


  • Yok eğer mütareke değilse, neyin müzakeresini ediyor?
  • Terörist/katil demeyerek, mütareke demeyerek Türk ulusu aptal yerine mi konmak isteniyor?
  • Peki, tarih TSK'ne terör örgütü, genelkurmay başkanına da terör örgütü mensubu diyenleri affetmez de, koskoca bir ulusu aptal yerine koyanları affeder mi?

Dediğim gibi denklemde yerine oturmayan bir şeyler var. 

1999 yılında lideri tarafından tek taraflı ateşkes ilan etmiş, dahası 2002'de kendini feshetmiş bir terör örgütü var. Bu terör örgütü, liderinin sözünü o günlerde dinlememiş ki... Bugün niçin dinlesin?

Pekakalı teröristlere ateşkes ilan edip topraklarımızdan çıkmaları söyleyen sayın(!) terörist/katil/idam mahkumu Apo'nun elinde o gün "Devlet teröristle pazarlık yapmaz." diyen Türk yöneticiler vardı...

Bugün ise elinde "ülkeye yönelik vizyonun %90-%95 oranında kendi vizyonuyla örtüştüğünü" bildiği bir başbakan var. (Valla ben MİT'çi Hakan Fidan'ın yalancısıyım; Oslo görüşmelerinde aynen böyle söyledi ve şimdiye kadar bir yalanlama da gelmedi...)

Ne diyeyim, bundan iyisi Şam'da kayısı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder