Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

4 Eylül 2012 Salı

24 Ağustos şehitlerine niyet, 3 Eylül şehitlerine kısmet...

İki gün üst üste şehit cenazesi kalktı bu memlekette. 

İlkinde devletin-hükümetin zirvesinde oturanlar Gaziantep'teydi. Buradaki şehitlerin ardından devletin başında oturan zatı muhterem:

"Alçakça saldırıyı yapanlar, Türkiye'yi karşılarında tek yürek bulacaklar." diyerek devam etmiş:

"Onlara (teröristleri) destekleyenlere verebileceğimiz en iyi cevap hangi düşünceden, hangi siyaset akımından olursak olalım, böyle bir olay karşısında kol kola, omuz omuza dimdik bir cephe oluşturmamızdır." 

Sonra bir de eklemiş: 

"Terörle mücadele kolay değildir."

Türkiye artık

tek yürek falan değildir; o günler, yakın geçmişin sisleri arasında kaybolup gitmiştir. Benim gibi iflah olmaz optimistlere göre yine gelecektir o günler; tabii çekirdek çitleyerek, Muhteşem Sülüman seyrederek, 'hadi gelsin ama yaaaa' demekle olmaz, orası ayrı. 

Devamındaki sözleri Türkiye'nin bölünmüşlüğünün ilanı gibi geldi bana. Foça'da kan vermeye koşan İzmirliler hakkında sosyal medyada yer bulan iğrenç ifadeleri hatırlayın! 

Ne denmiş bir daha inceleyelim:

İster sağcı olalım ister solcu, ister laik olalım ister şeriatçı, ister Alevi olalım ister Sünni (karşıtlıklarımızı daha da uzatabilirsiniz, bunlar aklıma ilk gelenler) kol kola, omuz omuza birlik olmalıyız. Ne zaman birlik olmalıyız? Terör saldırısında şehit verdiğimiz zaman... Peki ya geri kalan zamanlarda? 

Canım birlik olmaya ne gerek var. Zaten memleket için en iyisini, en hayırlısını onlar biliyorlar. Hatta nükleer santralden sızan radyasyonun vücuda zararlı değil, bilakis faydalı olduğunu dünyada kimse bilmiyor da, bizimkiler biliyor yahu, o derece yani! Sen fikirlerin varsa bile kendine sakla, otur oturduğun yerde, yoksa öyle bir İçişleri Bakanı var ki 'ağzına tıkayıverir'; onlardan daha mı iyisini bileceksin! Sen zaten referandumda hayır dediğin için darbecisin, türbana hayır dediğin için gericisin, laik olduğun için dangalaksın falan... 

Konuya 'memleketin hayrı' açısından baktığımızda daha enteresan. Örnek vermek gerekirse: Kendisinin bir daha cumhurbaşkanı seçilmesini yasaklayan yasayı jet hızıyla onayladı mı? Onayladı. Bu durumda, kendisinin bir kez daha cumhurbaşkanlığı yapmasını memleketin hayrına görmediği için hemen onaylamış gibi bir anlam çıkmıyor mu? 


Diyeceğim o ki, sen kendi insanına sırf şimdi belirttiğin gibi senden farklı düşünüyor diye ha bire elinin tersiyle çarpan, endişelerini giderecek adımlar atmayan, toplumun her kesimine uygulanan polis şiddetini içine sindiren, kişiye özelinden tut katilleri serbest bırakan yasalara varıncaya kadar onaylarken milletvekillerinin tutuklu kalması konusunda elini taşın altına koymayan kişilerin, kusura bakmayın ama, "böyle olaylar karşısında kol kola, omuz omuza, dimdik bir cephe oluşturmayı" isteme hakları olmaması gerekir diye düşünüyorum. 


Şehit cenazesinde 'Hükümet istifa' diyen çok sayıda insanın polis minibüslerine bindirilmesine, sorgulanmak üzere Emniyet Müdürlüğü'ne götürülmelerine seyirci kalınmasına hiç girmiyorum bile..


Ayrıca terörle mücadelenin kolay olmadığını, bu millet politikacılardan daha iyi biliyor, kimsenin kuşkusu olmasın. Bana oğlunu, kızını, eşini, herhangi bir akrabasını teröre kurban veren bir politikacı tanıyor musunuz söyleyin Allah aşkına!

* * *

Civanım delikanlı da Gaziantep'te: "Er geç kaybedecekler." demiş.


* * *


Bu yazıyı 24 Ağustos günü yazmıştım, ama yayınlamamışım. Fena halde asap bozucu bir 'kime niyet kime kısmet' durumu.


Gazetelere baktım da, ülkeyi yönetenlerin açıklamaları aynı. Kelimeler farklı olsa da anlam, içerik aynı. Yazık...


* * *


Habertürk'e özel röportaj veren Bekir Bozdağ, Beytüşşebap'ta 10 şehit verdiğimiz dünkü saldırıdan sadece 5 gün önce demiş ki:


"Terör örgütü, militanları elinde tutmakta zorlanıyor. Verdiği ağır kayıpların etkisiyle eylem yapıyor.(..) Son Gaziantep saldırısı uluslararası arenada Türkiye'nin elini çok güçlendirdi. Suriye'nin örgüte desteği yeni değil. Geçmişte Bekaa'da kampları vardı. Öcalan'ın evi Şam'daydı."


İnsanlar, şunları demek isteyebilirler:


Ya, bi zahmet teröristlere o kadar ağır kayıp verdirmeyin de, bizim Mehmetlerimize iade-i ziyaret yapar gibi iade-i kayıp vermek durumunda kalmasınlar; bir.

Şehitlerimizin cenazelerini görüyoruz da, teröristlerin ağır kayıplarının da fotolarını görsek; iki. 
Uluslararası arenada elimizi güçlendirmek için yeni saldırılara, yeni şehitlere neden ihtiyaç duyuluyor? 40 bine yakın insanımızın ölmesi, elimizi güçlendirmek için yeterli gelmiyor mu; üç.
Suriye'nin Baasçı lideri Esad ile sarmaş dolaşken, ailece tatillere gidilirken, ortak bakanlar kurulları toplanırken, Şamgen'ler uygulanırken Bekaa'daki kamplar, Öcalan'ın evi falan bilinmiyor muydu, yoksa geçici bir hafıza kaybı sorunu mu vardı; bu da dört.

Ama biliyorsunuz ki, ben demiyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder