Yarattığın dünyadan ibaretsin, ne bir eksik ne bir fazla.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

19 Mayıs 1919'dan önceki altı ay

Atatürk, Nutuk'a "1919 yılı Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım." cümlesiyle başlar ve 1927 yılına kadarki dönemi belgeleriyle ortaya koyar. Oysa Atatürk'ün Samsun'a gitmeden önce 6 ay kaldığı mütareke İstanbulu'ndaki yaşamı çok önemlidir.(...)


Türkler 1919-1922 arasında, tüm mazlum milletlere örnek olan, emperyalist işgalcilere karşı ilk direniş ve bağımsızlık savaşını gerçekleştirdiler. Bu büyük destansı savaş okullarda temel olarak şöyle öğretiliyor:


Atatürk 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı, Erzurum ve Sivas
kongrelerini topladı. TBMM'ni Ankara'da açmayı başardı. Düzenli ordu kuruldu, üç yıla yakın savaşlar sonunda ordumuz zafer kazanarak vatanı kurtardı.


Peki hepsi bu kadar mı? Osmanlı İmparatorluğu yer yer dağılıp işgal edilerken, Mustafa Kemal nasıl oldu da Samsun'a gitti?(...)Mustafa Kemal ipekböceğinin kozasını ördüğü gibi, emperyalist işgalcilere karşı verilecek bağımsızlık savaşının hazırlıklarını bu 6 ayda yapmıştı. Bu dönem bilinmeden, Anadolu'da üç yılı aşkın süren Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın altyapısı anlaşılamaz, özümsenemez.


*


1. Dünya Savaşı'nın sona ermesi, Mondros Ateşkes Anlaşması


(...)Osmanlı orduları 4 yıl süren bu zorlu savaşta birbirinden çok uzak yerlerde Çanakkale, Kafkasya, Irak,Suriye, Filistin, Hicaz, Yemen, Süveyş Kanalı, Makedonya, Galiçya ve Romanya cephelerinde savaştı.(...)Almanya ateşkes isteyip savaş dïşı kalınca, Osmanlı devleti de 5 Ekim 1918'de ateşkes istedi. Ege denizinde Limni adasının Mondros Limanında imzalanan Mondros Ateşkes anlaşması, 'ateş kesme' ya da 'silahları bırakma' kavramlarının çok ötesinde, siyasal nitelikli, önemli maddeler içeriyordu.(...)can alıcı maddeler şöyle özetlenebilir:
  • Çanakkale ve İstanbul boğazları açılacak ve buradaki askeri siperler galip devletler (İngiltere, Fransa ve İtalya) tarafından işgal edilecekti 
  • Türrklerin elindeki savaş esirleri ile özellikle tüm tutsak Ermeniler serbest bırakılacak; ancak galip devletlerin elindeki Türk savaş esirleri geri verilmeyecekti 
  • Osmanlı devletinin askerleri terhis edilecek, tüm silahlar ve cephane galip devletlere teslim edilecekti
  • Osmanlı savaş gemileri galiplere teslim edilecek, belirlenen bir limanda gözaltında tutlacaktı
  • Tüm demiryolları, Toros tünelleri, tüm tersane ve limanlar ile tüm telsiz ve telgraf sistemi galip devletlerin görevlileri tarafından denetlenecekti
  • Doğu illerinin altısında Erzurum, Van, Birlis, Elazığ, Sivas ve Diyarbakır'da karışıklık çıkacak olursa galip devletler buraları işgal edebilecekti 
  • Bütün bunlardan daha da önemli ve tehlikeli olarak: Galip devletler kendi güvenlikleri tehdit edecek bir durum karşısında herhangi bir bölgeyi ya da stratejik noktayı işgal etmek hakkına sahiptiler.  
(Osmanlı topraklarını terk eden Mareşal Liman von Sanders'ın görevini devretmesiyle, Mondros Anlaşması'ndan bir gün sonra, Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Grup Komutanı olur. Mondros anlaşmasının karanlık taraflarını görerek Savaş Bakanlığı ve Sadrazam'a (Başbakan) 8 gün boyunca sayısız telgraf çekerek anlaşmaya karşı gelir.)


(...)10 Kasım 1918 günü Yıldırım Orduları Grubu dağıtıldı, Mustafa Kemal İstanbul'a çağırıldı.


*


Mustafa Kemal İstanbul'da


(...)13 Kasım 1918 günü Mustafa Kemal Haydarpaşa Garı'na indiği zaman,kaderin bir cilvesine bakınız ki aralarında Yunan kruvazörü Averof'un da bulunduğu 55 parçadan oluşan 'müttefiklerin' işgal güçleri ortak donanması gövde gösterisi yaparak yavaş yavaş Haydarpaşa önlerinden İstanbul boğazına doğru yol alıyordu.(...)İşgal güçlerinin gösteriş geçişinin sona ermesini Gar'ın köşesindeki çayhaneden çaresizlik içinde 3-4 saat seyretmek zorunda kalan Mustafa Kemal (..) Pera Palas oteline gitti.
(...)


*


İstanbul'daki Faaliyetlerin Üç Ana Aşaması


Birinci Aşama: Mustafa Kemal öncelikle yasal yollardan Harbiye (Savaş) bakanlığına gelmek istedi. Özellikle Kasım-Aralık 1918'de (hatta İstanbul'a gelmeden Ekim 1918'den itibaren) Harbiye bakanlığı makamına gelip, elde edeceği yetki ile vatanın kurtuluşunu siyasal yollardan sağlamayı düşündü. Bu konuda arkadaşlarıyla birlikte çok uğraş verdi. Ancak, Padişah Vahdettin ondan çekindi ve Mustafa Kemal'le yakın ilişkiler sergilemekle birlikte onun, Harbiye bakanı olmasına yeşil ışık yakmadı. Bu dönemde Harbiye bakanı olsaydı, başarılı olur muydu? Kitapta bu konu tartışılmıştır. Ancak Harbiye bakanı olarak vatanın kurtuluşu için çok radikal düşünceler taşıdığı, gerekirse padişahı alıp Anadolu'ya geçme planları yaptığı açıkça ortaya çıkmıştır. Bu düşünce aslında Osmanlı İmparatorluğu'nun geleneğinde vardır. Osmanlı'nın yükselme döneminde padişahlar en güçlü koşullarda ordunun başında bulunmuşlar ve bizzat savaşmışlardır. İstanbul'daki rahatını ve sarayını bırakarak Anadolu'ya geçip halkın içine girecek olan padişahın etrafında bütün milletin toplanacağı kuşkusuzdu.


İkinci Aşama: Yasal yollardan Mustafa Kemal'in Harbiye bakanlığına gelemeyeceğinin anlaşılması üzerine, arkdaşlarıyla birlikte siyasal iktidarı darbe yoluyla ele geçirme yöntemlerine başvurdular. Ancak bu konuda başarı elde edilemeyeceği çok kısa sürede anlaşıldı.(...)Kaldı ki, yabancı bir askeri gücün işgali altındaki İstanbul'da darbe girişimi ne derece etkili ve başarılı olabilirdi? Bu nedenle bu yok çok kısa sürede terk edilmiştir.(...)


Üçüncü Aşama: Bizim tespitlerimize göre Mustafa Kemal'in Anadolu'ya geçiş kararına en önemli dönüm noktası 21 Aralık 1918'de Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın padişah tarafından kapatılmasıdır. Osmanlı meclisi kapatılınca, Mustafa Kemal için çıkış yolu artık Anadolu olarak gözüküyordu. Bu nedenle, Mustafa Kemal Anadolu'ya geçiş kararını Aralık 1918 sonları ile Ocak 1919'un ilk yarısında almıştır. Mustafa Kemal'in Ocak 1919'dan sonraki çalışmalarını bu temel hedef doğrultusunda yoğunlaştırdığını görmekteyiz.(...) 


*


Mustafa Kemal Atatürk 


Kitapta Mustafa Kemal ismi daha sık kullanılmıştır. Çünkü Kasım 1918-Mayıs 1919 arasında Atatürk adı henüz ortada yoktu. Vatanın kurtarıcılığına sadece ve sadece bir avuç yurtsever iman etmişti, daha sonra Cumhuriyet'in kurulacagına ise hiç ama hiç kimse inanmıyordu... Bu nedenle Mustafa Kemal ismine öncelik verilmesi,kimi yazarların yaptığı gibi bu ismi Atatürk'ün önüne koyduğumuzu göstermez. Tersine, Mustafa Kemal bilinmeden, ilk anti-emperyalist savaşın önderi ve sonra da Türk aydınlanma devrimlerinin lideri Atatürk anlaşılamaz, özümsenemez. Çünkü bu iki isim birbirini tamamlayan halkalardır. 


*

Samsun'dan Önce Bilinmeyen 6 Ay 
(İşgal, Hüzün, Hazırlık)
Alev Coşkun


İçindekiler


Önsöz
Sunuş
1) Giriş
2) 1.Dünya Savaşı'nın sona ermesi
3) Mustafa Kemal İstanbul'da
4) Kasım-Aralık 1918
5) İlişkiler zinciri
6) Basınla ilişkiler
7) Güç dengesi ve siyasal girişimler
8) Aralık 1918
9) İkinci siyasal girişim
10) Mustafa Kemal neden Harbiye bakanı olmak istiyordu?
11) Mustafa Kemal'in Padişah Vahdettin'le görüşmeleri
12) Mütareke İstanbulu
13) Ocak 1919
14) İkinci aşama: Barışçı yolardan İhtilalci metodlara
15) Üçüncü aşama: Anadolu'ya geçiş kararı
16) İtalyanlarla ilişkiler
17) Şubat 1919
18) Saraylı hanımlar konusu
19) Mart 1919
20) Şişli'deki ev ve geleceğin kadrosu
21) Nisan 1919
22) Gökten inen müjde - İngiliz notası
23) Görev verilişinde ilişkiler zinciri
24) Siyasi ve idari konulardaki gelişmeler
25) Yetki kararnamesini Mustafa Kemal bizzat yazdırdı
26) Atamanın güncesi
27) Yalanlar - Uydurmalar - Doğru yanıtlar
Sonsöz
Samsun'a gidişle ilgili belgeler
Kaynakça
Dizin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder