Hayatta Kalma farkındalığı
DNA'mızda kodlanmıştır. Beyin donanımımız (teçhizatımız) tam olarak gelişmemiştir. Kişisel zihin yazılımımız henüz yazılmamıştır. Bebek olarak varoluş çerçevemiz sadece kendimizdir. İç ve dış yoktur, sadece kendi vardır.
Sosyalleşme farkındalığı
Birkaç ay sonra bizim dışımızda, bizden daha güçlü diğer varlıkların da olduğu kalabalık bir dünya olduğunu anlamaya başlarız. Buradan itibaren sosyalleşme farkındalığı seviyesine gireriz. Bilinçaltı inanışlara (düşüncelere) dayalı karar alma kapasitemiz gelişmeye başlar. Güvende olduğumuzu ve korunduğumuzu hissetmek için, anne baba dediğimiz bu güçlü varlıklardan, hangi davranışları benimseyeceğimizi öğreniriz. Ayrıca hangi davranışları benimsemeyeceğimizi de öğreniriz. Bu dönem, öğrenme ve içinde bulunduğumuz kültürün davranış biçimlerinin benimsenmesi için önemli ve gerekli bir zamandır. Bu zamanda çocuğun varoluş çerçevesi aile çevresidir.
Öz Saygı farkındalığı
Yukarıdaki iki farkındalık seviyesi süresince, ne pahasına olursa olsun istediğimizi elde etmeye teşebbüs ettiğimiz için egomuz patlama yapar. Çok temel bir seviyede güç karşısındaki tutumumuzu ve güçle ilişkilerimizi düzenlemeyi öğreniriz. İçinde bulunduğumuz kültürün davranış biçimlerinin benimsenmesi daha güçlü olarak gerçekleşir. Bu aşamada bilinçli inanışlara dayalı karar almalar gerçekleşmeye başlar.
Beş yaş civarında varoluş çerçevemiz bir sıçrama yapar. Artık günümüzün büyük bir kısmını farklı güçlerle (öğretmenlerimiz ve yaşıtlarımızın aileleri) geçirmeye başlarız. Otorite figürleri karşısındaki tutumlarımızı ve otorite ile nasıl anlaşacağımızı öğreniriz. Öz saygı farkındalığı seviyesine girmeye başlarız. Farklı insanların olduğu bu geniş çevrede hayatta kalmayı ve güvenliğimizi sağlamayı öğrenmek zorundayız. Hem bilinçaltı inanışlara dayalı karar alma, hem de bilinçli karar alma aktif haldedir. Okulda bizim de bir parçası olduğumuz hiyerarşinin üzerinde anne babamızın kontrol ve korumasının sınırlı olduğunu hem bilinçli olarak öğreniriz, hem de bilinçaltımız öğrenir. Kendi kendimize yolumuzu bulmayı öğrenmek zorundayızdır. Saygının önemini öğrenmeye başlarız. Diğerleri bize saygı duyduğunda kendimizi iyi ve güvende hissederiz. Bize saygı duyulmadığı zaman istismar ediliriz ve zarar görürüz. Bilinçli olarak diğerlerinin saygısını kazanmak için ne yapmamız gerektiğini öğrenirken, bilinçaltımız da bunları öğrenir.
Çocukluk yıllarında bilinç ve bilinçaltı neler öğrendiyse, bunların büyük bir çoğunluğu hayatımızın geri kalanında da bizle birlikte olur. Dünyayı yorumlayışımızda hem beyinimiz hem de zihnimiz damgalanmıştır artık. Anılarımızdaki kalıplar ve bunlarla bağlantılı talimatlar nispeten sabitlenir. Varoluşun aile ve okul çerçevelerinde hayatta kalmayı, güvenliğimizi sağlamayı ve saygı kazanma yollarını öğrenmiştik. Okulu bitirdiğimizde varoluşun derecesi ve çerçevesi bir kez daha genişler. İş ya da üniversite dünyasına gireriz. Belki ilk kez evden ayrılırız. Bu demektir ki, ilk kez gerçekten de kendi başımızayız. Aile ve öğretmenlerimizden oluşan sınırlı varoluş çerçevemiz dışında birileri tarafından takdir edilmeyi nasıl karşılayacağımızı ve taktir edildiğimizde nasıl davranacağımızı öğreniriz. Varoluşun daha da genişlemiş çerçevesinde yol alırken, çocukluğumuzda ve ilk gençlik yıllarımızda bilincimizin ve bilinçaltımızın öğrendiği şeyler bu geniş dünyada hayatta kalmamıza, güvende olmamıza ve saygı kazanmamıza yardımcı olur.
Dönüşüm farkındalığı
Yetişkinlik çağımızın herhangi bir noktasında dönüşüm farkındalığı seviyesine girebiliriz. Bu, en önemlileri şu üçü olmak üzere birçok faktöre bağlıdır:
a) bilinçaltımızdaki korkuya dayalı inanışların derinliği ve genişliği,
b) üstesinden gelmek amacıyla bu inanışları bilinç düzeyine çıkarmak için yardım ve danışmanlık aramaktaki isteğimiz
c) varoluş çerçevemizde yaşadığımız hayatta kalma, korunma, güvenliğimizi sağlama ve saygı görme zorlukları. Günlük hayatımızda sürekli olarak ilk üç seviyedeki ihtiyaçlarımızı karşılamaya kafa yorduğumuzda, kişisel gelişime odaklanmamız çok güç olacaktır.
Dönüşümde öğreneceğimiz şey, çocukluğumuzun varoluş çerçevesinde öğrendiğimiz bilinçaltındaki korkuya dayalı inanışların artık yetişkinliğimizin varoluş çerçevesinde geçerli olmadığıdır. Çocukluğumuzda öğrenmiş olduğumuz inanışlar bize o zaman hizmet etmiş olabilirler, fakat artık fonksiyonel değiller. Çünkü artık çok daha geniş derecede tamamen farklı bir varoluş çerçevesinde yaşıyoruz. Hayatta kalma, güvende olma ve saygı görme konularında anne babamızdan öğrendiğimiz bilinçaltındaki inanışları, güçlü yetişkinlik ilişkileri kurduğumuz farklı insanlara (eş, patron, arkadaşlar vb) uygulamaya kalktığımızda ciddi işlev bozuklukları ortaya çıkar. Bir çevrede dahili sağlamlığı ve harici dengeyi sağlamak için öğrendiğimiz inanışları, tamamen farklı bir çevrede dahili sağlamlık ve harici dengeyi sağlamak amacıyla kullanmaya çalışıyoruz. Varoluşumuzun çerçevesi genişlerken yaşamaya devam etmek ve başarmak istiyorsak, uyum sağlayabilir olmalıyız. Farklı bir varoluş çerçevesinde öğrendiğimiz bilinçaltındaki inanışların, davranışlarımızı yönlendirmesine devam edersek, yeni duruma uyum sağlayamayız.
Farkındalığın dönüşüm seviyesi, beynimize yeni bir tesisat döşemek ve zihnimizin yazılımını yenilemek için bilinçaltında ne var ne yoksa, bilinç üstüne çıkarmayı içerir. Fiili olarak bilinçaltı korkulara dayalı modelden, bilinçli sevgiye dayalı modele geçiş yapmayı öğreniriz. Ayrıca, ilk üç seviyedeki (hayatta kalma, güvenlik, öz saygı) ihtiyaçlarımızı karşılamanın tek yolunun nesne tabanlı (durumlar, koşullar, insanlar vb) yerine özne tabanlı (öz, manevi varlığımız) olduğunu da öğreniriz. Fiziksel olarak kendimize dikkat etmekte, duygusal olarak kendimizi sevmekte ve güç hiyerarşisi içinde nerede durduğumuzdan bağımsız olarak kim olduğumuzla ilgili iyi hissetmekte ustalaşmalıyız. Bunu yaptığımızda, bağımlılığa dayalı varoluştan, bağımsızlık ve özgürlüğe yöneliriz. Kendi ayakları üstünde duran bağımsız bir varlık oluruz. Birçokları için bu süreç yaşamlarının birkaç yılını alır. Diğerleri dönüşüm seviyesini tamamlayamaz. Bazıları ise bu seviyeye girmeyi reddeder. Geçmişle yüzleşmek çok büyük acıdır aslında. Dönüşüm seviyesi, egomuzla özümüzün birbirine bağlanıp, bir bütün olması için zemin hazırlar.
İç Uyum farkındalığı
Özümüzle bütünleştiğimizde iç uyum farkındalığı seviyesine gireriz. Geçmiş deneyimlerimizden beslenen inançlara dayalı karar alma durumundan, değerlere dayalı karar almaya yönelmeye başlarız ve yaşamak istediğimiz geleceği yaratmaya başlarız. Tabii ki bu kademeli gerçekleşecek bir süreçtir ama aynı zamanda büyük bir sıçrayıştır da. Bu sıçrayışı gerçekleştirmek için zihnen güvende, sevgi-değer ve saygıdeğer olduğumuzu hissetmeliyiz. Öz farkındalığına seyahat, ölüm korkusu dahil bütün korkulardan kurtulmayı içerir. Bilinçaltında hareketlerimizi biçimlendiren korkuya dayalı inanışlardan kurtuluruz. Tabii ki bu, ellerimizi ateşe tutalım ya da uçurumdan aşağı atlayalım demek değil. Vücudumuza iyi bakarken, korkularımızın bizi sınırlamasına izin vermemeliyiz.
İşte bu, özün (manevi varlığımızın) ihtiyaçlarıyla karşılaştığımız andır. Egonun etkisi azalırken özün özlemleri ortaya çıkar. İşte size çok güçlü bir soru:
"Özün (manevi varlığın, ruhun) ne yapmanı istiyor?"
Bu noktada varlığımızın anlamını bulmaya başlarız. Hayatımızın anlamsız olmadığını, aksine bir anlamı olduğunu anlarız. Yapmak için geldiğimiz şeyi, yani, kendi varlığımızın anlamını gerçekleştirmenin yollarını aramaya başlarız.
Fark Yaratma farkındalığı
Amacımızı gerçekleştirmek için Dünya'da olumlu bir fark yaratırız. Bu, çoğunlukla varoluş çerçevemizin genişlemesini de içerir. Özü (manevi varlığı) aynı amacı paylaşan diğer insanlarla birlikte, tutkumuzu hayata geçirmenin yollarını ararız. Yöremizdekilerin dışında, farklı kültürlere sahip, farklı uluslardan aynı tutkuyu paylaşan insanlarla bağlantı kurmaya başlarız.
Özverili Hizmet farkındalığı
Bu süreç boyunca özümüzle bağlantımızın derinleştiğini hissederiz. Bu his geliştikçe, değerlere dayalı karar almadan sevgilere dayalı karar alma aşamasına geçeriz. O anın içinde olmayı, düşünce, inançlar ve gündem olmadan, yaşamayı öğreniriz. Kendimiz için bir karşılık beklemeden hizmet etme seviyesine gireriz. Bu aşamada 'vermek', 'almak'la aynı şey olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder