Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

12 Mart 2013 Salı

Ulusal çıkarlarımız mı dediniz?

2 Mart'ta ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Abdullah Gül ile görüştü. Gazetelere yansıdığı kadarıyla Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ABD'li yeni bakana

'Dış politikamızın temel sütunlarından birini ABD ile ilişkilerimiz oluşturuyor.'

demiş.

Öteki karşılık vermiş:

"Bu bölgede Türkiye'den daha iyisini bulmak zor."

Adam haklı. ABD ulusal çıkarları için önemli olan
enerji kaynaklarına Suudi Arabistan ve benzeri Amerikan bayrağında gözükmeyen Amerikan eyaletleri uzak düşüyor. Zaten askeri kapasiteleri de belli. Bizim açımızdan bakıldığında ulusal çıkarlarımızın korunması gibi bir durumun söz konusu olmadığını uzun zamandır biliyorduk. Sonuçta, butik devlet olmadığımıza göre, birilerinin çıkarlarını korumak lazım.

Peki, bizim ulusal çıkarlarımız korunuyor olsaydı, neler yapıyor olurduk?

Mesela, Esad'ı yönetimden düşürmekle uğraşıp Suriye sınırımızı saldırılara açık bırakacağımıza, diğer bir komşumuz olan Yunanistan'ın yaptıklarına odaklanırdık.

Yunanistan, Ege adalarının kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge konusunda Birleşmiş Milletler'e başvuracağını açıklamıştı. Buna göre, Yunan adalarının çevresindeki 200 mil yarıçapında bir alan Yunanistan'a ait oluyor. Bunun Türkçe'si, Ege ve Akdeniz'de Türkiye'ye nefes alacak alan bile kalmamasıdır. Yunan Başbakan Samaras bununla yetinmeyerek "Türkiye bu bölgelerde petrol ve doğalgaz araştırması yapamaz." demişti. Samaras'ın dayanağı ise, Suriye ve Kürt meselesi ile uğraşan Türkiye'nin kendine yeni bir cephe açma riskine giremeyecek olması.

Yunan Başbakanı Samaras'ın geçen günlerde Türkiye ziyaretinde civanım delikanlı ile ortak basın toplantısında gazeteciler bu konuyu sordular. Herkese her şeye atarlanan civanım delikanlı, "kazan-kazan politikaları doğrultusunda adım atacaklarını" söyledi. Yunanistan'ın neler kazandığı açık da, Türkiye ne kazanıyor bu işten anlayan beri gelsin. Samaras'ın Suriye ve Kürt meselesi dayanağı gerçek mi oluyor ne?

Bu, hemen bugünlerden bir örnek.

Bir de, önümüzdeki iki yıl içindeki bir tehlikeden bahsedelim. Sözde Ermeni soykırımının, biliyorsunuz, 100. yılı 2015'de.

Bu konuda 15 yıldır Rus devlet arşivlerinde 'Ermeni meselesi' üzerine çalışmalar yapan 35 yaşında bile olmayan genç bir idealist var. Bu konuda 6 kitap yazmış, bunlardan dördü Rusça, Almanca, Farsça ve Azeri Türkçesine çevrilmiş. Son kitabının adı: "Rus Devlet Arşivlerinden 150 Belgede Ermeni Meselesi". Kitaptaki belgeler, 1915 Ermeni tehcirinin çok öncesinden başlayarak Anadolu'daki müslüman halka karşı bilinçli ve toplu kıyımların yapıldığını, Osmanlı Ermenilerinin akın akın Rus ordusuna katıldığını kanıtlıyor. Yazarın, kitabının 6. baskısındaki önsözü şöyle diyor:

"Birinci Dünya Savaşı sırasında Çarlık Askeri mahkemelerinin Ermeni çetelerinin müslüman nüfusa yönelik katliam ve yağma politikasını ortaya koyan tutanaklarını da yayına hazırlıyoruz. İki cilt olarak basılacak bu tutanaklar, 800'e yakın arşiv belgesinden meydana geliyor."

Merak ettiniz değil mi, kim bu diye?

18 aydır Silivri'de tutuklu bulunan Mehmet Perinçek; Doğu Perinçek'in oğlu. 15 yıl hapis istemiyle -sözde-yargılanıyor. Savcının iddianamesindeki suçlamalardan küçük bir bölüm:

"...Milli bir meseleyi sahiplenme görüntüsü altında insanların milli duygularını istismar ettikleri, bu sayede toplumun çok farklı hitap edebildikleri, güvenlerini kazandıkları bu topluluğu Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda yönlendirmeyi amaçladıkları anlaşılmıştır..."

Daha ilginci, Mehmet Perinçek bu araştırmaları Dışişleri Bakanlığımızın görevlendirmesi ile ve Rus hükümetinin Türk Milli Eğitim Bakanlığı emrine verdiği bursu kazanarak yapmış. Yoksa Rus devletinin arşivlerini her önüne gelene açtığı için değil. Peki, bu dönemde Dışişleri bakanımız kim? Tabii ki Abdullah Gül!!! Tahmin edin bakalım bu kurumların adı Mehmet Perinçek için yazılan iddianamede yer alıyor mu??? Ya, Mehmet Perinçek'in çalışmalarından haberdar olanların tanıklık için mahkemeye başvuruları ne oldu dersiniz??? Ulusal çıkarlarımızı koruyor olsaydık...

Neyse canım, bırakalım bunları. Obama, 'büyük felaket' falan gibi kıvırmalar yapacağına rahat rahat 'soykırım' der, Ermeni lobisi karşısında eli güçlenir, bi seçimi daha garantiler. Bizim açımızdan, hazır Kürdistan için topraklarımız eksilirken bi parça da Ermenistan'a gidiverir; dış politikamızın temel taşının çıkarlarından daha mı kıymetli 3 kuruş memleket toprağı ve ulusal çıkarlarımız allahınızın aşkına? Zaten ulusalcılıkla hesaplaşma zamanı geldi de geçiyor bile...

Yarın öbür gün stratejik ortağımız ve dış politikamızın temel taşının ulusal çıkarları için bebek katili/ayrılıkçı/terörist başı Apo'nun - yeni adıyla 'İmralı'nın- serbest bırakılmayacağı ne malum?

* * *

"Burada her şey tek taraflı gitmektedir. Türkiye'nin çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir direniş, hiçbir ısrar olmamaktadır." 

Bugün bizim savunduğumuz bu sözleri, zamanın Refah partili Kayseri milletvekili Abdullah Gül'den duymak ne tesadüf, değil mi???

(AB'ne üyelik konusunda zamanın iktidarını suçlayan, 8 Mart 1995'deki Meclis tutanaklarına yansıyan konuşmasından alıntıdır.)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder