Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

7 Eylül 2015 Pazartesi

Dağlıca, yeni Anayasa filan derken...

Sadece Dağlıca'da değil, diğer yerlerde de vereceğiz şehitlerimizi maalesef. Seçimlerde 'Aha bu dindar, bizden yani...' mantığını bırakmadıkça, ülkenin fıtratında da, kaderinde de, kısmetinde de, ne dersen de her şeyinde bizim evlatlarımızın şehit olması var olacak... 

Şimdi sen, her şeyde yaptığın gibi, nerede, hangi yönetim şeklinde yaşadığını unuttuğun için sana hatırlatayım:

Dünya bir toz bulutuydu'dan başlamayacağım ama kurtuluş ve kuruluş savaşından galip çıkan Türkiye Cumhuriyeti devleti, 29 Ekim 1923'de yönetim şekli olarak Osmanlı'nın padişahlık yönetimi yerine cumhuriyeti seçti. Anlayacağın şekilde söylenecek olursa, Mustafa Kemal Atatürk padişah olmayı
elinin tersiyle itti. Sana dönecek olursak, artık kul, köle değildin, baban baytar olduğu için mesela, sen de baytar olmak zorunda kalmayacaktın; insan yerine kondun, herkes birbirine eşitti. Örneğin, seçilme haklarından faydalanarak cumhurbaşkanı da olabilirdin, yeteneğin kadar futbolcu ya da senarist de; önünde seni ve senin gibi olan diğer yurttaşları engelleme gücünü elinde bulunduran kimse olmayacaktı. İşte, cumhuriyetin yönetim şekli olarak seçilmesindeki en temel nedenlerden biri buydu; Atatürk, senin bunu hak etiğine inanıyordu. Özeti bu.

Cumhuriyet yönetimlerinin bütün dünyaca kabul edilen kuralları vardır: Anayasa diye tabir edilen, temel kanunlarla yönetilirler; hiç kimse, hiçbir uygulama, hiçbir kanun vb. anayasadan üstün değildir ve anayasaya aykırı olamaz. Anlaştık?

Cumhuriyet (ve demokrasi) ile yönetilen ülkelerde, örneğin Türkiye (demokrasi'yi neden parantez içine aldım sandın!), 'seçmen' tabir edilen halkın geçerli oyları ile 'seçilenler', sınırlı bir temsiliyet durumu ile ortaya çıkartılırlar. İşte bunun için, kurucu iktidar gibi davranarak mevcut anayasayı yürürlükten kaldırıp, yerine yeni bir anayasa yapamazlar. 

Peki, yeni anayasa ne şartlar ve hangi durumlarda yapılır? Yeni bir anayasa yapılabilmesi için illa ve illa bir hukuk boşluğu durumu olmalıdır. Yeni bir devletin kurulmasıyla yani sömürgelerin bağımsızlığa kavuşması, bağımsız devletlerin birleşmesi, bir devletin birden çok bağımsız devlete ayrılması durumlarında, eski anayasayı yıkmadan mevcut olan hukuk boşluklarından yararlanılarak yeni anayasa yapılır. Türkiye Cumhuriyeti devleti de dahil olmak üzere, Osmanlı İmp.'dan ayrılan ve bağımsız birer devlet olan her ülke zaten kuruluş aşamasında bunu yaptı.

Bir de, sonradan yaratılmış hukuk boşlukları vardır: Devrim, hükümet darbesi, iç savaş gibi durumlardan sonra, mevcut siyasal rejim yıkılıp, anayasa yürürlükten kaldırılır ve yeni anayasa yapılır. Bu hallerde siyasal rejim, yani devletin yönetim biçimi değişir. İran'da İmam Humeyni'nin İslam devrimiyle Şah'ın monarşi yönetimini devirmesi ve molla rejimine geçmesi buna örnektir. 

Uzun oldu ama, inşallah kapiş?

Yeni anayasa lafları uzunca bir dönem akepe ve terörist başı apo'nun gündemindeydi (http://www.radikal.com.tr/politika/ocalanin_10_maddesi_yeni_anayasanin_temeli_mi_olacak-1303269). Ve işte yine Dağlıca'da dün verdiğimiz şehitlerden sonra civanım delikanlı tarafından
"(...) yeni anayasayı kurabilsin ve bu yeni anayasayla birlikte de Türkiye'de atmak istediğimiz 'Yeni Türkiye' adımını rahatlıkla atabilelim.(...)"

denilerek hatırlatıldı. İnsan düşünmeden edemiyor yani, yukarıdaki durumdan hangisi Türkiye'de oldu/oluyor ki yeni anayasa yapmak gerekli oldu: Devrim mi, hükümet darbesi mi, iç savaş mı? 

Sakın ola ki bana 'iç savaş var' demeyin! Size 'analar ağlamasın' edebiyatını, teröristlerin ayağına gönderilen ve onları suçsuz bulan akepe mahkemelerini, TSK'nın rehine alan teröristlerden rehineleri kurtarmak için düzenlediği operasyon esnasında çatışmada ölen teröristler için operasyona katılan askerlerin "kasten adam öldürmek" suçuyla tutuklandıkları, teröristlerin gizli tanık yapılarak TSK'nın, GKB'nın terörist ilan edildiği günleri hatırlatırım! Pekaka, aynı pekeka; o günlerde de ellerinde silah vardı, askerlerimizi öldürüyorlardı, bugün de ellerinde silah, askerlerimizi öldürüyorlar. Değişen ne, asıl sormamız gereken bu. ("400 vekil verin..." ve "yönetim sistemi değişmiştir" bir sonraki yazının konusu...) 

Yaşadığımız şey, karşı devrim ve sivil hükümet darbesine ilaveten şudur: Birileri çıkmış ve bütün hukuki yapının temelini oluşturan anayasayı, öngörülen usuller dışında (KHK'lerle vb) değiştirmiştir. Bunun sonuçları anayasal düzende anarşiye yol açılmıştır. Yoksa, parlamenter sistem çalışamaz durumda falan değildir. Anayasal anarşiye son vermek son derece basittir: Devletin yönetim seviyesinin hukuki yapıya uyması yeter de artar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder